
“O sabah ezan sesi gelmedi camimizden / Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına.”
30 yıl önce böyle demişti Zarifoğlu Hama 1982 isimli şiirinde. 30 yıl sonra o camiden yine ezan sesi gelmiyor ve yine korkuyoruz tüm insanlık adına. Suriye yine ateş çemberi, Hama yine cehennem… Kendi gündemiyle büyülenenlerin, büyülendikleri olgularla tüm insanların dikkatini çekme çabaları, dikkatlerin Suriye üzerinde yoğunlaşmasını zorlaştırıyor. Suriye’de tam manasıyla bir soykırım gerçekleşiyor. Cinsel organları kesilip ailelerine gönderilen çocuklar, günlerce tecavüz edildikten sonra memeleri kesilip ailesine gönderilen ya da öldürülen kızlar, namaz çıkışlarında kurşuna dizilen insanlar ve öte tarafta sessiz kalan bilmem ne hakları mahkemesi, hiçbir şey görmeyen duymayan bilmeyen üç maymun medya ve sessizleştirilmiş, pısırıklaştırılmış Müslümanlar…
Bunun hakkını yarın hesap günü hiç kimse Allah’a veremeyecek hiç kimse! Bizim medeniyetimiz “Zulüm ile âbad olanın ahiri berbad olur” der. Müslümanın zulme sessiz kalması kadar korkunç bir şey olabilir mi? Ama biz o kadar alıştık ki rahata, zulüm de ne! Konformist bir Müslümanlık bizimkisi, nebevi bir Müslümanlık değil! Mücadeleyi unuttuk, direnişi, özgürleşmeyi, Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılma idealini… Şimdi bunları geçelim arkadaş! Şimdi Müslümanlara, zengin yemeklerden, lüks otellerden, zengin umre ve hac organizelerinden, pahalı arabalardan, pahalı elbiselerden ve başörtülerinden bahsedelim! Şimdi tüm bunları geçelim arkadaş! Sırtımızı toprağa yaslayıp göğü seyredelim. Bir ateş yakalım ve etrafında türküler söyleyelim. Kılıçtan ve dividden bir imanımız olsun. Putlara değil Allah’a tapalım. Suriye sınırına gidelim. Göğsümüzü asker dipçiklerine, tel örgülere şiirlerle dayayalım ve üstümüze bir şehid kanı bulaşsın. Umulur ki bu yarın Rabbin huzurunda iki kelam edebilmemizi sağlar ve umulur ki azabımızı azaltır.