Hüsameddin Ekmel
Kadın peygamber gönderilmiş olsa ne olur olmasa ne olur? Nihayetinde bizler Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına toptan iman etmiş insanlarız.
El Cevab: Yoktur. Yani şu an için… Bir zamanlar vardıysa da çoktan Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Bundan sonra da gelmeyeceği açıktır. Keza; bu gibi sorular, gündelik hayatımıza pek de etki etmeyeceği için gereksiz sayılabilir. Ancak; dinimizin kadına olan yaklaşımıyla ilgili bazı farklı yorumları ortaya koymak bakımından önemli olabilir. O sebepten anlatayım bari:
Bu husustaki görüşler; sanılanın aksine muhteliftir. Ehl-i sünnet vel cemaat dairesindeki din adamlarımızın çoğunluğu, kadın peygamberin olmadığı konusunda hemfikir görünürken ciddi bazı din adamları ise bunun aksini de iddia etmişlerdir. İşin komik tarafı; iki tarafın da kendi görüşlerine; aynı ayetleri delil göstermeleridir. Mesela; Nahl suresi 43. Ayet-i kerimesinde buyrulur ki: ”Ve mâ erselnâ min kablike illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn. / Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun.” Burada geçen “ricalün” kelimesi çoğunlukla erkekler manasında yorumlanmasına rağmen, aslında kelime manası olarak kadınları da içine almaktadır.
İşte bu ve benzeri ayetlerde kullanılan “rical” kelimesini erkek manasında alan tefsirciler, kadın peygamber gönderilmemesinin delili olarak bu ve benzeri ayetleri gösterirken, kelimenin kadınları da içine alması sebebiyle bir kısım tefsirciler de aksini iddia ederek, kadın peygamber de gönderilmiştir demişlerdir. Yine kadın peygamber gönderilmesine karşı çıkan bir kısım ulema, buna sebep olarak: Peygamberlik ağır bir meslek olduğu için zayıf yaratılışlı kadınlara uygun olmadığı, kadınların peygamberliğin gerektirdiği sabır ve mücadele azmine sahip olmadıkları, kadının biyolojik yapısının peygamberlik vazifesine engel olduğu; hayız nedeniyle kadınların peygamberlik vazifesine belirli günler ara vermek zorunda kalacakları, söz konusu günlerde imamlık yapamayacakları, oruç tutamayacakları hele hamileyken bu vazifeyi yürütmekte büsbütün zorlanacakları gibi bir takım gerekçeler öne sürmüşlerdir.
Mesela ehli sünnet imamlarından İmam Maturidi’nin görüşü bu yöndeyken, yine bir ehli sünnet imamı olan İmam Eş’ari, Hz. Havva, Hz. Sare, Hz. Musa’nın valideleri, Hz. Hacer, Hz. Asiye ve Hz.Meryem annelerimizin peygamber olduklarını söylemişlerdir. Kadınlardan peygamber geldiğini savunanlar, görüşlerine delil olarak Buhari ve Müslim’de geçen bir hadisteki: “Erkeklerden kemâle erenler çoktur. Kadınlardan ise Meryem bnt. İmrân ile Firavun’un karısı Âsiye’den başka kemâle eren yoktur...” ifadesini sunmuşlardır. Kadınlardan da peygamber gönderilmiş olabileceğine dair delil olarak öne sürülen en güçlü ayet ise Al-i İmran 42’dir. Ayetteki: “Hani melekler de: Ey Meryem! Allah seni seçkin kıldı, seni arındırdı ve alemlerin kadınları üzerine seçti; demişlerdi” ifadesi, Hz. Meryem’in vahiy aldığına yani peygamber olduğuna işaret etmektedir denmiştir. Kurtubî de: “Sahih kavle göre Hz. Meryem, Peygamberdir. Çünkü ona melek vasıtasıyla vahiy gelmiştir.” diyerek, bu görüşe katıldığını beyan etmektedir. Ancak bu noktada; söz edilen peygamberliğin risalet (şeriatı, kitabı ve tebliğ görevi bulunan peygamberlik) değil nübüvvet (sadece vahiy alan, tebliğ görevi olmayan peygamberlik) şeklinde olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır.
Hülasa; kadın peygamber gönderilmiş olsa ne olur olmasa ne olur? Nihayetinde bizler Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına toptan iman etmiş insanlarız. O ne derse hemen inanırız. Keza; burada mesele O’nun ne dediğini tam olarak anlayamamış olmamızdan kaynaklanıyor. Bu durumda birbirimize sormamızın, aslında ne demek istediğine dair münakaşa ve mütalaalarda bulunmamızın bir mahzuru yoktur. Nihayetinde bu mevzular iman meselesi değillerdir. Siz, en iyisi; namazdan sorun bize yahut kul hakkından… Bunlar kulluk vazifelerimizin yerine getirilmesi bakımından daha acil ve önemli hususlardır.