
1979 Eskişehir doğumlu, Ankara İletişim mezunu Melih Altınok’u sözünü esirgemeyen köşe yazılarıyla tanımıştık. 10 seneyi aşkın aktif köşe yazarlığında Birgün, Taraf, Türkiye ve şimdi de Sabah Gazetesi’nde okurlarıyla buluşan Altınok, hâlihazırda atv’de hafta içi her gün 06.45’te yayınlanan “Kahvaltı Haberleri” programını sunmakta. Melih Altınok’la “politikaya pek bulaşmamaya gayret ederek” önemli konuları konuştuk…
Gençlerin listelerde yoğunlaştığı 7 Haziran seçimleri sonrası 1 Kasım’da listeler biraz yaşlanmıştı. Ve Ak Parti’nin vaatlerinin büyük kısmını gençler oluşturdu… Bu anlamda gençlerin siyasete yön vermedeki etkisini nasıl görüyorsunuz?
Bir defa vaatler üzerinden seçim götürmenin çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Bu vaatlerin çok ağır bedelleri var; ekonomik olarak bu yine halka yansıyor sonuçta. Asgari şeyleri sağlasınlar tabii ki; hakkaniyetsiz durumlar var mesela asgari ücretle geçinmek çok zor. Bunların hepsi sağlansın tabii ama asla lütfeder gibi değil; bu bizim hakkımız zaten. Gençlere gelecek olursak da, örgütlü olmak şart bir kere. Solun bu ülkede çok sesinin çıkmasının nedenlerinden biri, -sayıca az olmalarına rağmen- örgütlü olmalarıdır. Muhafazakâr camiada bu eksiklik söz konusu. Eskinin mücadele tarzını, eskinin söylem türlerini artık değiştirmek gerekiyor. Muhafazakârlar da devrimci tarzları uygulayabilirler pekâlâ, hiç de zararı olduğunu düşünmüyorum. Yaratıcı olmak ve gençliğin formunun dışına çıkmamak lazım. Olduğundan büyük davranmak artı getirmez insana. Her yaşın, her dönemin bir seyri var ve sen ona göre davranacaksın. Tabii ki eskinin mirası çok önemli, okunmalı; araştırılmalı ama yeni binyılın başka bir dili var.
Gençler olarak siyasetten uzak kalamıyoruz… Fanatizme varan politika anlayışından kültürel anlayışa geçmek adına, kendi gündemimizi sizce nasıl oluşturabiliriz?
Çok politiklik, apolitikliktir. Her konuyu siyasetle yorumlamak da aslında apolitiklik anlamına geliyor. Hayatın her alanı siyasete içkin değildir. Vasat bir alanda söz söyleyebilmek seni entelektüel kılmaz. Ve kültür endüstrisi solun elinde malum; medya ve siyasetle yıllardır ayrıcalıklıydı onlar… Cumhuriyet onları hep kayırdı… Ama bu da kırılmayacak bir şey değil. Fakat bunu da mazlum edebiyatıyla yapmamak lazım. Ciddi bir savaşın olduğu yer kültür endüstrisi, burada iyi olduğun için de öne çıkmalısın. Başka alanlardaki birikimlerini katarak entelektüel bir derinlik sağlıyorsun. Klişelerle bir şey anlatmak mümkün değil. Bunun için de hazır bir formül falan yok. Açık olacak algıların dünyaya, o gözle bakacaksın.
Sanki “hükûmet ve diğerleri” gibi bir anlayış oluştu ülkemizde… Güzel bir işi bile sırf hükûmet yaptı diye kabul edemeyenler var. Size de ciddi eleştiriler var; mesela ekşi sözlük hadisesi…
O “ekşiçöplük” denen site sadece Kemalist’sen, CHP’li isen olabildiğin bir yer. Yani uçuruyorlar orada alternatif yazarları, orada var olmak için halkından, dininden nefret etmen gerekiyor. Yandaşlık meselesine gelince de ben halkın iradesine saygı duyuyorum, bu demokratlığın şanıdır, alamet-i farikasıdır. İdris Küçükömer çok güzel anlattı, gençlere tavsiye ediyorum; “Türkiye’de sol sağdır, sağ da soldur” diyordu. Halkının değerleri karşısında, elit bir azınlık tabakayı savunan, sürekli darbe peşinde koşan insanlara Türkiye’de solcu deniyor. Ben de kendimi yıllarca solda tarif ettim, hâlâ da kültürel olarak solda tarif ederim ama faşistlerle hiçbir alakam, bağım olduğunu düşünmüyorum. Eğer halkın iradesini, çoğunluğun iradesini desteklemek yandaşlıksa ben yandaşım. Çünkü halkın iradesine kendi bilgimden, görgümden, birikimimden daha çok güvenirim. Şunu da söyleyeyim, bunu biraz da yaş ilerledikçe öğreniyorsun; eskiden daha çok kendime, zekâma güvenirdim ama hayır… Sakallı Cemal’in çok güzel bir sözü var “cehaletin bu kadarı ancak tahsille, diplomayla mümkün olur” diye. Vicdanıyla politik güzergâh çizen insanlar hiç eğitim almasalar da doğru siyasi güzergâhı buluyorlar. O yüzden bu tür eleştiriler bir kulağımdan girer öbür kulağımdan çıkar.
Özellikle sabah kuşağındaki televizyon programınız çok seviliyor ve takip ediliyor. Benzerlerinin ayrı ayrı fenomenlerin olduğu bir ortamda sizi farklı kılan, ayıran özellik nedir?
