DAİŞ terör örgütünün Paris saldırılarından sonra batı dünyasındaki insanlar nihayet tehlikenin farkına vardılar. Fransa şüpheli gördüğü herkesi ve her evi arayabileceğini, tüm internet trafiğini gözetleyeceğini duyurdu. Ülkemizde böyle bir şey “özgürlüklerin kısıtlanması” olarak algılansa da, terörün önüne geçmek için bunların yapılması Avrupalı insanlar tarafından olağan karşılanıyor. Zira DAİŞ’in bilgi teknolojileri için oluşturduğu tehdit, gerçekleştirebileceği siber saldırılar Batı’yı korkutmaya yetiyor.
İngiltere Maliye Bakanı siber suçlarla mücadelenin artırılması adına 2020 yılına kadar siber güvenliğe neredeyse 2 milyar sterlin harcayacak. Yani neredeyse 9 milyar lira!
Bu durum fiziksel olarak ülkelerin güvenliği ne kadar önemliyse siber güvenliğin de o kadar önemli olduğunu gösteriyor. Zira siber bir saldırının tahribatı fiziksel bir saldırıdan çok daha büyüktür çünkü siber sistemlerin ele geçirilmesi fiziksel olarak yapılabilecek saldırılara zemin oluşturuyor.
IoT’nin gelişmesi de bu alandaki güvenlik önlemlerinin artmasına sebep olacak. 2015 yılı içerisinde dünyada siber güvenliğe ayrılan bütçenin 76,9 milyar dolara ulaşması beklenirken güvenlik anlamında yenilikçi çözümlerin üretilmesi birkaç sene içerisinde 15-20 milyar dolarlık pazar payına sahip olacak. Hem devlet olarak hem de toplum olarak bizim de bu riske karşı kendimizi korumamız, bilinç sahibi olmamız gerekiyor. Nasıl ki evimizin, arabamızın güvenliği için kilitliyorsak, dijital sistemlerimizi de öyle kilitleyelim!