• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Bir Soru Bir Cevap
  • Öz Lisânımız

Öz Lisânımız

01.01.2015 18:37
Bir Soru Bir Cevap
5658
Osman Nuri Topbaş

Efendim; “Osmanlı Türkçesi”nin okullarda bir ders olarak öğretilmesine dâir, bugünlerde çeşitli tartışmalar yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Dil hassasiyetine sahip biri olarak, siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi paylaşabilir misiniz?

Milletler, tarih sahnesinde, hayâtiyetlerini kendi bünyelerine has “kültür” değerleriyle devam ettirirler. Bu kültür değerlerinden biri de hiç şüphesiz ki “dil”dir.

Zira insanlar, kelimelerle düşünür, lisân ile tefekkür ufuklarını genişletirler. Bir misâl kabîlinden zikretmek gerekirse, bin kelimelik bir dağarcığa sahip bir kimsenin düşünmesi ve bunu ifâdeye aktarması ile elli bin kelimelik bir dağarcığa sahip insanın tefekkür ufku ve hitâbetteki belâgati, elbetteki bir değildir. Aslâ olamaz.

Dil; bir milletin kültür tekâmülünü gösteren muazzam bir ayna gibidir. Meselâ tarihi milâttan öncelere dayanan güzel Türkçe’mizde hâlâ mevcut olan “Vur!.. Kır!.. As!.. Kes!.. Dur!.. Gel!.. Git!..” gibi tek heceli emirler, büyük bir yekûn tutmaktadır. Bu durum, İslâm’dan evvelki hayatımızın, edebiyat ve hikmetten ziyade, harp kültürü içinde cereyan etmesinin tabiî bir neticesidir. O zamanki lisânımızda “mücerret mefhumlar” ve âhengin temel unsuru olan “uzun heceler” bulunmuyordu.

Lâkin ecdâdımız İslâm medeniyetine dâhil olduğunda, bu yeni hayat nizâmının îcapları, her sahada olduğu gibi lisânımız üzerinde de kendini göstermiştir. Böylece Dünya’nın en zengin dillerinden biri olarak güzel ve muhteşem lisânımız ortaya çıkmıştır. Yani lisânımızdaki bu eksik, Kur’ân lisânı olan Arapça ile ikmâl olunmuştur. Ayrıca Türklerin Batı’ya ilerleyişinde ilk karşılaştıkları müslümanlar, Farslar olduğu içindir ki Farsça’dan da pek çok kelime alınarak dilimiz zenginlik kazanmıştır.

Yeri gelmişken, Osmanlıca’nın diğer dillerden kelime alınarak oluşturulmuş sun’î bir dil olduğu iddialarına karşı bilhassa şunu ifâde etmek lâzımdır ki;

Lisanımıza Arapça ve Farsça’dan giren bu yeni kelimeler, alındığı gibi bırakılmamış, asırlarca millî zevkin süzgecinden geçirilerek, Türkçe’nin dil mantığı içerisinde, gerek telâffuz gerekse de mânâ bakımından birtakım değişikliklere tâbî tutulmuşlardır.

Birkaç misâl vermek gerekirse; “gul” “gül”, “âb-ı dest” “abdest” olmuştur.

Yine İtalyanca’dan “scala” kelimesi alınarak “iskele” şeklinde kullanılmıştır. Bugün hâlâ kullanılmaya da devam etmektedir.

Osmanlıca, büyük bir kültür ve medeniyet dilidir. İslâm harfleriyle yazılan Osmanlı Türkçesi, İslâm medeniyetinin ve Kur’ân dünyasının mânevî hazinelerine açılan muhteşem bir kapı hükmündedir. Ayrıca asırlar boyu cihâna hak ve adâletle nizam veren şanlı ecdâdımızın bizlere yâdigârı olan sayısız kültür mîrâsıyla buluşmanın, dolayısıyla târihî kimliğimizi doğru idrâk etmenin en mühim vâsıtasıdır.

İşte bu büyük hazineye tekrar sahip olmamızı istemeyen bâzı mihraklar, dilimizi tahrip ederek; milletimizi, medeniyetimizin temelini oluşturan İslâm kültüründen uzaklaştırmışlardır. Güyâ Türk dilini korumak adına, bin yıldır milletimizin kendi dil zevkine göre kullana kullana lisânımızın bir zenginliği hâline getirdiği kelimeler atılarak, kültür hazinemiz talan edilmiştir.

