M. Çağrı Akalın
Bundan yaklaşık olarak bir 20-30 yıl sonrayı tahmin etmek aslında göründüğü gibi kolay değil. Neden dersiniz? Ben sizlere kendimden örnek vereyim isterseniz.
Daha 17 yaşında ve Anadolu Lisesi öğrencisiyim. Geçmişime dönüp baktığımda kafam tam anlamıyla fırıldak gibiydi. Başka bir deyişle de tam bir perde duvardı sanki. Bu cümleler biraz tezat oldu ama ben daha düne kadar cerrah olacağım, cerrah olacağım derken, cerrahlıktan başka meslek düşünmezken, aynı zamanda cerrah olup hangi baltaya nasıl bir sap olacağımı dahi bilmiyordum. Yani kendi kendime bir hayal kurup onu genişletip, hayal gücümün engin derinliklerine dalamıyordum. Ne kadar sempatik bir meslek olsa da bana hitap eden, benim adıma gelecek vadeden bir meslek değildi. Belki de genç yaşlarımda almış olduğum manevi eğitimimi dışarı tam olarak yansıtamayacaktım. Bana aşılanan o hizmet aşkını bu meslek dahilinde sadece bir kesime yansıtabilecektim.
İşte tamamen bunların etkisi altında kalarak bir nebze düşünmeye karar verdim. Kendi yeteneklerimi, ilgi alanlarımı yeniden ölçtüm, biçtim. İnanmayacaksınız ama bırak cerrah olmayı sayısal okumaktan bile vazgeçtim.
Çünkü ben gelecek adına hayaller kurmak istiyordum. Bende vuku bulan bu hizmet aşkının ışığıyla etrafımı aydınlatmamın gerektiğini idrak edebiliyordum artık.
Ve bu doğrultuda yürümeye karar verdim. Artık hedefimde sosyal bir ilimle meşgul olup kendimi millete, ümmete adamak vardı.
Açıkçası ben kendimi bir siyasetçi olarak görmek istiyorum. Hayal mi istiyorsunuz? Meclisin üst katındaki Başbakan koltuğuna oturmak istiyorum. Arkamdan “Ümmet seninle gurur duyuyor” nidalarının gelmesini istiyorum. “Allah senden razı olsun” dualarını yüreğimin derinliklerinde hissetmek istiyorum ben…
Hiç belli olmaz, bir gün ben Başbakan olmuşum. Kabile heyetine de FATİHAN Yurdu’nda tanıştığım sevgili dostlarımı getirmişim. O zaman gönlümüzün fethetmediği yer kalmaz evelallah…