Gazeteci yazar Şükrü Hüseyinoğlu Bey ile “tağut” kavramının dününü bugünü konuştuk? Bu konuda bir bilinç oluşturacağını düşündüğümüz mülâkatımız ile sizleri baş başa bırakıyoruz.
Hocam “tağut” nedir? Dilerseniz buradan başlayalım?
Geçmişten günümüze kadar İslam alimlerinin yaptıkları tanımları özetleyecek olursak şunu söyleyebiliriz: Tağut, Cenab-ı Allah’ın insanlar için koymuş olduğu sınırları, hudutları tanımayıp bunu aşan, aşmakla da kalmayan, Allah’ın koyduğu sınırlara alternatif sınırlar koyan ve insanları o sınırlara davet eden, onları kendi sınırlarına uymaya zorlayan kişi, varlık veya ideolojilerdir.
“Tağut” kavramı marjinal bir kavram mıdır?
Tağutu inkar etmek, Cenab-ı Allah tarafından bütün Müslümanlara yüklenilmiş imanî bir sorumluluktur. Radikal olarak yaftalanan kimselere has bir söylem değildir. Ama maalesef bu konuda Müslümanların yeteri kadar bilinçlenmediğini görüyoruz. Cenab-ı Allah Nahl Sûresi 36. ayette; “And olsun biz her ümmete yalnızca Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının diye peygamber gönderdik“ buyuruyor. Bakara Suresi 256. ayette ise; “Kim tağutu reddeder ve Allah’a iman ederse kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa tutunmuş olur” buyruluyor. Biz de bizi imana bağlayan bu sağlam kulpa tutunmak istiyorsak tağuta karşı bir duyarlılığımızın olması gerekir. Bu ayetlere göre tağutu inkar ve tağutu red Allah’a imanın ön şartıdır. Zaten biz bunu “La ilahe illallah” derken her “La ilahe” deyişimizde ifade ediyoruz. Bu marjinal bir söylem değildir, Kur’an’ın temel söylemlerinden biridir. Tağutu reddetmek imanın giriş kapısıdır. Kalbe iman temellerinin atılması için önce bir hafriyat çalışması yapılması gerekir. İmanın oturacağı zeminin temiz ve sağlam bir zemin olması lazım gelir. İman binası çer çöpün üzerine, Kur’an’ın “rücz” dediği manevi kirlerin üzerine kurulamaz. Önce hafriyatı ve cürufu atmak lazım. İşte tağutu reddetmek, imana böyle bir zemin hazırlamaktır.
Peki, sizce bu söylemi marjinal olarak göstermekteki amaçları nedir?
Bu konu doğrudan doğruya egemenlik ilişkilerini gündeme getiren ve bu ilişkileri tartışmaya açan bir söylem olduğu için, egemen olduğu vehmine kapılan veya bir şekilde egemenlik iddiasında bulunanların hoşuna gitmeyen bir söylemdir. Çünkü tağutu inkar eden bir insan, mevcut egemenlik ilişkilerini kökünden reddeden ve yıkan bir insandır.
Modernleşme ile birlikte tağutla mücadele bilincimiz zayıfladı mı?
Modernleşme Müslüman zihni üzerinde sayamayacağımız kadar hasarlara yol açtı. Modernleşmenin amacı batılı paradigmanın hakim kılınmasıydı. Bizim tağuta karşı mücadelemizin her halükârda devam etmesi gerekiyordu. İslam davasına inananlar, bu bilinci bir şekilde diri tutmalıydı. Fakat modernleşme ile birlikte resmi ideoloji ve batı paradigması çerçevesinde işleyen okullar ve medya dizileri ile, reklamları ile insanları fıtratlarından uzaklaştırmak için yoğun bir çaba harcandı. Biz bu süreçte kötülükle el, dil ve kalp ile mücadele etme bilincini yitirmeye başladık. Derken araya farklı gayeler girdi. Rabbimizin bizim için öngördüğü gayeden uzaklaştık ve boş gayeler edinmeye başladık. Zengin olmak, ünlü olmak gibi hedefler gündeme geldi. Bunlar bizi hem bu dünyada hem de ahirette kayba uğratacak gayelerdi. Diğer taraftan Allah’ın fıtratımıza yazdığı hayat biçiminden uzaklaştıkça doğal olarak bazı buhranlar oluştu. Fıtratla yaşantımız arasındaki çatışma bu buhranları doğurdu. Bu da bizim tağutla mücadele etme enerjimizi zayıflattı.
Bazı İslami yayın organlarında bu kavramın neredeyse hiç kullanılmayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biliyorsunuz Müslümanlar epey zor dönemlerden geçti. Bu süreçler içerisinde kendilerine ait olmayan kavramları kullanmaya başladılar. Liberal ve demokratik bir söylemi benimsemeye başladılar. Kendilerine yabancı olan birtakım kavramları kullanarak kendilerine alan açayım derken maalesef bu kavramlar onların dillerine ve zihinlerine oturdu. Farkında olmadan batıla alan açmış oldular. Belki fiili olarak bir şeyler elde ettiler ama fikri olarak bu kavramların istilasından kurtulamadılar. Bu dönemde kendi kavramlarını da kullanmaktan çekinir hale geldiler. “Tağut” kavramı gibi “cihat” kavramını da ya hiç kullanmadılar yahut yumuşatmaya çalıştılar. Giderek Müslümanların kullandığı dil dönüştü. Tağut kavramını kullanmak bile marjinallik sayılır oldu.