Bugün Batı dillerinin herhangi birinden Grek ve Latin asıllı kelimeler ihrâc edilecek olsa, o lisan basit bir kabîle diline döner ve anlaşılmaz bir hâle gelir. Bu sebeple, hiçbir millet, lisânına böyle bir muâmeleyi revâ görmemiştir.

1890’da yayınlanan Red- hause Türkçe-İngilizce Lügat’te 92 bin Türkçe kelime yer alırken, 1945’te Türk Dil Kurumu’nun yayınladığı Türkçe Sözlük’te bu sayının 15 bine kadar düşürülmüş olması, “sadeleştirme” adı altında yapılan “kısırlaştırma” faaliyetinin bâriz bir misâlidir.

Meselâ, Türkçe karşılığı “savaş” deyip bunu kâfî sayarak, bakınız kaç kelime millet hâfızasından kazınmaya çalışılmış ve sonra da unutulmaya terk edilmiştir: Harp, muhârebe, cidâl, mücâdele, cihâd, mücâhede, cenk, mudârabe, mübâreze, mukâtele…

Hâlbuki bu kelimelerin her biri farklı bir mânâ inceliğine sahiptir. Onların yerine sadece “savaş” kelimesini kullandığımızda, pek çok mânâ zenginliklerini yitirir, hattâ onları düşünemez hâle geliriz.

Aynı şekilde; müteveffâ, müteveffiye, merhum, merhûme, meyyit, meyyite, mevtâ, maslup, maktul kelimeleri unutturulup sadece “ölü” kelimesi kullanılıyor. Bu, canlı bir dili zayıflatıp ölüme terk etmekten başka bir şey değildir! Bu nevî misalleri çoğaltmak mümkündür.

Aslında Osmanlı Türkçesine karşı işlenen bu cinayetin yegâne maksadı, yeni nesillerin derin İslâmî tefekkür kâbiliyetini ortadan kaldırmaktır. Yani Kur’ân ve ondan doğan tefekkürü hedef almaktadır. Bilhassa Kur’ân kültüründen gelen kelimeleri çıkarıp, yerine mânâyı tam ifâde edemeyen, Türk dilinin kâidelerine uymayan, anlaşılması güç kelimeleri koymaları bunu göstermektedir.

Necip Fâzıl ne güzel der:

Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim...

Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim!

Oysa hâlis Türk benim, bunlar işgalcilerim;

Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim.

Bugün memleketimizin pek çok mühim meselesi vardır. Fakat en az bunlar kadar ehemmiyetli olan, lisânımızdaki korkunç tahribattır. Aziz genç! Bir yabancı dili öğrenmek için para, zaman ve emek bakımından pek çok fedakârlığa katlandığın gibi; kendi öz lisânını öğrenmek için gayret sarf etmen de zaruridir.

Nakledildiğine göre Roma İmparatoru Sezar bir konuşmasında uydurma bir kelime kullanır ve bunu birkaç kez tekrarlar. Âyandan biri hükümdarın sözünü keserek memleket diline hürmet etmesini rica eder. Bir diğeri ona şöyle der:

“Bahis mevzu ettiğin kelime, tutalım ki memleket dilinden değildir. Fakat mademki, Roma İmparatorunun ağzından çıkmıştır, artık memleketli olmuştur.”

Diğeri buna şu cevabı verir:

“Sezar! Sen dilediğin insanlara Roma vatandaşlığı sıfatı verir, mevki ve rütbe ihsan edersin. Fakat memleket dilinden olmayan (uydurma) bir kelimeye Romalı olma hakkını veremezsin.”

Bin yıldır kullanarak millî bünyemize kattığımız, fikir dünyamızın temel taşı hâline gelmiş ve hâlâ kullanılmakta olan “hayat” dolu kelimelere eski damgası vurup, yerine “yaşam” kelimesini yerleştirmeye çalışmak, Türkçeleştirmek değil, olsa olsa dilimizi diri diri mezara gömmektir.

