• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • Bu Da Geçer Ya Hu
  • Tüm Mutluluklar Yürekte
  • Dünya Yine De Yaşamaya Değer Bir Yer
  • Ecdada Vefa(!)
  • Deliriyor Muyuz Yoksa Işıklar Mı Kısıldı?
  • Bireycilik Tufanı
  • Kendine Merhamet Etmeyi Unutan İnsan
  • Şu 10 Kişinin Cennetlik Olduğunu Duydum
  • GENÇ Dergisi Haziran 2022 Dosyası #1
  • Zarif Bir Nazar
  • İrfan Damarı
  • Kalemin Dilinden Türkistan
  • Cereyan
  • Sevdiklerimize Geç Kalmayalım
  • GENÇ Dergi Haziran Sayısı Çıktı
  • Pilav + Mesnevi = Viyana Kapıları
  • Tesettür Kadının İhtişamıdır
  • Süreli Gençliği Sürekliliğe Taşımak
  • ANASAYFA
  • Bir Başka Açıdan
  • Gölgede Dinlenen Yolcular

Gölgede Dinlenen Yolcular

30.04.2020 18:44
Bir Başka Açıdan
2378
Taha Kılınç

Hz. Âdem ve eşi Havvâ annemiz, kendilerine yasaklanan ağaçtan yediklerinde, cenneti yeniden hak etmek için çalışmak üzere dünyaya gönderilmişlerdi. Bir yolculuktu onlarınki. İnsanlığın anne-babasının hikâyesi böylece yolculukla özdeşleşirken, onların çocukları olan bizlerin dünya serüveni de başlamış oluyordu. Daha ilk adımdan itibaren, harekete ve yer değiştirmeye yazgılıydı insan. Sürekli amel, sürekli devinim ve sürekli gayret… Ta ki, içinde sonsuza dek kalacağı, hiç çıkarılmayacağı ve artık gayret göstermesinin istenmeyeceği ebedî yurdunu buluncaya kadar…

Hz. Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-, kendisine daha lüks şartlarda yaşaması ve konforunu artırması tavsiye edildiğinde, şu çarpıcı cevabı vermişti: “… “Ben bu dünyada, çok sıcak bir günde yolculuk ederken bir ağacın altında azıcık dinlenen, sonra da oradan kalkıp giden bir yolcu gibiyim”. Bütün ömrü boyunca eşyaya, dünya metâına ve geçici nimetlere aynı gözle bakmıştı hep. Elindekileri dağıtırken, ekonomik anlamda asgarî ile iktifa ederken, -bazen eşleri kendisine itiraz bile etse- evindeki rahat ve kaliteyi hep belli bir noktada tutarken, onun motivasyon noktası aynıydı: Yolcuyuz ve ağacın altına sadece dinlenmek için oturduk. Yola devam edebilecek kadar soluklanınca, kalkıp gideceğiz. O halde, sanki hep orada yaşayacakmışız gibi neden yerleşelim?

Dünyada sadece Allah’ı razı etmek için yaşanınca, kavramların tanımı da Hz. Peygamber’in dilinde ona göre yeniden şekillenmişti. Doğduğu, çok sevdiği ve istemediği halde ayrılmak durumunda kaldığı Mekke’ye yıllar sonra muzaffer bir komutan olarak geri döndüğünde, namazlarını seferî olarak kılmıştı. İnsan vatanında seferî olur muydu peki? Olmazdı, ama onun vatanı Medîne’ydi artık. Ona kucak açan, saldırılardan koruyup sakınan, bağrında ısıtıp kucaklayan Medîne… O halde vatan, sırf doğduğumuz veya köklerimizin bağlı olduğu yer değildi. Bir Müslüman için vatan, İslâm’ı özgürce yaşadığı herhangi bir yer olabilirdi. Bu hem hicrete teşvik hem de “Allah’ın arzı”nın genişliğini yeniden hatırlatmaydı. Mekke’nin sevgisi kalbinde bir gram bile eksilmiş değildi, ancak artık karar kıldığı yer başkaydı. Nitekim vefatı da medfeni de orada olacaktı.

Bir beldede artık Allah’ın emir ve yasaklarını uygulama imkânı kalmadığında, İslâm’ı yaşamak için yeryüzünde mekân değiştirmek “hicret”ti ve Allah hicret edenlere dünyada da âhirette de sonsuz mükafatlar verecekti: “Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek birçok uygun yer ve imkân bulacaktır. Kim Allah ve Rasûlü uğrunda hicret ederek yurdundan çıkar da sonra ölüm onu yolda yakalarsa artık onun mükâfatını vermek Allah’a aittir; Allah daima günahları örtmektedir, engin rahmet sahibidir.” (Nisâ, 100) Hicret öyle yüce bir eylemdir ki, ecir elde etmek için illâ ki menzile ulaşmak gerekmez. Salih bir niyetle yola düşmüş olmak yeterlidir. İlk adımı attıktan sonra, üstünü tamamlamak artık Âlemlerin Rabbi’ne aittir.

Hz. Peygamber başta olmak üzere, bütün peygamberler hicret etmişti. Tıpkı, hepsinin ömürlerinin bir bölümünde mutlaka çobanlık yapmış olmaları gibi. Muhacir bir peygamberin ümmetiydik hepimiz, tıpkı şimdiye kadar gelip geçen bütün ümmetler gibi… Yeryüzündeki bütün mazlum ve mümin muhacirler de, peygamberlerin izini süren gariplerdir. Niyetler kalpten kaybolmadıkça ve istikamet bozulmadıkça, hepsi peygamberler kervanının takipçileridir. Bütün peygamberler hicret etmiş olduğu içindir ki, muhacir olmak, İslâm davasının da cilvelerindendir. Bu davayı omuzlayanların kaderinde mutlaka gurbet vardır, muhaceret vardır, sılaya hasret vardır…

Yola düşmek ve yol kat etmek öyle mühimdi ki, Kur’ân, zekâttan pay ayırdığı sekiz sınıf insan arasına “yolda kalmışlar”ı da ilâve etmişti. Yol yürümeye devam edenlerin hiçbir sıkıntı çekmemesi, Müslüman diyarlarda garip kalmaması ve herhangi bir yere sığındıklarında rahatça barındırılması esastı. Sadece zekâtta değil, çeşitli sadakalarda da mutlaka ismi anılan bir sınıftı “yolda kalmışlar”. Hatta öyle ki, “Yolda kalmışa hakkını ver!” diyordu Kur’ân, hem de iki ayrı yerde: İsrâ, 26 ve Rûm, 38. Yolda kalmışlara haklarının iade edilmesi sadece onların mahrumiyetini gidermeyi değil, aynı zamanda bizatihi yolculuğu da teşvik eden bir emirdi. Böylece kimse yola düşmekten ve yeryüzünde mesafe kat etmekten korkmayacak, çekinmeyecekti.

Kur’ân, yeryüzünde gezip dolaşmayı, tıpkı namaz ve zekâtı emrettiği gibi emreden bir kitaptı. Yeryüzünde gezip dolaşmaktan maksat imanda derinleşmek, kâinata ibret nazarıyla bakmayı öğrenmek, sabrı ve şükrü kuşanmak, Allah’ın varlık âlemini nasıl yarattığını ve kudretini nasıl sergilediğini gözlemlemek başta olmak üzere sayısız manevî hedefi gerçekleştirmekti. Ve her seyahat, eve dönüldüğünde insanı biraz daha olgunlaştıran ve tamamlayan bir tecrübeydi. Allah, kullarının seyahate çıkmasını ve yeryüzünde gezip dolaşmasını o kadar önemsiyordu ki, dört rekatlı farz namazları yarıya düşürmüş, orucu -yolculuk esnasında- mecburiyet olmaktan çıkarmış, cuma ve bayram namazlarını yolculardan kaldırmış, kurban kesme sünnetini de tamamen isteğe bırakmıştı. Bu adeta, yolculuğa çıkmak isteyen kullar için manevî bir ikram ve teşvikti. Kullar yeter ki yola çıksın ve yola düşsündü.

