Modern insanın önündeki seçimlerin çokluğu yolunu şaşırmasına sebep oluyor. İnanan insanlar da manevi açlıklarını maddi şeylerle gidermeye çalışabiliyor. Oysa ki ‘sahip olmak’ insana yetseydi Avrupa’nın en zengin küçük ülkeleri intiharın en yüksek oranda seyrettiği mekanlar olmazdı.
‘Değişiklik hayatın tadıdır’ ya da ‘mutluluk sevdiklerini elde etmek değil elde ettiklerini sevebilmektir’ gibi sözler, son araştırmalara göre ciddi psikolojik temeller barındırıyor.
Missiori Üniversitesi psikologları tarafından 481 kişiyle mutluluk seviyeleri hakkında anket yapıldı. Altı hafta sonra kendilerini daha da mutlu eden olumlu değişiklikleri belirtmeleri istendi. On iki hafta sonra ise ilk mutluluk seviyesindeki artışın ne kadar kalıcı olduğu değerlendirildi. Kimine göre artış hissi devam etti ama çoğu devam etmediğini belirtti. Çünkü büyük çoğunluğu güzel değişikliğe hemen alışıverdi. Mutlulukları devam etmedi çünkü daha fazlasını isteyerek standartlarını yükselttiler. Ya da yeni değişikliği besleyecek aktiviteler yapmadılar çünkü daha iyisi olabilirdi hayalleri kurdular. Çok azı ise elindekilere şükrederek yeni arayışlara devam etti. Uzun vadede son guruptakiler, eski seviyeye dönmeden daha mutlu kalabilmeyi başardı.
Araştırmanın önerisine göre insanlar mümkün olan en iyi hissiyatta kalabilmek için kendilerini eğitebilirler. Çünkü bir terapist bile bir insanı ancak kötü durumdan normale getirebilir fakat bu araştırma, insana iyiden öteye gidebilme yolunu göstermektedir. Sheldon’a göre hayattaki en güzel değişiklikler yeni alınan şeylerle gerçekleşmez. Yeni alınan güzel bir şey mutluluğu artırabilir ancak her gün yeni gibi görülmeye devam edilmeli ve mutluluk hissiyatına yaptığı katkı şükürle sürekli kılınmalıdır. Oysa genellikle alınan şeyler bir kenarda bekler. Ayrıca bizi mutlu eden şeyleri para ile almak, hislerimizde hızlı bir artış meydana getirerek bağımlılığa sebep olur. Bu bağımlılık ise tehlikelidir. Eğer evinizi yenilediyseniz bu değişikliğin tadını çıkarmaya bakın fakat başkalarının dekoruyla kıyaslamayın.
Reklamlarla beynimize işlenen ‘daha fazlasını iste, neden iyisini haketmeyesin, farklı ol, kaliteyi yakala’ gibi sloganlar nefsimizi kışkırtarak bulunduğu halden memnuniyetsizliğe yönlendiriyor. Fakat sunduğu çözüm de başka bir tuzak aslında. Modern insanın önündeki seçimlerin çokluğu yolunu şaşırmasına sebep oluyor. İnanan insanlar da manevi açlıklarını maddi şeylerle gidermeye çalışabiliyor. Oysa ki ‘sahip olmak’ insana yetseydi Avrupa’nın en zengin küçük ülkeleri intiharın en yüksek oranda seyrettiği mekanlar olmazdı. Şükür ve kanaatin önemi bize Amerika’daki bir araştırmanın verileriyle ulaştı ise anlıyoruz ki sorun aynı sorun, insan aynı insan. Yaratanın sunduğu çözüm ise evrensel bir reçete.
(7 Mayıs 2012, K. M. Sheldon, S. Lyubomirsky , University of Missouri-Columbia, Personality and Social Psychology Bulletin)