
Faruk Günindi ve Yusuf Kot Cafcaf`ın genç çizerlerinden. İkisi de nur yüzlü çocuklar. :) Abartmıyorum. Vallahi öyle. Hiç mizahçı tipi yok bu çocuklarda. Umreden dönmüş gibi duruyorlar. Faruk ve Yusuf`la, Yusuf`un Çemberlitaş yakınlarındaki ofisinde (Eski dilde: Yazıhane) buluştuk. Tevafuk; burası da Boğaz manzaralı. Nedense son zamanlarda yaptığım bütün röportajlar Boğaziçi`ne bakan mekanlarda geçiyor... Neyse. Faruk ve Yusuf`la daha çok “mizahın toplumsal yaşantımızdaki yeri ve önemi” hakkında ciddi bir röportaj yapmaya çalıştık ama olmadı. Olamadı. bizde biraz gizli ajandalarından söz ettik, biraz Yasir`i çekiştirdik... Keyifli bir röportaj oldu anlayacağınız.
Sinan: Önce şöyle bir sorudan başlayayım...
Faruk: Neden mizah!?.
Sinan: Yoo.. Komik mi doğdunuz sonradan mı oldunuz?
Yusuf: Komik değiliz biz.
Sinan: Niye? Yusuf: Pek anlaşılmıyoruz. Sadece birbirimize gülüyoruz.
Sinan: Peki mizaha nasıl bulaştınız?
Faruk: Büyükşehir belediyesinin açtığı Kara Mizah merkezi diye bir mizah kursu vardı. 1996`da açılmış bir kurstu. Orada başladık. Sonrasında orada da hocalık yapan Ahmet Keskin ustamızdı. Ki zaten ondan çok şeyler öğrendik.
Sinan: Kaç yaşlarındaydınız o zaman?
Yusuf: Ben 12 ya da 13 yaşındaydım.
Faruk: Ben de 17 yaşındaydım.
Kimseye Zararı Olmayan İşler Yapmayı Düşünüyoruz
Sinan: Mizah dışında geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?
Faruk: Röportajlardan para alıyoruz. :) Söylemediler mi? :) ... Ben öğretmenlik yapıyorum. Oradan kazanıyorum.
Yusuf: Benim işim de grafik tasarım. İnşallah yakın zamanda ikimizin de başka işleri olacak.
Sinan: Ne gibi?
Yusuf: Çok severek yaptığımız işler değil şu anda yaptığımız işler. Ticarete girmeyi düşünüyoruz. :)
Sinan: Ne gibi ? :)
Faruk: :))
Yusuf: :))
Sinan: Ticari sır değilse? :))
Faruk: Ya ticari bir sır değil de... Bize uyan, kimseye zararı olmayan işler yapmayı düşünüyoruz. Mizahın birilerine zararı yok tabii de :) ... Öğretmenliğin de yok. Kötü oldu şimdi :) ... Ya bizim bu rızık meselesinde içimiz çok rahat. Çünkü bize biri söz verdi. Bizim karnımızı doyuracağına dair. Biz de böyle hiç sağa sola bulaşmayan hem yaptığımız zaman kendimizi iyi hissedeceğimiz hem de insanlara yararı olan işler yapmak istiyoruz. Bir şekilde o zaten gelecek ya “Tamam o zaman biz de istediğimiz işi yapalım!” diye bakıyoruz.
Sinan: Söz ettiğiniz kişi Allah`sa çok büyük teslimiyet onu söyleyeyim yani :)
Faruk: :) Evet. Allah`tan bir sözümüz var.
Sinan: Vay be! :)
Yusuf: Aslında büyük bir karar değil. Çok kuvvetli bir şeye sırtımızı dayamış oluyoruz.
Faruk: Patron büyük yani. Mizah Kralın Yanında Yer Bulur
Sinan: Bizim dergi çok sevecek bu sözleri. :)) Şu anda içimden ellerimi oğuşturuyorum. :) Neyse. Mizah nedir?
Yusuf: Önce Faruk söylesin ben biraz düşüneyim mizah neymiş?
Sinan: Yani demem o ki insanlar neye gülüyor?
Faruk: İnsanlar kendilerine ters gelen ama kabul edebilecekleri şeylere gülüyorlar. Sinan: Ne gibi?
Faruk: Yani normalin dışındaki bir şeylere. Normal bir şeye sıradışılık katarsanız güldürücü oluyor. Yani siz düzgün yürürken birden düşen bir adam görürseniz; bu sizin normalinizin dışında bir şeydir. Ama bu kabul edilebilir derecede bir düşüşse komik gelir.
Sinan: Hımmm... Biraz daha açalım istiyorum bu konuyu...
Faruk: :)) Yusuf düşünsün diye ben seni oyalıyorum zaten. :))
Sinan: Farkındayım.
Faruk: Ama teorisyenler filan da böyle der. Kabul edilebilir, normallik dışı...
Yusuf: Seyri bozan şeyler.
Faruk: Ama tabi siz mizah diyorsunuz. Hiciv başka bir amaçla yapılır. Mizahtan daha kabul edilebilir bir şeydir.
