Osman Turhan, 1976 yılında Mersin’in Mut ilçesinde dünyaya geldi. Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümü mezunu olan Turhan, ulusal ve uluslararası alanda birçok sergi çalışmasında bulundu ve ödüller aldı. Hâlen Yeni Şafak Gazetesi’nde çizimleri yayınlanan Osman Turhan’ın “Lisân-ı Hâl” ve “Türkofobi” isimleriyle yayınlanmış iki eseri bulunmaktadır.
Osman Turhan kimdir, hayat hikâyenizi kısaca paylaşır mısınız bizimle?
Anadolu kültürü ile hemhâl olmuş biriyim. Çocukluğum bir Anadolu kasabasının küçük bir köyünde geçti. Birçok imkânsızlıkların yaşandığı yıllar olduğunu söylüyor ailem. Fakat yetişkinler için var olan birçok problem aslında çocukların gündeminde bile değildir. O yaşlarda benim de tek gündemim oyun ve oyuncaklardı. O yüzden mutluydum. Tabi şimdiki zamanın sunduğu imkânlar, bilgisayar oyunları, tabletler, akıllı telefonlar yoktu. Oyuncaklarımızı kendimiz tasarlıyor, oyunlarımızı kendimiz kurguluyorduk. Ağaç kabuklarından, kilden oyuncaklar yapardık mesela.
Bu durumun benim hayatımda çok önemli yeri olduğu kanaatindeyim. Kendi oyuncağını tasarlamak ve oyun icat etmek, kurgulamak öyle sanıyorum ki nitelikli eğitim kurumlarda çocuğa kazandırılmak istenen özelliklerin başında gelir. Güzel Sanatlar eğitimimin temelinde okul öncesi oyun ve oyuncak serüvenimin yattığını düşünüyorum.
Ne sıklıkta çizimler yapıyorsunuz? Süreç nasıl işliyor?
Çizgi hayatımın bir parçası oldu diyebilirim. Gündemi uzaktan gözlemlemeyi tercih ediyorum. Benim işim zaten yaşananlar hakkında konuşmak değil, yaşananları çizgiye dökmek. Bunun için de iyi gözlem ve aklıselim değerlendirme lazım. Son aşamada sanatı en iyi şekilde icra etmek için de teknik donanıma ihtiyaç var. Grafik sanatı hakkında da bilgi sahibi olmak ciddi avantaj sağlıyor. Bunu da çizer adayı arkadaşlara tavsiye etmiş olayım.
Sadece gazete çizgileri değil çocuklara hitap eden çizgiler de hazırlıyorum. Çoğu zaman yardımcı çizer arkadaşlarımla beraber projeler üretiyoruz. Tek başına büyük boyutlu projeleri sırtlamak da doğru olmaz kanaatimce. Ve hatta çizgiyle beraber grafik tasarım çalışmalarının da içindeyim. Zira çizgiyi iyi tasarımla sunmak etkisini arttırır. Bu iki sanat zaten birbirini tamamlar niteliktedir.
Bunun yanında çizer adayları ile de atölye çalışmaları, söyleşiler düzenliyoruz. İstanbul dışında olan ve çizgi denemelerini paylaşarak fikrimi soran genç arkadaşlarım da var. Onlara da internet üzerinden destek vermeye çalışıyorum.
Çizgilerinizin konusunu belirleyen ana faktörler neler oluyor genelde?
Çizgi konusunu belirlerken özel bir arayışa gerek kalmıyor çoğu zaman. Yaşananları gözlemlerken zihnimde kurgulanıyor fikir. Sonra grafik sanatının etkisini de kullanarak nasıl daha iyi çizilebilir diye düşünüyorum. İnsani değerle ilgili olan çizgi konum olabilir.
Sosyal konular da sıkça işlediğim konulardandır. İnsani olan ve sosyal konular diye düşününce çok geniş bir yelpaze karşınıza çıkıyor zaten. Yüzeysel ve sabun köpüğü misali konular ilgimi çekmiyor. Ertesi gün unutulan bir konu için kafa yormak pek mantıklı gelmiyor bana.
Duygu ve düşüncelerinizi daha çok “çizgilerle” ifade ediyorsunuz, bu konuda da ciddi bir başarınız söz konusu, nasıl bir duygu çizmek?
Estağfirullah, sadece her ne iş yaparsam o işin hakkını vermeli, iyi yapmalıyım diye titizleniyorum.
Yazar için yazı, şair için şiir misalidir benim için de çizmek.
Edebiyatta marifet az ve öz söylemektir ya çizgide de az çizgiyle çok şey anlatmak marifettir bence. Tek kareye yüzlerce sayfa makaleyi sığdırmak kolay olmasa gerek. Çizgilerim bir nevi bulmaca misalidir. Birden fazla cevabı veya çözümü olan zihin jimnastiği gerektiren bulmacalar gibi. Cevapları okura bırakılmış olması çizer-okur etkileşimi açısından da önemli benim için.
Sıkça karşılaştığım bir soru var. Bu çizgi ne anlatıyor diye soranlar oluyor. Bir cümle ile özetlememi talep eden okurlarım var ki bir cümle ile mevzuyu özetlemek çizmekten daha zor benim için. Bazen farklı okumalara da kapı açan, çağrışımlar yapan çizgilerim de var. Matematik sorusu gibi tek ve net bir cevabı olmayabilir çizgi yorumların. Kişi kendi birikimi nispetinde açabilir çizgideki düşünceyi. Bazı konu ve sembollere yabancıysa mesela espriyi yorumlaması zor olacaktır.
Charlie Hebdo gibi mizah dergilerinin ifade özgürlüğü adı altında yaptıkları ve tepki toplayan karikatürleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Sanatın sınırı olmamalı mı sizce de? Bir sınır var ise bu sınır neresi olabilir?
