
Ocak 2014 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı
Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Bir duygu durumunu, bir ruh halini gayet başarılı bir şekilde aktarmışsın. Cümlelerin düzgün, paragraflar arası uyum var. Sonunu da iyi bağlamışsın. “Güzele aşıktır kısaca, güzel görünene. Aslında tecellilerine aşıktır Allah’ın esmasının. Farkında değildir sadece, bilmiyordur fani aşkının bir gün biteceğini” cümlelerini bilhassa beğendim. Kesinlikle, Ayın Yazısı olmaya aday yazılardan. Gayretle devam...
Ayşe Kübra Taş
Tam karşımdaydı işte. Elinde bir poşet, benimle konuşmak üzere orada duruyordu. İki kitap vardı poşette. Açıklamaya başladı yavaş yavaş. Bir hediyeydi elindeki. Benim için olduğunu söyledi. ‘Seni düşünerek aldım.’ derken yüzümdeki tepkisizliği değiştiremeyen içimdeki büyük heyecandan habersizdi. İlk kez benim için hissettiklerinin diğerlerinden farklı olduğunu düşünmüştüm. İlk kez duygularımın onda karşılık bulduğuna inanmıştım.
Yurda dönerken serviste yan yana oturuyorduk. Ben heyecandan söyleyecek bir şey bulamıyor, bunun için kendimi tüm gücümle zorluyordum. Arada ağzımdan çıkan birkaç kelime duygularımı ifade etmiyordu. Konuşmuş olmak içindi onlar sadece. Bu yüzden kendime kızıp yeniden kısa süreli suskunluklara gömülüyordum. O da elindeki telefonla bir şeyler yapıyordu. O sırada görevli gelip öğrenci kartlarımızı görmek istediğini söyledi. Kafasını kaldırmadan cüzdanını bana verdi, kartını içinden çıkarmam için. Görevli gittiğinde cüzdan hala benim elimdeydi. Şakayla karışık cüzdanını kurcalamak istediğimi söyledim ve içindekilere göz atmaya başladım. Banka kartları, mağaza kartları, arkadaşlarının fotoğrafları derken onun fotoğrafı çıktı aralarından. Onun yanında gerçekten hissederek yaşadığım sayılı tepkilerdendi fotoğrafı gördüğüm andaki ’çok tatlı’ deyişim. Fotoğrafın istersem bende kalabileceğini söylediğinde, daha önce hiç kimsenin fotoğrafını cüzdanımda taşımadığımı, gece onu düşünürken fark edeceğimden habersizdim.
Yarın bir programa katılacaktım. O da gelecekti. Ne giyeceğimi düşünmeye şimdiden başlamıştım. Fotoğrafın ve hediye kitapların bir sarhoşluğu vardı üzerimde. Aklımda sürekli onun sesi vardı. O anları tekrar tekrar yaşıyordum içimde bir yerlerde. Ben onu daha görmeden, henüz adını duyduğum anda, içimdeki bir kıpırtıyla birlikte sevmeye başlamıştım. Son 3 aydır ondan başkasını düşünmüyordum zaten ama birkaç gündür hissediyordum. Ben de onun için özeldim.
Yaklaşık elli kişi arasından gözüm onu arıyordu. Köşedeki bir masada buldum onu. İçimdeki büyüklüğünü kavrayamadığım çekingenliğim yüzünden, onun yerine masadaki diğerleriyle konuşmaya başladım. Hemen sonra o da dahil oldu sohbete. İçimdeki adrenalinin artışını durduramıyordum. Ne söyleyeceğimi bilemedim birden, sanırım onu biraz terslemiş bulundum. Akşamın kalanını da içinde ortak bulunduğumuz gruplarla bir arada geçirdik. Yurda dönerken yine yan yana oturuyorduk. Evet, sürekli yanımda bir yerlerdeydi ama bir şeyler tersti. Uzakta olsa daha mı iyi olacaktı sanki. Konuşamıyordum çünkü. Konuşmak için çabalarım sonucu ortaya çıkan kelimler sadece durumu daha da berbat ediyordu. Sık sık yaşadığım ama nedenini bir türlü anlayamadığım suskunluk nöbetlerinden bir tanesini yaşıyordum gene. O da sıkılmıştı bundan. Benim suskunluğum onu da kasıyordu, hissediyordum. Daha az aynı ortamda bulunmalıyız diye düşündüm. Benden nefret etmemesi ve bu nöbetler yüzünden ondan soğumamak için daha az gitmeliydim onun bulunduğu yerlere. Gerçi o yine de ilgilenirdi benimle. Biliyorum beni mutlu etmek için çalışmaya devam ederdi. Çok iyi birisiydi çünkü. Dayanamazdı suskunluğuma, üzüntüme. Beynimi yiyip bitiren şu düşünceydi. Bana da yardım ediyordu işte. Herkese ettiği gibi..
Böyledir aşığın hali. Suskun, çaresiz, umut dolu; içinde ayrılık, terk edilme, sevilmeme korkusu… Bitmesin ister hep, içinde sonsuza uzansın. Her insan aşıktır aslında birilerine ya da bir şeylere. Ahmet’e, Ayşe’ye, gardırobundaki yeni elbisesine, spor ayakkabısına ya da arabasına kapının önündeki... Güzele aşıktır kısaca, güzel görünene. Aslında tecellilerine aşıktır Allah’ın esmasının. Farkında değildir sadece, bilmiyordur fani aşkının bir gün biteceğini. Bilmiyordur ki ne demiş Mevlana, ne demek istemiş?” Fani aşk yoktur, aşkların hepsi Baki olanadır. Tek fark şudur ki; kimi sanatı görür, kimi sanatçıyı.” Sanatçıyı görüp; sonsuz, gerçek aşka ulaşmak dileğiyle…