Sinan: Aradaki fark ne?
Faruk: Hicvin amacı doğrudan doğruya yermek. Bir aksiliği göstermek. Mizahta öyle bir şey yok. Mizah biraz daha hafif kalan bir şey. Biraz daha güldürmeye yönelik bir şey. Mizah vurucu ama hiciv provokatif bir şey. Yani karşılık almak isteyen de bir şey.
Faruk: Hicivden dolayı kafa uçar yani. Mizah ise kralın yanında yer bulur. Belki de onun için peygamber efendimiz hicveden bazı şairleri yetiştirmiş olabilir.
Sinan: Yetiştirmiş derken?
Faruk: Başkaları şiir yazıyorlar ama İslamiyet`in o zaman yeni duyulan bir din olduğunu düşünün. Bazı şairler İslamiyet`in naslarını eleştiriyorlar. Dalga geçiyorlar. Efendimiz de (s.a.v.) müslüman olan şairleri bunları hicvetmek için cesaretlendiriyor. Yani hicvin öyle bir gücü var.
Mizah Sünnettir
Sinan: Sence Peygamberimiz mizahı seven bir insan mıydı?
Faruk: Her şeyde olduğu gibi onda da çok ölçülüydü. Mesela bizim şimdilerde yapmakta çok zorlandığımız bir şeyi tavsiye ediyor. “Şaka dahi olsa yalan söylemeyin.”. Böyle kesin bir çizgi var. Biz bazen yalana vurarak ya da işin içine gerçekte olmayan bir şeyler katarak mizah yapmaya çalışınca olmuyor. Tabii ki Peygamber (s.a.v.) efendimizin yaptığı espriler de var.
Sinan: Örneğin var mı?
Faruk: Örnek var. Mesela Hz. Ali`yle sofradayken yaptığı bir şaka var: Peygamber efendimiz (s.a.v.) yediği hurmaların çekirdeklerini Hz. Ali efendimizin önüne koyuyor. Sonunda diyor ki “Ey Ali! Çok acıkmışsın galiba!?.”-Önündeki çekirdekleri işaret ederek.- Hz. Ali de “Siz benden daha çok acıkmış olmalısınız ki hurmaları çekirdekleriyle birlikte yemişsiniz.” diye O`na yine esprili bir cevap veriyor.
Sinan: O zaman mizah sünnettir mi diyeceğiz? :))
Faruk: Şaka, mizah, güldürü... Alında bunların altını biraz doldurmak lazım. Mizah deyince güldürü geliyor aklıma. Tepki (gülme) esaslı bir şey. Hiciv yerme esaslı; yanlışı ortaya çıkarma. Şaka da...
Yusuf: Şaka içinse hafif mizah diyebiliriz.
Faruk: O zaman şaka sünnettir. Mizah İhtiyaç Değil Lüks
Sinan: Peki güleceğiz de ne olacak? Mizah ne işe yarar? Niye yapılır? İnsanlar niye bu kadar gülmek istiyorlar?
Faruk: Efendim işte sıkıntılar falan... :))
Yusuf: Şimdi politikacılar öyle hale getirmiş ki ülkeyi... :))
Faruk: Efendim her zaman ağlanan bir ülkede...
Sinan: Yaa!.. :))
Faruk: Mizah, gülme bence bir ihtiyaç değil. Bir lüks.
Sinan: Spot cümle! Devam.
Faruk: Niye? Çünkü bizim hayatımızın devamını sağlamıyor. Belki bizim şunun için ihtiyacımız var: Akılda kalıcılığı var mizahın. Bir fikri söyleken onu kullanmak güzel oluyor. Nasrettin Hoca`nın yaptığı gibi belki. Güldürürken düşündürmek değil. Eğer gerçekten vakıfsan bir meseleye: Güldürürken öğretmek esas olmalı. Sen öyle bir şey söyleyeceksin ki karşındaki mizah duygusu sayesinde savunmasız kalacak ve o şeyi öğrenecek.
Flaş Flaş Flaş! Faruk Günindi: “Yasir Hafif Mizahçı!” Dedi
Sinan: Gülüp geçsek olmaz mı? Öyle espriler var ki hiçbir şey öğretmiyor. Mesela Yasir`in Cafcaf`taki Matrix karikatürü: “Kırmızı fitil mi mavi fitil mi?”. Bana hiçbir şey öğretmedi örneğin. Ama çok güldüm.
Faruk: O hafif mizah. :)) Onun bir amacı yok yani. Boşluğa salınmış bir şey. Kim gülerse :)
Yusuf: Çok uğraşıp ondan da bir anlam çıkaran oluyordur mutlaka ama :) ...
Sinan: “Faruk Günindi: Yasir Hafif Mizahçı Dedi.” ... Başlık düşünüyordum da... :) Reyting lazım biraz. Siz devam edin.
Yusuf: Yasir`le ilgili herşeyi diyebiliriz. İstediğin bir şey varsa...