Yerli ya da yabancı mizah dergilerini takip ettiğimi söyleyemem. Kısmen göz attığım bir istisna olarak Cafcaf dergisi var. Edep dairesine riayet ederek karikatür sanatını icra ettikleri için ayrı tutuyorum.
Fakat maalesef mizah üretmekten ziyade farklı düşüncelere saldırarak, inançlarla dalga geçmeyi görev edinmiş dergiler var. Bu yayınlar ifade özgürlüğü kılıfıyla sınır tanımıyor, her türlü hakareti yapabiliyorlar. Son dönemdeki ahlaki değerleri olmayan dergilerin çizdikleri apaçık provokasyondur. Onca tepkiye rağmen tekrar tekrar ısrarla yayınlanması normal bir durum olmasa gerek. O karikatüristlerin bilerek veya bilmeyerek kullanıldıklarını, bir oyuna alet olduklarını düşünüyorum. Bütün bu çirkinliklere karikatür sanatının alet edilmesi ayrıca rahatsız edici bir durum. Kirli eller çizgi sanatını da kirlettiler desem yeridir. Sanat, ahlaki duruş ile değerlidir kanaatimce. Ahlaktan mahrum olanların elinde kalem; öldürücü bir silah, mürekkebi de zehir misalidir.
Dünyadaki mizah ve onunla ilişkilendirilen karikatür algısı, genel olarak bel altı, cinsellik ve küfürlü içerikten besleniyor. Sizin ise seviyeli, saygılı ve dürüst bir duruşunuz var. Bu çizgiyi takip etmenizin gerisinde yatan felsefeyi/anlayışı paylaşır mısınız bizimle?
Biraz önce söylediğim gibi mizah ve karikatür algısı ile alakalı olumsuz imaj söz konusu. Bu konuda toplumsal tepki yersiz değil. Uzun yıllar bu sanatı maalesef ahlaki zaafı olan kişiler icra etmiş. Bir nevi temsil etmiş diyebiliriz. Bu da karikatüre olan bakışta önemli rol oynamıştır.
Son yıllarda bu epey değişti ve işini edep dairesinde yapan gençler çoğaldı diyebilirim.
İfade özgürlüğü sınırsız değildir. Basın özgürlüğü de böyle. Bir başkasının kişilik haklarına, inançlarına saldırmak, alaya almak özgürlük değil sorumsuzluktur. Basın ve ifade özgürlüğü maskesi altında sanatı bir silah gibi kullanarak insanların kutsal değerlerine saldırmak kabul edilemez. Tepki gösterilmesi doğaldır tabi ama bu şiddet aşamasına varmamalı. Yanlışa yanlışla cevap vermek mü’mine yakışmaz zira.
İnsan duymak istemediğini bir başkasını doğrudan itham ederek söylememeli, çizmemeli veya yazmamalıdır. Kul hakkına riayet eden bir sanatkâr, doğrudan bir şahsı alaya alacak şekilde resmetmez. Espri konusu gerçek ise dedikodu olur, yanlış bilgiye dayanarak çizmiş ise iftira niteliğinde olur ki böyle bir vebali aklıselim bir sanatkâr üstlenmez.
Tam da burada ‘ilimden önce edep öğrenmek lazımdır’ sözünü hatırlamak yerinde olacaktır.
Çizimleriniz yüzünden eleştiri aldığınız oluyor mu? Oluyorsa daha çok ne tip eleştiriler alıyorsunuz?
Tepkiler olması doğal, mantıklı ve yapıcı eleştirilerden istifade ediyorum. Açıkçası ama art niyetli olanları dikkate almıyorum. Sosyal medyayı her iki amaçla da kullanan okur kitlesi var. Etkileşim açısından kısmen yararlı gibi dursa da sosyal medya bir iletişim aracı değildir kanaatimce. Çok hızlı fakat bir o kadar da güvensiz bir ortam.
Periyodik çizimlerinizin dışında karikatür ve çizgiler üzerine yayınlamış eserleriniz de bulunuyor, yeni bir kitap çalışmanız var mı veya olacak mı?
Gazete çizgileri konusunda okurun beklentisi var. Mutlaka gündemde olanın yorumunu görmek istiyor fakat çizerin de kendi gündemi olmalı. Yoksa sürekli sabun köpüğü misali benzer konuları çizmek zorunda kalır. Zaman zaman insana ve düşünceye dair farklı kompozisyonlar çiziyorum. Okuru dikkate almalı fakat kendi perspektifini, düşüncesini de ortaya koymakta ısrar etmeli çizer. Yeni kitap ve sergi düşüncem var ama ondan önce çocuklar için de bazı kitap ve dergi çalışmaları içerisinde olduğumu ifade edeyim.
Sizin için her çizginiz değerlidir muhakkak, lakin GENÇ için bir seçki yapsanız, ilk üçte hangileri olurdu?
Bu çok zor bir soru oldu. Tabi çizgilerim benim çocuklarım gibidir, hepsi özeldir falan demeyeceğim. Çok fazla çizgi var arşivimde ve seçmekte zorlanırım. Sosyal medyada çok paylaşılan çizgilerim dışında siyasi çağrışımı olmayan düşünce ağırlıklı çalışmalarım da var. İnsanın manevi tarafına hitap eden çizgilerde daha ziyade kendimi ifade etme imkânı buluyorum. Bu tarzın da özel takipçileri var, benim için de önemli bir okur kitlesidir.
En iyisi bu favori çizgiler sorusunu GENÇ Dergi okurlarına soralım. Böylece ben de okurdaki yansımaları görmüş olurum.