İnsan elbette kimine güzel kimine çirkin gelecektir. Ama bilin ki dünyada bir insanı beğenen tek bir kişi varsa orada elbette çirkin kelimesi kaldırılıp atılır.
“Çirkin olduğunuzda bilirsiniz ki, sizi seven, gerçekten seviyor.” - Charles Bukowski
Yeni bir kast sistemine materyal taşımak için azgın bir ırmak gibi çağlayıp duran ve insana sadece ‘güzel’ göründüğü sürece varlık hakkı tanıyan ulu moda avcıları. Ve çözüm olarak sorunun bin bir türlüsünü göğsümüze dizip duran iflah olmaz, felah bulmaz güzellik uzmanları. Nesillerin o pak zihinlerine durmadan ‘güzelsen varsın, çirkinsen yoksun’ mesajını verip duran kokuşmuş et bekçileri. Bize yalnızca güzelin masalını, hikayesini anlatan, iyi kızların hep güzel, kahraman delikanlıların hep yakışıklı olduğunu dikte eden saygıdeğer büyüklerimiz. Sadece güzel olanın aşık olunmaya layık olduğunu her fırsatta haykıran senarist ve yönetmenler. Hatta işi çığırından çıkarıp iblis ile huri, ifrit ile Belkıs, Adem ile şeytan misallerine “çirkin ile güzel”i de ekleyiveren düzen tutmaz insan güruhu...
Yıllarca bizi geri plana attınız. Çirkin kelimesini kötü, kusurlu, eksik anlamına gelen her olay, durum, vaka için kullandınız. Sonra da aynı kelimeyi bir kızın şemailini anlatırken üzerine pervasız bir şekilde atıverdiniz. Sizin güzel bakışınıza teslim edilmiş yüz binlerce genç bedeni, idrak ve izandan nasipsizce çirkinlik uçurumundan aşağıya yuvarlayıverdiniz. Güzeli sevmeyi ‘kof’ yüz güzelliğine hayran olmaya indirgediniz. Güzele bakmak sevaptır sözünü yaratanın elinden alıp yaratılmışın ellerine koyarak baltaladınız. Güzel yüz, tefekküre götüren merdivenin kırılmış basamağı olarak ellerinizde kalıverdi. Güzel huy gevezeliklerinizin içinde bir mavraya dönüştü. Çirkin kızları her horlayışınızda modern zaman tanrıları ile işbirliği halinde sunağa bir kurban daha iteklemiş oldunuz. Kendi kızının güzelliği ile övünen anneleri; ön sıraya güzel memureleri oturtan banka sahiplerinden sayenizde ayıramaz olduk. Güzel ile çirkin arasındaki o ince çizgiyi kapitalizm derinleştirdikçe ve güzellik alınıp satılabilen bir meta haline dönüştükçe siz de ‘içi boş ama güzel paketlenmiş’ bir kul olmaya başladınız.
Sevgili büyüklerimiz, hani “güzel bakan güzel görürdü”, hani güzellik geçiciydi. Hani mutlak güzel ile buluşmak öteki tarafta idi. Hani mühim olan iç güzelliği idi. Hani sizin tasavvurunuz, bakışınız güzellik denilince bir bütün olarak insan-ı kâmili anlardı. Yoksa siz de bir vitrin aylağı gibi almayı/evlenmeyi asla düşünmediğiniz güzel kızların yüzünde gözlerinizi gezdirerek yorgun düşmeye mi başladınız? Yoksa kusurlarınızı bizi çirkin diye itham ederek savuşturmaya mı çalışıyorsunuz. Yusuf’un güzelliği denilince sandınız ki Yusuf sadece kuru bir güzel yüzdü sadece. Oysa Yusuf’u güzel yapan kardeşlerinin ettiği cefaya katlanması, zindanı kendine okul kılması, güzel bir kadının teklifine hayır diyerek nefsini yenmesi değil miydi? Nefsine düşkün, bencil, sapkın bir adam olsaydı kim bakardı Yusuf’un güzel yüzüne. Kim talip olurdu. Kim kalbinde yer açardı ona. Sizin cefanıza ezanıza tahammül ettikçe her birimiz bir Yusuf’a dönüşüyoruz.
İnsan güzel ve çirkin olarak ikiye ayrıldı tamam. Ama iyi ve kötü gibi değil. Bencil ve diğerkam gibi değil. Sadık ve fasık gibi değil. Cennet ve cehennem gibi değil. Güzel ve çirkin insan; sadece maddede zıttır, ya manada? Görüntü de ayrıdır, ya ilahi ışık altında? Birbirine karışmayan iki ayrı su gibiyiz.
Ama iyi bilin ki kırık kalplerimizden bir beddua büyütmüyoruz. Çünkü biliyoruz ki her insandan ne eksiltilmişse ona sabır vardır. Ve ne çok verilmişse ona şükür. Adalet gününün sahibi verdikleri ve vermedikleri ile imtihan eder insanı. Güzel ve çirkin de aynı imtihana tabidir. Güzel ve çirkini tecime çevirip bu işin tüccarlığına soyunan da!
Oğluna kız bakan annelerin uğramadığı, kimsenin aşık olmaya layık görmediği, kalbi kırık çirkin kızların bahtına sabır düşmüşse, yüzümüzün yerine kalbimizi paylaşmaya başlamışsak ve Rabbimize olan sonsuz itimadımız yüzünden bir kez isyana başvurmamışsak asıl sevgi bizim etrafımızda dönmeye başlamıştır. Çünkü biz biliriz ki kimin kalbi kırıksa ‘Mutlak Onarıcı’ onun yanındadır.
İnsan elbette kimine güzel kimine çirkin gelecektir. Ama bilin ki dünyada bir insanı beğenen tek bir kişi varsa orada elbette çirkin kelimesi kaldırılıp atılır. Bunu biliyoruz ve biliyorsunuz. Ama öyle bir zamanda yaşıyoruz ki güzellik ölçü ile sayı ile standartları belirlenmiş bir ‘kalıp’ haline dönüştürüldü. O kalıba girmek için kadınlar kesilip biçilmeye, erkekler o kalıba girmek için eğilip bükülmeye başladı.
Tamam güzele rağbet güzeldir. Tamam güzelin talibi seveni çoktur. Ama unutmayın ki güzel, kendisine talip olanların hangisi gerçekten sevmektedir, hangisi yüzündeki perdeyi geçip ruhuna ulaşmıştır, bilemez. Ama Bukowski’nin dediği gibi çirkini eninde sonunda bir kişi sever o da tam sever. Değil beddua etmek iyi ki çirkinim bile dersiniz hatta. Cahiller buna çirkin şansı diyorlar. Biz ise buna ilahi adaletin tecellisi diyoruz. Bazen bu dünyada bazen diğer tarafta eksiltilen güzelliğin kat ve kat fazlasını verecek bir Rabbe iman ediyoruz çünkü.
Dediler ve sustular. Çirkin kızların bedduası yazısında gerçekten bir “beddua” okuyacağını sananlar yanıldılar. Öyle ya güzel kızın duası, çirkin kızın da olsa olsa bedduası olur. Öyle değil mi?