Modern dünya bütünüyle Avrupa kültürü üzerinden kurgulanmıştır.Onun neredeyse hiçbir yerinde başka kültürlere yer yoktur. O kola içtiği için bütün dünya kola sever ve içer. O kot pantolon giydiği için bütün dünya kot pantolon sever ve giyer.
eçtiğimiz günlerde Mısır bir devrime sahne oldu. Yüzden fazla insanın öldüğü bilgisini geçti ajanslar. Bu kadar insanın ölmesi Avrupalıları pek rahatsız etmedi. Ama Mısır müzelerindeki tarihi eserlerin yağmalandığına dair bir haber geçince ajanslar, Avrupalı arkeologlar Mısır’a gelip bu eserleri korumak için gerekirse canlı kalkan olacaklarını söylediler. Bu ne zalim bir varlık telakkisi ki tarihin hem aktörü hem senaristi olan insanın ölümünü seyrediyor ama ölmüş insanın kalıntısını kutsuyor.
Acaba insan kelimesine yüklediğimiz anlamlar farklı mı Avrupalılarla? Ben o kanaatteyim ki Avrupalı, insan dediğinde balkanların ötesinde yaşayan halkların fertlerini kastediyor. Yirminci yüzyılı en çok etkileyen düşünür olan Karl Marks’ın ‘‘Doğulular kendilerini temsil edemezler, onların temsil edilmesi gerekir’’ demesi bu kanaatimi güçlendiriyor.
Onların tarih dedikleri de bizimkiyle aynı değil. Voltaire’ın tarihle ilgili ifadeleri bu zihniyetin bir anlamda bilinçaltını ele verir mahiyette. Şöyle diyor: “Amuderya ve Siriderya kıyılarında bir barbarın ötekinin yerini aldığından başka bize anlatacak bir şeyiniz yoksa, bundan bize ne?” Bu ifadeyi şöyle Türkçeye çevirmek mümkün görünüyor: Ben tarihe tarih demem, tarih benim olmayınca.
O halde sorun hadisenin avrupamerkezci okunuşunda. Zaten modern dünya bütünüyle Avrupa kültürü üzerinden kurgulanmıştır. Onun neredeyse hiçbir yerinde başka kültürlere yer yoktur. O kola içtiği için bütün dünya kola sever ve içer. O kot pantolon giydiği için bütün dünya kot pantolon sever ve giyer. Ama o İskender yeyip şalvar giymeyi aklının ucundan bile geçirmez.
Onun için başka kültürler ancak evlerin şark köşelerinde nostaljik-tarihi bir seyirlik olabilir. Zira onlar bugün yaşıyor gibi görünse de aslında geçmişte kalmıştır. Ve bu çağ ile aynı kronolojik zaman dilimi ancak batıda yaşanmaktadır. Geçmişte kalmış olanın yeri hayatın ortası değil, hediyelik eşya reyonlarıdır, şark köşeleridir.
Marshal Hodgson, Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek adlı eserinde modern dünyanın nasıl Avrupamerkezci bir bakış açısıyla tasarlandığını iki ilginç örnekle açıklar. Neden kuzey kutbu haritanın üst tarafındadır da güney kutbu alttadır? Dünyanın var olduğu uzayda alt-üst kavramlarından söz edilemeyeceğine göre pekala güney kutbu yukarda olabilirdi. Örneğin koca Afrika kıtası aşağıda değil yukarda olacaktı. Dünya haritasında kendilerini hep altta gören Afrikalıların en azından bir işe kalkışacakken bilinçaltı bir etkiyle cesaretlerinin kırıldığını söylesek abartmış olur muyuz? Neden harita çizim projeksiyonlarından Mercator projeksiyonuyla çizilen haritalarda Grönland adası aslında Arabistan yarımadasından daha küçük olduğu halde daha büyük ölçekte yansıtılmıştı?
Tarihin ve onun kardeşi coğrafya ilminin böyle algılandığı bir dünyada insan kavramı da elbette farklı algılandı. Onun için firavunun kalıntıları yüzlerce Mısırlının ölmesinden daha çok önemsendi. Oysa modern çağın bir yüzü de hümanizmdi, insanı kutsayan hümanizm. Demek ki hümanizmin kutsadığıinsan da balkanların ötesinde yaşayan insanmış.
Ben İslam’a bir koltuğumda Karl Marks’ın Kapital’i diğerinde Kitâb-ı Mukaddes olduğu halde geldim. Ve ikisini de bırakmaya hiç niyetim yok diyen Roger Garaudy, geçmişe hürmet etmek ataların küllerini kavanozlarda saklamak değil, onların ocağını her daim yanık tutmaktır da diyor. İyi de ediyor. Koca bir coğrafya üzerindeki İslam Medeniyeti bu bölgelerdeki kalıntıları olduğu yerde bıraktı. O eserlerin içinde yaşadı. Onları bir ibret levhası olarak gördü. Şairin ifadesiyle: Mestâne nukuş-u suver-i âleme baktık/ Her birini bir özge temaşa ile geçtik. (Alemdeki varlıkların görüntülerine, izlerine mest olmuşcasına baktık, hem de her birini ayrı bir nazarla seyrettik. Çünkü Allah (c.c.) her an yaratmadadır. Vebütünüyle varlık onun esma ve sıfatlarının tecellisidir. Onun için de her biri ayrı bir nazarla izlenmelidir.)