Müteveffâ İslâm düşünürü Muhammed Âbid el-Câbirî’nin Kur’ân’a Giriş adıyla çevrilmiş son kitabı. Kitabı biraz inceledim, zira kitap, ayaküstü kitapçıda bitecek cinsten değildi. Kitabın teşekkür kısmında üstad, muhterem refikalarına şöyle arz-ı şükrân ediyordu: “Kitaplarımı kendisine bir rakip değil de çocuklarından birisi olarak gören eşime…”
Yakın zamanlara kadar dillerde dolaşan bir söz vardı. Nedendir bilinmez, bu söz hayatımızdan usulca çekilip kayboldu. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözünden bahsediyorum. Burada kadın, erkeğin arkasında gösterilmekle aynı zamanda başarının da ardında gösterilerek övülüyordu. Ne ki böyle endirekt övgüler, kadının, başarılı erkeğin arkasında değil, yanında ve hatta önünde olmak istemesiyle anlamını yitirdi.
Yukarıda çizilen hüzünlü tablo karşısında dururken, kitap raflarında mütebessim bir çehreyle karşılaştım: Müteveffâ İslâm düşünürü Muhammed Âbid el- Câbirî’nin Kur’ân’a Giriş adıyla çevrilmiş son kitabı. Kitabı biraz inceledim, zira kitap, ayaküstü kitapçıda bitecek cinsten değildi. Kitabın teşekkür kısmında üstad, muhterem refikalarına şöyle arz-ı şükrân ediyordu: “Kitaplarımı kendisine bir rakip değil de çocuklarından birisi olarak gören eşime…”
Kadınların, kocaları söz konusu olduğunda, kitaplarla bir rekabet ilişkisi kurmaları bazı durumlar için makul görünebilir. Mesela kocanın kitaplarla meşguliyeti ev ahalisini ihmal seviyesine varmışsa burada bir rekabetten ve hatta düşmanlıktan bile söz edilebilir. Meşhur hikâyedir, çiçeği burnunda bir Osmanlı müderrisi sürekli ders çalışmakta ve ev ahalisini de ihmal etmektedir. Bir gün evin hanımı, elindeki kitapla bir köşede çalışan beyine sorar: “Efendi neye bakıyorsunuz?” yorgun müderris “Vankulu’na* bakıyorum” der. Evin hanımı “Biraz da ben kulunuza baksanız” diyerek bizim turfanda müderrisi inzâr eder.
Hadislerin derlenmesinde gösterdiği gayretle tanınan Muhammed b. Şihâb ez-Zührî’yle alakalı bir anekdot da yukarıda nakledilen hikayeyi zenginleştirecek türdendir. İmam Zührî, Medine valisi tarafından hadisleri derlemekle(tedvin) görevlendirilince her gün hadis yazıp derler ve yazdığı hadisleri de evine getirir. Kitaplardan evde adım atacak yer kalmayınca İmam Zührî’nin zevcesi komşularına şöyle der: “Kocam, eve kitap getireceğine, üzerime kuma getirse daha iyi.”
Ev ve aile düzenine, kitapların herhangi bir menfi etkisinin olmadığı bazı ailelerde maatteessüf kadınların kocalarına “Sen kitapları benden daha çok seviyorsun” şeklinde sitem etmeleri de çok rastlanan bir durum oldu. Bu tarz sitemlerle yetinmeyip “Ya ben ya kitapların, tercih senin” diyecek kadar işi ileri götürenlere henüz rastlamış değiliz. Ama böyle tiplerin zuhurunun an meselesi olduğunu da söylemek gerekir.
Kadınların sosyal hayattaki rol ve mesleklerinin dönüşümü bizim yukarıda kadınlar üzerinden kurguladığımız durumun, artık hanımları kitapla fazla mesai geçiren erkekler için de vaki olduğunu da söylemeliyiz. Ancak erkekler, belki de tabiatları icabı, bu noktada kadınlar kadar kırılgan değiller.
Netice-i kelam kitabın, bir medeniyetin hem inşasında hem de hayatiyetini devam ettirmesindeki rolü kadın-erkek herkes tarafından sağlıklı bir şekilde kavranırsa, kitaplar ailenin bireyleri olarak raflarda huzur içinde varlıklarını sürdürebilirler.
*Vankulu lügati, Cevherî’nin es- Sıhah adlı Arapça sözlüğünün, Mehmed Vankulu tarafından yapılan çevirisidir.