Böyle misaller saymakla bitmez. Meselâ; “imkân” yerine “olanak”, “ihtimal” yerine “olasılık”, “hâkim” yerine “yargıç”, birbirinden farklı mânâ inceliklerine sahip “ihtilâl”, “inkılâp” ve “ıslahat” gibi kelimeleri topyekün atıp yerine “devrim” kelimesini uydurmak, Türk diline hizmet etmek değil, bilâkis ihânet etmek demektir.

Bir mütefekkir şöyle der:

“Bir milleti değiştirmek istiyorsanız, önce kelimelerini değiştirin!”

Bu sebeple dinden uzaklaştırma siyâseti tâkip edenlerin en mühim vâsıtası dâimâ dil olmuş, yani ondan dînî kelimeleri ayıklamak olmuştur. Zira insanlar -daha önce de ifâde ettiğimiz gibi- kelimelerle düşünürler. Mefhumları ve kelimeleri azaltılmış, kısırlaştırılmış ve çarpıtılmış bir “dil” ile derin İslâmî ve millî tefekkürün heyecan ufuklarına açılmak aslâ mümkün değildir. Bu yapılmadıkça da, davranış ve duygularımızın temelini teşkil eden tefekkür cılızlaşır ve gönül ufku daralır. Sıhhatli fikirler üretemeyen sığ ve kısır bir tefekkür ile de millî ve mânevî bünyemize kasteden zararlı akımlara karşı durulamaz.

Bu sebeple gençlerimiz, Osmanlı Türkçesini öğrenmekle, millî ve dinî edebiyatımızın engin tefekkür âlemine açılabilme bahtiyarlığına nâil olacaktır inşâallah. Zira “Din, dilde yaşar ve yaşanan dile gelir.”

Mesela mü’min bir âilede, bir çocuk dünyaya geldiğinde; “Allah hayırlı uzun ömürler versin, sâlih evlât olsun, hayru’l-halef (değerlerinize en güzel şekilde sahip çıkan biri) olsun!” denir.

Hasta ziyaret edildiğinde; “Allah şifâlar versin, çektikleriniz günahlarınızın affına ve derecenizin yükselmesine vesîle olsun!” denir.

Ölünün yakınlarına; “Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun!” denir, hepimizin Allâh’a kavuşacağı hatırlatılır.

Yola çıkan; “Allâh’a ısmarladık!” der, uğurlayan “selâmet” diler, yolcu sefer duâsını okur.

İstirahata çekilen duâ eder, uyanan şükreder, bir işe başlayan besmele çeker, ilk alış-veriş yapıldığında; “Siftah senden bereket Allah’tan.” denir.

Bir mü’minle karşılaşan, önce selâm verir, karşısındaki de selâm alır... Bu örnekleri alabildiğine çoğaltabiliriz.

Unutmayalım ki bizler, ecdâdımızın millî ve mânevî değerleriyle bütünleşebildiğimiz zaman, onların bıraktığı mukaddes emânetleri şerefle taşıyabiliriz. Ancak bu şekilde kendimize has millî ve mânevî şahsiyetimizi yaşatmış oluruz.

Bu mânâda “Osmanlıca Türkçesi” dersinin talebelere öğretilmesini, ülkemiz ve milletimiz adına büyük ve mukaddes bir kültür hizmeti olarak görmekteyiz.

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Osman Nuri Topbaş

1942 yılında İstanbul Erenköy’de doğdu. Babası Musa Topbaş, annesi de H. Fahri Kiğılı'nın kerîmesi Fatma Feride Hanım’dır. İlk eğitimini Erenköy Zihni Paşa ilkokulunda tamamladı. İlkokul yıllarında özel Kur’an eğitimi aldı. 1953 yılında İstanbul İmam -Hatip Okulu’na girdi. O yıllarda bu okul, Osmanlı’nın ulu çınarlarının bakiyyeleri sayılan M. Celaleddin Ökten, Mahir İz gibi üstadların, Nureddin Topçu gibi Bat...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Muhterem Efendim, bir müs...
Huzurlu Aile Yuvası
Huzurlu Aile Yuvası
Ailede huzur için nelere ...
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
Bugün dünyada "İslâmofobi...
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Son yıllarda önce "Kadın ...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431396

Bagamoyo Afrika... 4919246

Kasım Sayımız Çıktı! 3498138

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1187616

Bkz: Doğu Türkistan 480166

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287548

10 Soruda Sen Kimsin? 276035

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS