• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Yazı Atölyesi
  • Biri Bizi Gizlesin!

Biri Bizi Gizlesin!

13.05.2013 04:13
Yazı Atölyesi
6016
Metin Karabaşoğlu

Mayıs 2013 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı

Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu:  Yaşanan günlere dair sorgulama yüklü bir yazı. Uzunca bir zamandır yazı göndermemiş olmana karşılık, daha önce yazısı ‘ayın yazısı’ seçilmiş bir kardeşimiz olarak, dil ve üslup olarak belli bir seviyeyi muhafaza etmiş olmana, yani istikrarlı olmana da sevindim. Bu yazını da ‘ayın yazısı’ olarak seçiyorum. Gayretle, sabırla devam...

Arzu Bal

Modern hayat algısıyla klasik hayat algısının güç savaşına şahidiz uzun zamandır. Yeni olan, eskiye gerici yaftası vuruyor; eski, yeninin egemenliğini kabullenemiyor ama yaptırımlarını engellemek için yeterince güçlü değil. O kadar ki herhangi bir şey kulağa hoş gelmese, göze hitap etmese, kalbi titretse bile başına gelen “modern” eki onu zirvelere yerleştirmemize yetiyor. Devir bunu gerektiriyorsa yaparız, gerici olamayız diyoruz, klasik hayatın can çekişlerine kulaklarımızı tıkayarak.

Bu algıyı ne ara kabullendik, ne ara kendimizi aşağılık duygusuna ram ettik ve hatta ne ara hayata karşı komik tavırlar almaya başladık bilmiyorum. Benim yaşım yetmemiştir belki bunca değişimin seyrini gözlemlemeye. Ya da küreselleşme denilen olgu, şuan bile, kendimi temize çıkarmaya çabalayışımın başka türlü bir tezahürüdür, kim bilir.

Geçen yaz bir ablamız sohbetinde, mevcut sosyolojik yapıya ilişkin çok temel bir çıkarımda bulunmuştu. “Telefon, telefon gibi çalmalı, insan kendini ifşa etmemeli” demişti. Birkaç cümle daha kurmuştu ki telefonu çaldı. Telefon gibi. Zırr diye tabir edilen, eski ev telefonlarının çalış şekli gibi yani. Ben uzun bir süre bu telefon- ifşa konusuna kafa yordum sonra. Temel problemlerimizden birinin bu konu olduğunu o zamandan beri düşünürüm.

Aslına bakarsanız teşhircilik iliklerimize kadar işlemiş durumda. Hissettirmeden, kendini kabullendirmiş bize. Sosyal medyada tanımadığımız insanları tanıdık kabul edişimiz, “şunu paylaşayım da beni elit bilsin” diye çabalayışlarımız, sabah namazında paylaşımlar yapıp “modernim ama namaz da kılıyorum, n’aber?” diye bağırışlarımız, üç kuruş yardım ettiğimiz yada sadece desteklediğimiz vakfın, derneğin vs.. amblemini her yere dağıtıp, “böyle de yardımseverim” kibrine kapılışımız ve daha buraya sayıp dökemeyeceğim onlarca fiiliyatımız kendimizi ele güne ifşa edişimizin basit örnekleri olsa gerek.

Bu sanal teşhirciliğin yanı sıra bir de reel teşhircilik var ki içler acısı, kalp ağrısı. Marka kıyafetlerle olan koparılamaz bağımız, babamın “ele sığmaz ki o!” diyerek şaşkınlığını gizleyemediği son model telefonlarımız, üç beş saatine servet yatırdığımız düğün salonlarında (ya da düğün sarayı mı demeliydim) kim kimden daha şık yarışının ortasında kalışımız, göstere göstere takı takışımız vs…

Sahi, düğün kültürümüz vardı bizim hatırlar mısınız? Gelini kimse görmezdi mesela. Geçeceği yol battaniye, çarşaf gibi örtülerle kapatılır, mahrem gözlere uğratılmazdı. Şimdilerde sözüm ona saraylarda eşlerin geçeceği yol süsleniyor, renkli ışıklarla ilgi çifte çevriliyor. Çiftimiz sonra yüzlerce göz üzerlerinde sahnede dans ediyor. Edep kelimesi, orkestranın çaldığı “vay ben öleydim, yazıklar olsun sana hiç değmezmiş” temalı, durumla hiç ilgisi olmayan müziklerin arasından süzülüp sessizce kayboluyor. Cennet mekân padişahımız, bu günlerin geleceğini bilseydi hiç şüphesiz mektup yazmaz, bizatihi dağıtırdı Fransa’yı.

Bütün bunların nesi kötü diye düşünebilirdik ama biz amellerin gizli yapılması gerektiğini, sağ elin verdiğini sol elin görmemesi gerektiğini biliyoruz. Annelerimiz bizi, yaptıkları mayalı ekmekleri saymaya kalktığımızda, “Dur! Sayma, bereketi kaçar.” diye uyardılar yıllar yılı. “Meçhulde bereket vardır” düsturunu şiar edindik mesela sırf bu yüzden. Gün geldi; hatalarımıza, günahlarımıza kimseyi şahit tutmazsak Rabb-i Rahîmin onları daha çabuk affedeceğini öğrendik. O kadar çok şey öğrendik ki bir gün geldi, aslında o tüm öğrendiklerimizin tek bir ayette mahfuz olduğunu da öğrendik. Rabb kulunu muhatap alıp, “İnsana bilmediğini öğreten O’dur.” diyordu.

Kâlû belâ’da verilmiş sözün üzerimizdeki ağırlığı, bildiğimizi bilmezlikten gelme eyleminden koruyor bizi. Her adımımızdan sorumlu olduğumuzu, bazen kısık bir sesle, bazen haykırarak dile getiren bir vicdanımız var. Ve biz artık vicdanımıza arkamızı dönüp işlerden sıyrılıp çıkamayacak kadar iyi tanıyoruz kendimizi. Bu sistem iyi ki de böyle işliyor. Biz iyi ki kendimize sırt çeviremiyoruz. Düşünsenize, yazarını çile çemberinden geçiren kitaplar, boğaz patlatılan konferanslar, tebliğ de tebliğ diye inleyen ruhlar ve hatta şu âcizane yazı bile insanlara vicdanlarının seslerine ayar yapmaları için yazılmış değil mi? İnsan kendisini es geçebilseydi bunca şeyin bir anlamı olmazdı elbet.

O zaman soru şu: Biz bu hayatın hangi ifşa safhasında takılı kaldık ve yanlışlarımızı kendimize haykırabilme cesaretimiz ne âlemde? Acaba vicdanımızı “ayy yazııık köpekciğee!” gibi çıtanın çok altında kalan olgularla heba mı etmekteyiz?

Vicdanlara, imanlara ve haliyle hayata çekilen ayarlarla İslâmın kanatları altına girebilmeyi, bizi teşhire sürükleyecek her türlü eylemi hiç açılmayacak sayfalara gömebilmeyi Allah hepimize nasip etsin.

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Metin Karabaşoğlu

1964 yılında İzmir’in Tire ilçesinde doğdu. Yazı hayatı, ilkokuldan önce başladı. Ablasına bakarak yazmayı öğrendikten sonra yazdığı ilk yazısı, başlığıyla birlikte sadece iki cümleden ibaretti: “Allah kimleri sever? Allah doğru yolda gidenleri sever, eğri yolda gidenleri sevmez.” (Aradan geçen bunca zaman içinde yazdıklarıyla, hâlâ daha bu iki cümlenin açılımını yapmaya çalıştığını düşünüyor.)...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

"İçindeki Editörü Kovmalısın"
Sadece yazı yolunun başın...
"Hiç Yoktan İyidir"
Neredeyse kırk senedir ya...
Bir Yaşama Biçimi Olarak Yazmak
Bir Yaşama Biçimi Olarak Yazmak
Eski zamanlarda bir tasav...
Yazdırmayı Seven Adam: Âsım`ın Ardından
Yazdırmayı Seven Adam: Âsım`ın Ardından
Sevgili gençler, geçtiğim...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431405

Bagamoyo Afrika... 4919251

Kasım Sayımız Çıktı! 3498164

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1187623

Bkz: Doğu Türkistan 480178

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287551

10 Soruda Sen Kimsin? 276043

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS