Müslüman gençler vasıtasıyla dünyaya açıldığımız sayfamızda bu ay Mısır’a gidiyoruz. Aslen Somalili olan, fakat hayatının on beş yılını Mısır’da geçiren ve üniversitede yüksek lisans yapmak için Türkiye’yi tercih eden Ayan A. Hassan ile, Mısır’daki İslami hayat üzerine güzel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle sizi kısaca tanıyarak başlayalım röportajımıza.
İsmim Ayan A. Hassan. Aslen Somaliliyim. On beş yıl Mısır’da yaşadık. Daha sonra ailemle birlikte Yemen’e taşındık. Üç yıldır Yemen’de yaşıyoruz. Dokuz aydır da İstanbul’da yaşıyorum. Yeditepe Üniversitesi’nde klinik eczacılık üzerine yüksek lisans yapıyorum.
On beş yıl boyunca Mısır’da yaşadığınızı söylediniz. Dolayısıyla sizle Somali ve Yemen’den ziyade, Mısır üzerine konuşmamız daha iyi olur gibime geliyor. Mısır’da İslami hayattan bahseder misiniz bize?
Tabii. Mısır’da yaşayan halkın %90’ı Sünni Müslümanlardan oluşur. %8’i Kıptilerdir. Kıptiler Hristiyan halkın büyük kısmını oluşturur. Hatta Mısır Hristiyanlarına da bu isim verilir genel olarak. Geriye kalan %2’lik kısımda ise Yahudiler ve diğer Hristiyan sınıfları vardır.
Gerek şahsi hayatta, gerekse siyasi görüşlerde İslami değerler esastır. Bu Hristiyanlar için de böyledir. Mısır halkının aile bağları çok kuvvetlidir ve genişleyen ailenin her bir üyesi birbirlerine çok sadık davranırlar.
“Şahsi hayatta İslami değerler esastır” derken neyi kastettiniz?
Bunu şöyle açıklayayım; Cuma günleri tüm iş yerleri kapanır. Ramazan ayında tüm Mısırlı Müslümanlar oruçlu olur ve gün içinde yalnızca altı saat çalışmalarına izin verirler. Hristiyanların da bu ayda toplum içinde yemek yemelerine, sigara içmelerine ve hatta sakız çiğnemelerine bile izin verilmez. Tüm camiler namaz vakitleri dışında bütün turist ziyaretlerine açılır. Turistler dini değeri olan yapılara girerken ayakkabılarını çıkarırlar.
Aslında Türkiye epey bir benzerlik görülüyor. Peki Mısır deyince aklımıza gelen şeylerden birisi “Arap Baharı”. O dönemde senin gözünle neler yaşandı?
Evet, Arap Baharı dalgası Mısır’a sıçradığı zaman ilk etapta herkes elbette çok korktu, çünkü ordu çok büyük bir güç kullanıyordu ve kendi aleyhinde davrananlara vahşice bir tavır sergiliyordu. Fakat düşünüldüğünde insanlar değişim ve demokrasi istiyorlardı. İsyanları çıkaranların büyük çoğunluğu işsiz insanlardı.
Peki Türkiye’deki İslami hayatla ilgili ne düşünüyorsunuz? Dokuz aydır Türkiye ile ilgili neler gördünüz?
Türkiye’ye gelmeden önce devletin laik olduğunu ve hatta bu sebeple insanların İslam’ı yaşayamadıklarını göreceğimi düşünüyordum. Fakat geldikten sonra gerçekten çok şaşırdım. Burada namazlarını aksatmadan kılan, oruçlarını tutan, yani günlük hayatında İslam’ı yaşayan çok fazla insan var. Anladım ki Türk insanı çok inançlı ve cömert insanlar.
Son olarak şunu sormak istiyorum. Mısır deyince aklımızda beliren en büyük isimlerden birisi Hasan el Benna’dır. Hatta Türkiye’de Hasan el Benna sempozyumları yapılır. Fikirlerinden ve kitaplarından faydalanılır.
Evet, Hasan el Benna Mısır için çok önemlidir. Asıl ismi Şeyh Hassan Ahmed abdel Rahman Muhammed el Benna’dır, yaygın olarak Hasan el Benna olarak tanınır. Çok büyük bir âlim ve imamdır. 20. yüzyılda İslami hareket öncülerinden olmuştur ve İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) hareketini kurmuştur. Mısır’daki modern İslam düşüncesinin de temellerini atan kişidir aynı zamanda. Bir de Tarık Ramazan’ın büyük babasıdır. Bu yönüyle de tanınır.
Allah fikirleriyle aydınlanmayı nasib etsin. Röportaj için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.