Manevi sebepleri analiz becerisi öncelikle ilahi hikmetleri okuyabilme becerisi gerektirir. Ardından ruhsal bir uyanıklık, farkındalık, kalbin günahlardan uzak tutularak ve tövbeyle temizlenmesi… Bir kişisel kemalat, bir kişilik gelişimi yolcuğuna girilmesi ve yüksek ahlak değerlerine bürünmektir. Yani bireyler olarak birer bilge haline gelme arayışı içerisinde olmaktır.
Dr. Muhammed Bozdağ, Düşün ve Başar, Ruhsal Zeka, İstemenin Esrarı ve Sonsuzluk Yolculuğu adlı satış rekorları kıran kitapların yazarı. Ruhsal Zeka 99, Düşün ve Başar 91, İstemenin Esrarı 65 baskı yapmış. Bozdağ TBMM’de çalışan bir bürokrat. İki yıldır TRT’de Sonsuzluk Yolculuğu adlı bir proğrama imza atıyor. Yetenek.com veya aynı adrese yönlendirilen muhammedbozdag.com internet sitelerinde yazıları, radyo konuşmaları yayınlanıyor.
Eserleri yarım milyon satan bir yazar olarak, okur kitlenizde gençlerin yeri nedir?
Öncelikle okuyucularımın çoğunluğu gençler. Bana mektup yazan, iletişim kuran ve danışanların çoğu da eğitim merdivenlerinde yol almaya çalışan arkadaşlar. Haliyle daha çok gençlere hitap eden bir yazar olduğumu söyleyebilirim. Dolayısıyla yazarlığımı, kitaplarımın çok okunmasını daha çok gençlere borçlu olduğum açık. Türkiye’de çok satan bir yazarsanız, mutlaka büyük kitleniz gençler olacak. Çünkü Türkiye’de her ne kadar sorunları çok olsa da en çok okuyanlar yine de gençlerimiz.
Milletin geleceğinin gençlerin omuzlarında yükseleceği ifadesi boş ve temelsiz bir slogan değil. Gerçekten de gençlerimiz iyi bir eğitim alabilir, güçlü ideallere sahip olabilir ve manevi değerlerini iyi benimseyebilirlerse, milletin geleceğine rahatlıkla güvenebilirsiniz.
Gençlik yıllarını oyalanarak geçirenlerin yetişkinlik yıllarında hatırı sayılır başarılara imza atabilmeleri oldukça zor. Hayatına temel atarken iyi çalışan bir insanın ilerleyen yıllarda iyice gelişen zekâsı, dengeli biçimde yerleşen kişiliği onu büyük zaferlere taşıyacaktır.
Gençlikte yaşadığımız bir dizi zorluk var. Heyecanlarımız var, aceleciyiz. Henüz hayatın zorluklarını, ihanetleri, duyarsızlıkları tam tanımamış oluyoruz çoğunlukla. Çevreyi yeterince gözlemlememiş oluyoruz. Deneyimlerimiz sınırlı oluyor. Birçok deneyimden ders almamış akılla, mantıkla ve duygularla çabucak doğruyu bulduğumuzu sanabiliyoruz. Bir yandan da henüz tam denetlemeyi öğrenmediğimiz nefsimizin olumsuz baskısıyla savaşmak durumunda kalıyoruz. Bu alt yapıyla kötü bir çevreye düşersek işimiz daha zor oluyor.
Ahlaklı, erdemli, güler yüzlü, sorumlu ve disiplinli genç insana hayat coşkusu aşılar. Böyle bir genç gerçekten her türlü takdiri hak ediyor. Özellikle sorumsuzluğun sokakları kuşattığı bu zor yıllarda… Bu açıdan gençlerle çalışmak eminim topluma hizmet etmek isteyecek herkesin temel arzusudur.
Gençler, iradelerini odakları/hedefleri üzerinde kullanmaları için nasıl yollar izlemelidirler?
İrade düşüncelerle, eylemlerle ve çevreyle şekillenen bir olgudur ve karar mekanizmasıyla ilgilidir. İradenizi belli bir yönde kullanmaya karar verdiğinizi varsayalım. Araştırdınız, planladınız ve şunları filan şekilde yapmaya karar verdiniz. Çalışkan olmaya karar veren tembelliği düşünüyorsa çalışma iradesi zayıflar. Tembel tembel dolaşmayı sürdürüyorsa her dakika çalışma iradesi zayıflar. Hayatını tembel ve sorumsuz insanlarla paylaşıyorsa, çevrenin de yavaşlatıcı baskısı altında kalır.
Bu açıdan iradesini güçlendirmek isteyen, düşüncelerini karar verdiği yöne odaklamalı, aksi eylemleri azaltma mücadelesi vermeli ve kararına uygun bir çevre ile daha sıkı ilişkiler kurmaya azmetmelidir.
İradeyi anlamak için psikolojik derinliğimizi de irdeleyebiliriz. Nefsimizden gelen, çevreden gelen, şeytani telkinlerden gelen olumsuz ve yıkıcı isteklerin baskısı altındayız. Bu baskılara karşı yüksek inançlarımızdan, olumlu telkinlerimizden, ideallerimizden, yaşama biçimimizden, ilim meclislerinden ve arkadaşlıklarımızdan örülü güçlü bir karşı enerji üretemezsek yenik düşeriz. Sonuçta insanı harekete geçiren acı-zevk dengesidir. Acıdan kaçar, zevke yöneliriz. Maharet yaşmak istediklerimizi zevkle yoğurabilmektir.
