
Amerika; küresel siyaset arenasının en güvenilmez müttefiki. Şimdiye kadar ihanet etmediği müttefiki kalmadı. Ortadoğu’daki müttefikleri Amerikan yönetimlerinin ihanetinden paylarını fazlasıyla alanların başında geliyor.
Araplar, İran’ın önünü açan Obama yönetiminden yedikleri kazığı hâlâ unutabilmiş değiller. Ancak Arap başkentlerini Tahran’a altın tepside sunan ve bu yüzden; “Obama yönetimi bizi arkamızdan bıçakladı” diye şikâyet eden başta Körfez ülkelerinin bu ihanetten ve daha öncekilerinden yeterli dersleri çıkardıklarını söylemek mümkün değil…
“Suudi Arabistan bizim süt veren ineğimiz, sütten kesilene kadar kendisinden istifade etmeyi sürdüreceğiz” diyen Donald Trump yönetimine hâlâ bel bağlamayı sürdürüyorlar.
Obama döneminde önü açılan İran ise bugün Trump dönemiyle birlikte Amerika’nın hedefindeki “şer ülkeler” moduna geri döndü…
Sözde müttefik Amerika’nın Türkiye ile ilişkileri ortada. Neredeyse Türkiye’nin başına bela olan her taşın altından Amerika çıkıyor. Her suç mahallinde onların parmak izi var. Darbecileri, teröristleri koruyup kollayan onlar…
Onca ihanete, onca yüz üstü bırakılmalarına rağmen Amerikalı Coniler ölmesin diye, Kürt gençlerini Amerika’nın gönüllü piyadesi yaptıran Kürt siyasiler de tıpkı Arap yönetimler gibi ısırıldıkları delikten hâlâ kendilerini ısıttırmaya devam ediyorlar. Son örnek Amerika ve İsrail’in gazıyla hareket eden Barzani yönetimi. Türkiye’nin, “Oyuna gelme, kazanımlarını da kaybedeceksin” uyarılarına rağmen, ABD’nin gizlice kulağına fısıldadıklarına ve İsrail’e güvenerek hareket etti. Bağımsız Kürdistan hayaline doğru giderken elindeki bulgurdan da oldu. ABD’nin Kürtleri yalnızca bir ‘araç’ olarak kullandığı gerçeğini bir kez daha göremedi. Ya da hayaliyle yatıp kalktığı “Büyük Kürdistan” projesi onun da gözlerini kör etti.