Şu dilden nefret ediyorum, “Fatma Teyzenin anlayacağı gibi anlatacağım” diyorlar ya sanki soğuk füzyonun formülünü anlatacaklar! Fatma Teyze çıkıp onlara siyaset dersi verir aslında… Sen 12 Eylül’ü yaparsın askerleri değil Özal’ı seçer halk, 28 Şubat’ta Erbakan’ı devirirsin Tayyip Erdoğan gelir yerine. 27 Nisan muhtırası verirsin Tayyip Erdoğan oyunu artırır. Bu halkın feraseti, cesareti buradadır. “Mış” gibi yapmak gibi de bir alışkanlığım yok, bedeli ne olursa olsun o programı iyi bir şekilde bitirebilmek benim için dert... Gençler de kendi algılarına güvensinler, klişeleri ellerinin tersiyle itsinler. Bir şeyler oluyor devamında; çok şükür 3 ay olmuş 2 rakibim var biri 13 yıldır yapıyor diğeri 3 yıldır devam ediyor şu an 3 aylık sürede her gün listenin başlarına giriyoruz. Ben insanların içinde bir adamım. Korumayla da gezmiyorum, özel arabam da yok, metroya binen bir insanım herkes gibi. Büyük televizyonlarda, gazetelerde olmam beni değiştirmez. Zaten en büyük sınav budur; kibirdir. Kibre düşen mutlaka karşılığını görür...
Muhafazakârlar da devrimci tarzları uygulayabilirler pekâlâ, hiç de zararı olduğunu düşünmüyorum. Yaratıcı olmak ve gençliğin formunun dışına çıkmamak lazım. Olduğundan büyük davranmak artı getirmez insana. Her yaşın, her dönemin bir seyri var ve sen ona göre davranacaksın.
Sizin için “değişti, sisteme ayak uydurdu” tarzında ifadeler oluyor. Düşünceniz nedir bu konuda?
Valla kardeşim ben Birgün gibi bir gazetede, “sol ayrı düştüğü şehit aileleriyle artık barışmalı” başlıklı yazı yazdım. Ben liberal çizgimi hep korudum, onlar gibi olmadım hiçbir zaman. Darbe karşıtıydım, Ergenekon davası patladığında baksınlar Birgün’ün manşetine; “ortalığa güzel kokular yayıldı” manşeti attık. Tavır değiştirenler onlardır, ben değilim ki. Solun tarihinde Kemalizm, darbecilik ayıptır. Evrensel değerleri olan soldan bahsediyorum tabii ki, bizimkiler ise kendi değerlerini sorgulasınlar. İyi ki varlar ayrıca bu kadar kısa sürede para versem kendi reklamımı yaptıramazdım. Birgün’den ayrıldığımda iki sefer manşet attılar, çok sağ olsunlar ben çok seviyorum onları, enerjimi diri tutuyorlar. Bir de ortalıkta sorun olarak dolaştıkları için insanlar kötü örneği görüyor. Karşılığını da görüyorlar…
Gündemin dışına nasıl çıkıyorsunuz? Eskiden senaryo yazdığınızı okumuştuk… Haberler belli bir zamandan sonra otomatikleştiriyor mu insanı?
Eskiden yazıyordum senaryo, ödüller de almıştım. Ama artık süreli yayın okumaktan başka okumalara pek vakit bulamıyorum, en çok yakındığım şey de bu…
Tabii şu an her şeyi haber olarak görüyorum. Yani acaba şu haberi, olayı programda kullanabilir miyiz, yazabilir miyiz diye ritme giriyorsun. İyi bir hâl değil ama kendini besleyecek şeyler var. Bugüne kadarki şeyleri tüketiyoruz aslında. Bir süre cepten yersin, klişe bir adam olur çıkarsın. Bir de son zamanlarda Türkiye halkı müthiş bir entelektüel sıçrama yaptı, birkaç yıl önce söylediğin sözleri istemiyor artık “onları zaten biliyoruz” diyorlar. Tayyip Bey’in de en büyük sırrı bu; şimdi de Cumhurbaşkanı olarak aynı çizgide devam ediyor. Hem kendi kitlesini yeniledi, zamanla dönüştürdü, hem de onlarla birlikte yürümesini biliyor. Ak Parti’nin de en büyük icraatı bu olmalı, seçmenin önüne hep hedef koyan ileriyi düşündüren bir sistemdi ve seçmeni bu durum çok ileri götürdü. Şimdi de seçmeni yakalaması lazım. Bunu tüm siyasi partiler için söyleyebilirim tabii ama onlar daha asgari seviyeye ulaşamadığı için ileri bir tartışma bu durum onlara.
Kendinizi nasıl yetiştiriyorsunuz? İletişim kökenli olmak ve okuduğunuz diğer okullar neler kattı size?
Kimin sözüydü hatırlamıyorum ama “eğitime okula gittiğimde ara vermek zorunda kaldım” diyor bir isim. Entelektüel birikim, kendini geliştirebilme ne yazık ki bu ülkede okulda verilen bir şey değil. Cemaatinle, ailenle, çevren ve grubunla kavga etmeyi göze alamazsan, ilerleyemezsin. “Aydın adada yaşayan adam değil, adayla birlikte yaşamayı bilen adam” denmiş...
Dışarıya laf söylemek çok kolaydır… Ailene laf söyleyeceksin. Kendinden huzursuz olacaksın biraz, yeterli bulmayacaksın. Muhalif bir çevredeydim ki hâlâ da sisteme muhalif bir adamım. Kimse kara kaşıyla kara gözüyle, birisinin tavsiyesiyle bir yerde duramaz. Ya da sadece bir yerde durur! Çünkü kurt kapanı her taraf… Dolayısıyla herkesin kavgası da kendisiyle... Gençlere bunu söyleyebilirim; ben de gencim bu arada bunları tavsiye olarak kendime de alıyorum. :)