
Ocak 2014 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı
Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Bir imtihan yeri olarak ‘dünyaya, fani yüzüne aldanmadan bu dünyada yaşamaya dair, kısa, öz bir yazı kaleme almışsın. Yazının düşünce örgüsü sağlam, anlatımı rahat, paragraflar arasında geçiş problemi yok. Bir tek, ‘dahi’ anlamına gelen de’leri asla -te şeklinde de yazmadan önceki kelimeden ayrı yazamama gibi bir zaafını gördüm, bunu da düzeltmen gerek. Gayretle devam...
Büşra Şahbaz
Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur saman içinde güzel bir gezegen varmış. Bu gezegen de insanlar, hayvanlar, bitkiler ve daha nice güzel canlılar yaşarmış. Bu güzel canlıların yaşadığı gezegen güneş sisteminde ki diğer gezegenlerden farklıymış. Bunun sebebi de burada Cenab-ı hakkın halifesi olan insanın yaratılmasıymış. Bu farklı gezegenin adı da “dünya” imiş. Çok güzel donatılan bu gezegene; insanlar imtihan için gönderilmiş.
Bu imtihanda sıkıntılara sabır, nimetlere şükür, ibadetlere taat istenmiş. Bu vazifeyi güzel ifa edenler cennetle mükâfatlandırılacak, yerine getirmeyenler cehennemle cezalandırılacakmış. Cennet öyle güzelmiş ki bir istek daha dillendirilmeden önüne gelir, her şey emre amadeymiş. Evin inciden yakuttan olur, bahçesinden ırmaklar akarmış. Öyle bir yer ki sadece memnuniyetin için yaratılmış, her şeyin âlasının olduğu güzide bir yer. Dünyada ki en güzel mekânın dahi yanında zerre kadar kalacağı eşsiz bir güzellik yeri... Cehennemde öyle bir yermiş ki alevlerle kaplı, pek çetin bir azap yeri…
Dünya; öyle bir cazibeye sahipmiş ki, herkes bâki gibi benimser, bir parça toprağı için kavga eden, kan akıtan insanlar dahi olurmuş burada. Bu kadar cazibeli olmasının sebebi ise bu dünyanın imtihan için kurulu bir yer olmasındanmış. Kimi malı, kimi çocuğu, kimi de yakınlarıyla imtihan olurmuş. Değer verenler; cazibesine aldananlar ve geçiciliği unutanlarmış.
Bir de faniliğe değil bâkiye talip olan “bir varmış bir yokmuş” sırrına eren insanlar varmış. Onlar bu gezegenin hakikatini kavrayan, bâkide yok olan arif zatlarmış. Bilirlermiş ki kum tanelerinin ellerden dökülmesi gibi dünya da bir zaman sonra öyle dökülüp gidecek, buraya değer veren değer verdiğiyle kalacak. Yani burası değeri hak etmeyen beyhude bir yermiş.
Bu sevgiyi kalplerinden çıkaranlar bu imtihanları adeta görmezden gelir ve cennetten de öte cemalullah aşkı ile yanarlarmış… Cemalullah da; kendilerini yaratan rablerini görme şerefiymiş. İşte bu özlemle dünyaya sabrederler ve güçlü kalırlarmış.
Bu insanların Rablerine kavuşma arzusu; dünyayı gözlerinde tuz buz edivermiş. Böyle güzel aşklar, özlemler yaşanmaktaymış bu gezegende. Böyle bir aşka varmak için eşi bulunmayacak, bir daha ele geçmeyecek nadide bir gezegen…
Ne mutlu bu gezegende “bir varmış bir yokmuş” sırrına erişebilenlere.