
“Allah’ım ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!” cümlesiyle başlıyor “Kaleme Gelenler” kitabı. Yazarımız Şuuri Cankut Saylan kitabının ilk sayfalarında, Şeyh Ahmed Yasin’in Ümmete Mektubu’na yer vermiş.
Şeyh Ahmed Yasin mektubunda, ümmetçe bir hayli zor zamanlardan geçtiğimiz şu günlerde, olan onca vahim olay karşısında kalbi sızlamayan, sesleriyle yeri göğü inletmeyen ve elleri kolları bağlıymış gibi hiçbir şey yapmadan bir kurtarıcının gelmesini bekleyen Müslümanları Allah’a şikâyet ediyor. Mektup, kaskatı kesilip, ayakta uyuyan ümmete kendisine gelmesi için atılan bir tokat niteliğinde haykırıyor sanki. Mektubu ilk okuduğumda sanki birisi omuzlarımdan tutup silkelemiş, gözlerimin içine bakarak korkaklar gibi kaçarak değil, Hamza gibi savaşarak ölelim demişti. Böylesine kısa ancak öz bir okumanın ardından zihnimde kitabın içeriğiyle alakalı birkaç şey canlanmıştı. Yazar bu mektubu alıntılayarak, okurlarına kitabın yazılış amacıyla ilgili fikir veriyor, içindeki duyguları bir başka ağızdan haykırıyordu adeta.
Mektubun ardından gelen yazar biyografisiyle, yazar hakkında ufak bir bilgi edindikten sonra içindekiler kısmıyla karşılaşıyorsunuz. Yaklaşık 600 sayfadan oluşan kitabın içindekiler kısmı gözümü korkutmadı değil. Yazar altı parçaya ayırmış kitabı. Her bir kısımda farklı konular ele alınmış. Bu kısımlar sırasıyla şu şekilde; İki Büyük Tefsirden Notlar, Temel Kaynaklardan Notlar, Bugünü Nasıl Okumalıyız, Eser Tetkikleri, Bilgi Notları ve son olarak Deneme Yazıları. Kitapla biraz vakit geçirdiğinizde aslında “Bunu nasıl okuyacağım?” korkusunun yersiz olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü ayetler, hadisler, diğer kitaplardan yapılan alıntılar ve yazarın kendi notları kitabı okuması zevkli bir hale getiriyor.İçerikten bahsedecek olursak, uzun yıllar boyu süren (1974-2018) çalışmaların ardından adeta bir eser ortaya çıkmış. Kitabın Allah’a edilen şikâyet mektubuyla başladığını söylemiştik. Yazar, bu şikâyetleri çözebilmek için senelerce okumalar yapmış, bu okumalardan notlar çıkarmış ve bu notları sanki bir okuma halkasında ders işlermiş gibi anlatmış. Ara ara kendi görüşlerini de paylaşarak muhtevası ve metodu sıradışı olan bir eser yazmış.
Birinci kısımda iki büyük tefsirden notlar alınmış. Tefsirlerden ilki, Müfessir İbn-i Acîbe el Hasenî tarafından yazılan Bahrü’l Medîd Fî Tefsîri’l Kur’âni’l Mecîd kitabı. İkinci tefsir kitabı ise İsmail Hakkı Bursevî’nin Rûhu’l Beyân Fî Tefsîri’l Kur’ân. Kitaplardaki hikmetlerden maddeler halinde bahsedilmiş. İkinci kitaba hacminin çok büyük olmasından dolayı daha da önem verilmiş.
İkinci kısım olan Temel Kaynaklardan Notlar’da hadislerin daha iyi anlaşılabilmesi için hadislere, konuya göre yer verilmiş.
Üçüncü kısımda Bugünü Nasıl Okumalıyız sorusu soruluyor. Cevabın eğitim sisteminde olduğu anlatılıyor ve eğitim sistemine genel olarak hâkim bir bakış açısından bakılıyor.
Dördüncü kısım Eser Tetkikleri kısmı. Peygamberlerden ve Sahabe hazretlerinden bahsedilen bu bölümde ayet ve hadislerle kısa kısa hatırlatmalar yapılmış.
Beşinci kısım Bilgi Notları’ndan oluşuyor. Yazarın konferanslarda aldığı notlardan ve âlimlerin hatıratlarındaki alıntılardan oluşan bu bölüm bilgi kaynağı gibi sanki. Bölümün sonunda, tekrardan peygamberler ile ilgili hatırlamalar yer alıyor.
Son kısımda yazarın kısmen yayınlanmış denemeleri, özetleriyle beraber yazılmış.
Kalitesiz kapağına rağmen, bir öğrenciye göre hayli yüksek fiyatıyla (internette kırk liradan aşağı bulamadım) okuyucuyu cevherindeki hakikate davet eden Kaleme Gelenler kitabı, “Yakın Çağın en karanlık dönemi” sorunlarına, Saadet Devri’ndeki örnekler göz önüne alınarak işlenmiş. Olması gereken anlatılmış. İstifade edilmesi niyetiyle…