Doğumumuzdan ölümümüze kadar sürekli hareket halindeyiz ve hareket halinde olmamız emrediliyor madem, o halde şunu söylemek de abes sayılmasa gerek:

İslâm bir hareket dinidir. Ayağa kalkanlar, davrananlar ve hareket edenler, hareketsiz bir şekilde oturanlardan daha hayırlıdır. Herhangi bir yanlışı düzeltmek, dünyada hayırlı bir iz bırakmak ve salih amelleri çoğaltmak, tamamen hareket etmeye, hicrete, yeryüzünde yol tepmeye bağlıdır. Yolculuğa daha güçlü ve zinde devam edebilmek için ağaç altında yalnızca dinleniyor olduğumuzun şuuruyla…

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Taha Kılınç

1980 doğumlu. Kartal Anadolu İmam-Hatip Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni bitirdikten sonra, basın-yayın hayatına atıldı. Yayımlanmış 7 kitabı bulunuyor. Halen bir ulusal gazetenin dış haberler müdürlüğü görevini yürütüyor. Kendisine cennet bileti olmaları için dua ettiği iki kız babası. ...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • Bu Da Geçer Ya Hu

  • Tüm Mutluluklar Yürekte

  • Dünya Yine De Yaşamaya Değer Bir Yer

  • Ecdada Vefa(!)

  • Deliriyor Muyuz Yoksa Işıklar Mı Kısıldı?

  • Bireycilik Tufanı

  • Kendine Merhamet Etmeyi Unutan İnsan

  • Şu 10 Kişinin Cennetlik Olduğunu Duydum

  • GENÇ Dergisi Haziran 2022 Dosyası #1

  • Zarif Bir Nazar

  • İrfan Damarı

  • Kalemin Dilinden Türkistan

  • Cereyan

  • Sevdiklerimize Geç Kalmayalım

  • GENÇ Dergi Haziran Sayısı Çıktı

  • Pilav + Mesnevi = Viyana Kapıları

  • Tesettür Kadının İhtişamıdır

  • Süreli Gençliği Sürekliliğe Taşımak

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • Tümü

Benzer Yazılar

İnsanı İnsan Yetiştirir
İnsanı İnsan Yetiştirir
Kötülüğün çaresi ve panze...
"İslâmî Tatil" Demişken...
Aklımıza gelen her şeyin ...
Alternatif Liste
Alternatif Liste
Okumaktan muradımız kendi...
Gölgede Dinlenen Yolcular
Gölgede Dinlenen Yolcular
Hz. Âdem ve eşi Havvâ ann...

Genç Dergisi 189. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bu Da Geçer Ya Hu

Tüm Mutluluklar Yürekte

Dünya Yine De Yaşamaya Değer Bir Yer

Ecdada Vefa(!)

Deliriyor Muyuz Yoksa Işıklar Mı Kısıldı?

Bireycilik Tufanı

Kendine Merhamet Etmeyi Unutan İnsan

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8020830

Bagamoyo Afrika... 4913083

Kasım Sayımız Çıktı! 3347119

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1161736

En Güzel Cuma Hediyeleri! 281202

10 Soruda Sen Kimsin? 260663

Leyla ile Mecnun Fuzuli mi? 161542

23.06.2022

Bu Da Geçer Ya Hu

23.06.2022

Tüm Mutluluklar Yürekte

23.06.2022

Dünya Yine De Yaşamaya Değer Bir Yer

23.06.2022

Ecdada Vefa(!)

23.06.2022

Deliriyor Muyuz Yoksa Işıklar Mı Kısıldı?

22.06.2022

Bireycilik Tufanı

22.06.2022

Kendine Merhamet Etmeyi Unutan İnsan

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2022 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS