
Ağaç bütün,
Işık bütün,
Meyve bütün,
Benim dünyam paramparça.
B. Rahmi Eyüboğlu
Alan Turing`in 100. doğum yıldönümü için araştırmacılar kendi adıyla anılan Turing testini yaparak bu sorunun cevabını aradılar. Alan Turing, ilk kez 1947 yılında gerçekleştirdiği mekanik zeka isimli testte bir makinenin kendine yüklenmiş olan programı kullanarak ne kadar zeki olabileceğini araştırmıştı.
Bir makine, bir insanla diyalog halindeyken uygun kelimeleri seçerek gerçek bir insan gibi başarı gösterebilir mi? Yapay zeka araştırmalarını konu edinen `Experimental & Theoretical Artificial Intelligence` dergisi tarafından basılan söz konusu test için, insan-makine ve insan-insan şeklinde eşleştirilen ikili guruplara beş dakika süre ile konuştuğu muhatabının insan mı makine mi olduğu soruldu.
13 testin 12’sinde konuşmacılar bir insanla konuştukları halde yanılarak konuştukları sesin makine olduğu sonucuna vardılar. Sorular genelde kısa cevaplar gerektiren tarzda seçilmişti:
-Yemek yapmayı sever misin / Hayır sen?
- En sevdiğin yemek hangisi / Bilmiyorum, sevdiğim birçok yemek var.
Verilere göre insani olanı tanımanın sadece düşüncelere bakarak her zaman mümkün olmadığı sonucuna varıldı. Düşünmek kabaca fikir sahibi olmak diye tanımlansa da insan söz konusu olduğunda anlamak ve karar vermek gibi boyutları da hesaba katmak gerektiği ifade edildi.
Sanırım bu araştırma verilerini okuyunca hepimizin aklına cep telefonlarında kayıtlı olan otomatik ses kaydı Siri ve Kortana gelmiştir. Vaktinin çoğunu bu otomatik sesle sohbet ederek, ona sorular sorup cevaplarına gülerek geçirenlerin sayısı giderek çoğalmakta...
Teknoloji ve kültür üzerine yazdığı kitaplara bu yıl yenisini ekleyen Amerikalı yazar Nicolas Carr, makineleşmenin boyutları hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
“Cam Kafes- Makineleşme ve Biz” isimli kitapta teknolojinin sağladığı kolaylıkların, önemli bir tehlikeyi de beraberinde getirdiğini belirtti.
Kendisiyle NPR radyosunda yapılan mülakatta; bilgisayarların daha çok iş üstlenmesi gelişme olarak değerlendirilirken onun neden bunu problem olarak algıladığı soruldu.
N. Carr şöyle cevap verdi: “Makineler eskiden büyük fabrikalarda üretim amaçlı olarak işlev gösterirken, artık günlük hayatımıza girdi ve birçok yerde insanın yerini almaya başladı. Son yıllarda birçok meslek erbabı tarafından düşünmek, karar vermek ya da yeni şeyler ortaya koymak için bile bilgisayar kullanılıyor. Önceden bir mimar örneğin herhangi bir proje üzerinde çalışırken, eline kağıdı kalemi alıp çizer ve üzerinde düşünürdü. Bir pilot otomatik hız ayarına geçmek yerine, uçağı kullanırken tüm ihtimalleri hesaba katarak dikkatini verirdi. Savaşlar bile uzaktan belirlenen noktaların bombalanması şeklinde gerçekleşiyor. Hiç hata yapmayan ve düzenlendiği şekilde işleyen bütün bu makineleşme tecrübesi, insan olarak birçok yeteneğimizi işimizin içine katmamıza engel oluyor.”
Sunucu bu sözler üzerine, çiftçi bir arkadaşını örnek verdi. Ziyaretine gittiğinde onu büyük bir traktörü sürerken aynı zamanda elindeki tabletten hem film izleyip hem de hangi tür gübrenin uygun olacağıyla ilgili araştırma yaparken gördüğünü anlattı. Yazar makinelerin dikkat dağıtıcı özelliğine de dikkat çekerek otomatikleşmedeki problemin, insanın zorlukların üstesinden gelerek geliştirebileceği birçok fikri ve ruhi özelliğin kaybolması olduğunu vurguladı. Çünkü bilgisayar sadece işi yapmıyor, o işin nasıl yapılacağını belirliyordu.
İlahi düzlemde insanın, kendisine emanet edilen bir alemin halifesi olarak konumlandırılması aynı zamanda ona fiziken ve ruhen nasıl bir potansiyel verildiğinin de göstergesi. Gelişmelerin, inanan insanların dünya görüşüne nasıl katkıda bulunacağı konusunda psikolog ve sosyologlarımızın yardımına her zamankinden daha çok ihtiyaç var.
23 Haziran 2014, Kevin Warwick, Huma Shah. Human misidentification in Turing tests, Experimental & Theoretical Artificial Intelligence Dergisi, www.sciencedaily.com