Bu dengeyi maddi ve manevi, fiziksel ve ruhani ihtiyaçlarımıza göre kurmaya çalışıyoruz. Yapmak istediğimiz şeylere zevk algısını yükleyebildiğimiz, yapmaya karar verdiklerimizden mutluluk duyabildiğimiz ölçüde zorlanmadan ilerlemeyi başarabiliriz. Yoksa zorla, isteksizce ve gerilim atmosferinde sağlıklı bir irade dengesi kurabilmemiz mümkün olmaz.
Olayların perde arkasını hissetmek için ne tür manevi donanımlara ihtiyaç vardır?
Bizler Müslümanlar olarak inanıyoruz ki bu alemin Yaratıcısı Allah’tır ve Allah’ın ilim, irade ve kudretiyle alemin işleyişi arasında hikmete dayanan sürekli bir bağlantı vardır. Maddi ve görünür sebep-sonuç ilişkilerinin arkasında, asıl sebepleri kapsayan manevi sebepler ve kader ilkeleri gizlidir. Bu ilkeleri Kuran ayetleri üzerinde dikkatli düşünerek de kavrayabiliriz.
Manevi sebepleri analiz becerisi öncelikle ilahi hikmetleri okuyabilme becerisi gerektirir. Ardından ruhsal bir uyanıklık, farkındalık, kalbin günahlardan uzak tutularak ve tövbeyle temizlenmesi… Bir kişisel kemalat, bir kişilik gelişimi yolcuğuna girilmesi ve yüksek ahlak değerlerine bürünmektir. Yani bireyler olarak birer bilge haline gelme arayışı içerisinde olmaktır.
2007 Mevlana (Sevgi) yılına denk getirdiğiniz “Sevgi Zekâsı” kitabınızdan bahsedelim biraz.
Sevgi Zekâsı beşinci kitabımız. Genel anlamda sevgi üzerine yazdığımız kitabın Mevlana sevgi yılına denk gelmesi güzel bir tevafuk oldu. İnsanın hayata, kendine, çevresine, doğaya, ailesine, Allaha ve peygamberlerine, kısaca Allahın yarattığı her şeye sevgi penceresinden bakabilmesi, gerçek huzura erişmesinin tek yolu gibi görünüyor. Maneviyat büyüklerimizin en özel yanı, çok yüce bir sevgi ikliminde yaşıyor olmalarıydı.
Toplumumuza son yıllarda Batı toplumlarından taşınan bazı tutumlar ve anlayışlar, birbirimize ve çevremize sevgimizi ağır biçimde tahribata uğratıyor. Bir millet iç sevgisini yitirirse öz yurdunda özgür ve huzurlu yaşayamaz. Sevgisini yitiren önce huzurunu yitir, sonra da hayatını. Bu açıdan büyük ilgi gören sevgi zekâsının önemli bir sevgi besleme aracı olduğunu ve olacağını düşünüyorum.
Kitap yeni çıktı… Birçok okuyucudan sevgi hissinin ani sıçramalar gösterdiği yönünde mesajlar alıyorum ve kitabın amacına hizmet ettiğini görmekten büyük sevinç duyuyorum.
Dost ve arkadaş sevgisi nasıl oluşuyor? Özellikle üniversite yıllarında kurulan ilk arkadaşlıklar için ne düşünüyorsunuz?
Son yıllarla birlikte yaygınlaşan bireycilik, bencillik, rekabetçilik, maddecilik ve zevkçilik gibi hastalıklar bizleri yalnızlaştırıyor ve yalnızlık manevi bunalımımızı arttırıyor. İnsanların içten ve güçlü dostluklar kurabilmesi, ancak yüksek ahlaki değerleri koruyabilmelerine, sosyal hayatta edep ilkelerine göre davranma alışkanlığını koruyabilmelerine bağlıdır.
İnsanın ilişkileriyle kurduğu çevre ve geçmişinde biriktirdiği işler, kişiliğinin ve gerçek kimliğinin en iyi aynasıdır. Arkadaşını analiz edemeyen, anlık eğlencelere kapılıp rasgele ilişkiler içerisinde tedbirsiz hareket eden bir gence, bilinçsiz ilişkilerin maliyeti ağır olabilir.
Yüksek Yetenek yolundaki Genç’lere bir cümle ile bir ufuk çizer misiniz?
Gençlerimize önce hayatlarının daha fazla farkında olmalarını öneririm. Ben şahsen hayatımı birkaç günde bir ajandamda yazılı olarak yaptığım nefis muhasebeleriyle ve özeleştirilerle disiplin altına aldığımı biliyorum. Ben kimim? Güçlü ve zayıf yönlerim neler? Gelecekte ne tür fırsatlarım ve bana yönelebilecek ne tür tehditler olabilir? Hayatımı mesleki olarak nereye yönlendirmeyi planlıyorum? Kişilik olarak, ekonomik olarak, yetenek olarak, ahlaki olarak 5, 10, 15 yıl sonra ne durumda olmayı umuyorum? Hangi duaları yapıyorum? Bu hayalimin gerçekleşmesi yolunda neler yapmam gerekecek? İnsan düşünmeden, araştırmadan, zihnini odaklamadan gelişmesini sağlayamaz.
Ayrıca, en önemlisi hayat fanidir. İnsanların uğrunda kavga ettiği şeylerin çoğu kalp ilgisine değmez, önemsizdir. Bizler sonsuzluk yolcularıyız. Dünya işlerinde kazanırız da, kaybederiz de. En büyük kayıp ahireti kaybetmek, en büyük kazanç ahireti kazanmaktır. Üzerimize düşeni en güzel biçimde yapma arzumuzu koruyabilmeliyiz.