Rusya’dan bir misafirimiz var. Geçtiğimiz yıl Salam World’un düzenlediği Bilboard Tasarım yarışmasının birincisi Natalya Ergen.
ncelikle seni kısaca tanıyalım.
İsmim Natalya, 27 yaşındayım. Novosibirsk’te yaşıyorum. Burası Sibirya’nın “başkenti” ve Rusya’nın en büyük üçüncü şehri. Üniversitede uluslararası ilişkiler okudum. Allah’tan hediye olan küçük bir kızım var.
Yaşadığın bölgeyi düşününce aklıma direkt şu soru geliyor. İslamiyet’le sonradan mı tanıştın?
Evet, İslamiyet’le sonradan tanıştım. 13-14 yaşlarındayken Türk şarkıları dinlemeye başladım ve anlamlarını merak ettikçe araştırmaya başladım. Sonra şehrimizde bir Türk Kültür Merkezi olduğunu öğrendim ve oraya gittim, orada birkaç Türk ailesiyle tanıştım. Bu vesileyle Türkçeye ve Türk kültürüne, yaşayışına, dinine ilgi duymaya başladım. Annem ve babam ateist oldukları için din adına hiçbir şey öğretmediler bana. Her şeyi kendim araştırdım. İslamiyet’le böyle tanıştım.
Sonra da Müslüman olmaya karar verdin…
Evet. İslam’da beni en çok etkileyen şey bir ve tek Allah inancıydı. Ayrıca gözümün önünde İslam’ı çok güzel yaşayan insanlar vardı. Başka insanlarla tanışmış olsaydım İslam’ı kabul etmeyebilirdim ama önümdeki örnekler çok iyiydi.
Aileniz nasıl karşıladı durumu?
Aradan 5-6 sene geçmesine rağmen hâlâ kabul edemediler. Bu durumdan hoşnutsuzlar.
Gelelim SalamWorld’un afiş yarışmasına. Ocak ayında sonuçlanan billboard afiş tasarım yarışmasında birincilik ödülünü aldınız. Buradan bahsedelim. Nasıl karar verdin yarışmaya katılmaya?
Yarışmaya katılmadan önce SalamWorld hakkında pek bir şey bilmiyordum. Hatta yarışma sırasında da fazla bir şey bilmiyordum, ama benim için en önemli şey o değildi. Hatta ben tasarımdan pek bir şey anlamadığım için yarışmaya katılmayacaktım, ama sonra kendi kendime “denemekten zarar gelmez” dedim. Yarışmanın konusu şahsen benim için çok önemliydi. İslam’ı bilmeyen insanlara bu dini tanıtmak, bazı önyargıları yok etmeye çalışmak, farklı dinlerden olan insanların düşman değil dost olduklarını göstermek… Belki kendi hayatımda bu yanlış düşüncelerin ve önyargıların etkisini hissetmesem o kadar önem vermezdim, ama kendi aileme bunu anlatmaya çalıştığım için -pek başarılı olmasam da- başka insanlara da anlatma ihtiyacını duydum.
Ve sonra da yarışmaya katılmaya karar verdin…
Evet. Bu yarışma Hz. Muhammed’e yapılmış hakaretlerden bir süre sonra çıktı. Bunun için bir billboard dizaynı hazırlamak lazımdı ve kazanan billboardlar birkaç büyük şehirde gösterilecekti. Dediğim gibi, ben bilgisayarı kullandığım halde Photoshop gibi grafik programlarla çalışmayı pek bilmem, o yüzden belli sözlerle, sloganlarla insanları etkilemek istedim. Yaklaşık 20 kadar tasarım gönderdim. Kısacası dinle tam alakası olmayan resimler bulup onlar için düşündürücü sloganlar yaptım. Kazandığım tasarımda kelime oyunu da kullanıldığı için daha anlamlı çıktı.
Çok başarılı bir afiş çalışması olmuş. “One God. One Voyage. One Boat. Let’s gRow Together” yazıyor afişinde. “Tek Tanrı. Tek Yolculuk. Tek Bot. Haydi birlikte kürek çekelim/büyüyelim.” Çok net ve etkileyici bir slogan ve fotoğraf… Bu sloganın hikayesi nedir?
Bu biraz kelime oyunu ile ilgili. Dediğim gibi ben dini tolerans taraftarıyım, o yüzden “Hepimiz bir Tanrıya (yani Allah’a) inanıyoruz, bu dünyada yolcu gibiyiz ve bu yolculukta yan yanayız; kayıkta olduğu gibi” anlamına gelen bir şey yazdım. İkinci kısmı “let’s row together” “ beraber kürek çekelim” anlamına geliyor, ama başına bir harf eklenirse “let’s Grow together oluyor”, bu da “birleşelim, daha yakın olalım” anlamına geliyor.
Çok etkileyici bir slogan gerçekten. Birinciliğini tebrik ederim ve röportaj için de çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.