Mizahın Meşrulaştırıcı Bir İşlevi Var
Faruk: Mizah kültürle çok bağlı. Yerel bir şey mizah. Mizah yoluyla bazı şeyleri dile getirince insanların tabularının üzerine gidiyorsun. Mizahın normalleştirici, meşrulaştırıcı bir işlevi var. Leman dergisinde yapılanlar mesela. Başka zaman iğrenç olarak adlandırabileceğimiz pek çok şey bu dergi sayesinde normalleşti zihinlerimizde.
Yusuf: İnsanın gülerken basireti bağlandığı için bazı şeyleri daha rahat kabulleniyor.
“Gizli Ajandamız Var”
Sinan: Mizahta bir hedefiniz var mı?
Faruk: Şahsen benim hiçbir hedefim yok. :)) Eğleniyoruz sadece. Dünya çapında bir çizer olmak gibi bir amacım yok.
Yusuf: Gizli ajandamız var. :)) Mizahta bir hedefimiz yok. Başka hedeflerimiz var. Mizahı da onun için kullanıyoruz. :))
Sinan: Bu hiç şık durmayacak arkadaşlar şimdiden söyleyeyim :))
Sinan: Şimdi alakasız bir soru olacak ama beklenti ne yapayım. Hedef kitlem bu soruyu bekliyor benden! Mizah anlayışını geliştirmek isteyen arkadaşlara önerileriniz var mı?
Faruk: Gelişmesin mizah anlayışları canım! Niye? Gerek mi var? :)) Onlar başka şeyler düşünsünler onlar. Mizah anlayışları zaten gelişir.
Sinan: Peki karikatürist olmak isteyenlere bir öneriniz var mı?
Faruk: Tekrar düşünsünler :))
Yusuf: Bizim kimseye bu konuda yardımcı olmak gibi niyetimiz yok :)) Ama az yiyebilirler. Az yerlerse zihinleri daha açık olur.
Faruk: Dünyayı hep aç sesler değiştirmişlerdir.
YUSUF KOT
Sinan: Öyle bir gücün olsaydı dünyada neyi değiştirirdin?
Yusuf: Hiçbir şeyi
Sinan: Hayatta olmazsa olmazın?
Yusuf: Altınoluk dergisi :))
Sinan: Cafcaf mı Altınoluk mu? Bir karar ver!
Yusuf: Böyle bir tercih yapacaksam cevap Altınoluk.
Sinan: Tuttuğun takım?
Yusuf: Tutmuyorum.
Sinan: En sevdiğin ayet?
Yusuf: Vel asr. İnnel insane lefi husr... Asra yemin olsun ki insanoğlu hüsrandadır...
Sinan: En sevdiğin yemek?
Yusuf: Musakka Sinan: Allah`la aran nasıl?
Yusuf: İyi inşallah. Sinan: En sevdiğin nesne?
Yusuf: Sandalye
Sinan: En sevdiğin bina? Faruk: (Fısıltıyla) Kabe de Kabe de! :))
Yusuf: Laleli camii.
Sinan: En takdir ettiğin kişi?
Yusuf: O (s.a.v.)
Sinan: En sevdiğin şarkı?
Yusuf: Müzik dinlemem.
Sinan: En beğendiğin kitap?
Yusuf: İhyayı Ulumiddin
Sinan: En sevdiğin süper kahraman?
Yusuf: Batman Sinan: En büyük keyfin?
Yusuf: Sabah işe yürüyerek gelmek.
Sinan: En sık okuduğun gazete.
Yusuf: Vakit
Sinan: İstanbul`un en sevdiğin yeri?
Yusuf: Hacamatçı Hasan abinin evi :))
FARUK GÜNİNDİ
Sinan: Öyle bir gücün olsaydı dünyada neyi değiştirirdin?
Faruk: Zalimlerin hepsini döverdim.
Sinan: Olmazsa olmazın?
Faruk: Türkan (eşi)
Sinan: Tuttuğun takım?
Faruk: Beşiktaş
Sinan: En sevdiğin ayet?
Faruk: Saffat suresinin son 3 ayeti.
Sinan: En sevdiğin yemek?
Faruk: Tahin-pekmez.
Sinan: Allah`la aran nasıl?
Faruk: Aram yok. Ara koymuyorum.
Sinan: En sevdiğin nesne?
Faruk: Kedi.
Yusuf: Cansız nesne ama?
Faruk: Ölü kedi o zaman :)
Sinan: En takdir ettiğin kişi?
Faruk: Ahmet Keskin
Sinan: En sevdiğin şarkı?
Faruk: Yaa.. Biz şarkı dinlemeyen insanlarız. İhtiyaç değil.
Sinan: En sevdiğin kitap?
Faruk: Amat
Sinan: En sevdiğin süper kahraman?
Faruk: Süpermen. O Batman gibi sonradan olma değil. Doğuştan süper.
Sinan: En büyük keyfin?
Faruk: Türkan`la sohbet. En sevdiğin kahramana da Türkan yazabilir miyiz? :)
Sinan: En sevdiğin bina?
Faruk: Anıtkabir
Sinan: En sık okuduğun gazete?
Faruk: Gerçek Hayat
Sinan: İstanbul`un en sevdiğin yeri?
Faruk: Tarihi yarımada.