Araştırmacı yazar Ramazan Kayan Hocamızla, gençliği tehdit eden zararlı akımlar ve onlardan korunma yolları üzerine bir mülakat yaptık.
Geçmişle kıyaslarsak gençliği tehdit eden ideolojilerin etkisinin azaldığını söyleyebilir miyiz?
Geçmişte sürekli İslam dinine yönelik harici düşmanlardan, akımlardan, ideolojilerden söz ederdik. Onların zararlarını ortaya koyar ve onları çürütmeye çalışırdık. Neydi bu ideolojiler? Emperyalizm, komünizm, faşizm vs… Bir anlamda somut düşmanlardı bunlar... Düşmanımızın kim olduğunu bildiğimiz için, onlarla nasıl bir mücadele vermemiz gerektiği konusunda da az çok bir fikrimiz olurdu. Bu ideolojilerle olan mücadelemizi, zamanın ve zeminin el verdiği oranda yapmaya çalıştık. Fakat yeni dönemde bu ideolojiler eski gücünü kaybettiler. Onların yerine başka ideolojiler insanlığı tehdit etmeye başladı. Üstelik bu ideolojiler eskisi gibi somut bir düşman olarak karşımızda durmuyorlar. Daha sinsi bir şekilde hareket ediyorlar. Toplumsal çürümenin ve hatta İslami camiadaki savrulmanın arka planında bugün bu yeni akımlar bulunmaktadır. Bu akımlar daha çok psikolojik ve zihinsel temelli ideolojilerdir.
Günümüz gençliğini tehdit eden zararlı akımlar nelerdir?
En başta “hedonizm” de diyebileceğimiz hazcılığı zikredebiliriz. Yeni bir tabirle buna “hevaizm” de diyebiliriz. Ben bunun gençliği tehdit eden en ciddi akımlardan birisi olduğunu düşünüyorum. Bu ideoloji, zevklerin, hazların alabildiğine önünün açıldığı ve bunun özgürlük bağlamında yapıldığı bir zemini oluşturmayı ve zevklerinin zebunu olan nesiller yetiştirmeyi hedefliyor. Hevaizmi besleyen unsurlar ise hedefsizlik, idealsizdik, değersizlik, duyarsızlık ve ruhsuzluktur. İnsan yaratılış amacından ve bizi o amaca ulaştıracak hedeflerden, ideallerden uzaklaştıkça, fıtratından kopuyor, kendine yabancılaşıyor ve hevasının hâkimiyetine iyiden iyiye giriyor.
İkinci zararlı ideoloji olarak “konformizm”i zikredebiliriz. Gelir düzeyinin artması ile birlikte insanların nimetlerle etkileşimi arttıkça, insanlar dünya hayatının nimetlerine daha kolay tav olmaya başlıyorlar. Dünyalık taleplerin kontrolsüz bir şekilde alıp başını gitmesi söz konusu oluyor. İnsan, rahatından ve konforundan ödün vermemek için dünyaya tamah ediyor. Bu akımın ortaya çıkardığı marazlar ise tembellik ve rehavettir ki bugün bunlar herkesi etkiliyor. En önemli tembellik de zihinsel tembelliktir. Düşünce dünyasındaki tembellik hayatın tüm alanlarını etkiliyor. Bu ideolojiye kapılanların parayla ilişkileri de sağlıklı olmuyor. Daha çok rahat etmek için, helal haram demeden kazanmaya bakılıyor.
Bir başka yeni ideoloji ise “kariyerizm” adını verdiğimiz bir tür putçuluk... Makam ve mevki elde etme hedefinden başka hiçbir şey görmeyen insanların ideolojisidir. Bu insanlar kariyer yapmak adına ilkelerinden, değerlerinden ve erdemlerinden vazgeçiyorlar. Dördüncü olarak bir de “egoizm”i zikredebiliriz. Bildiğiniz gibi egoizm, insanın kendini üstün görmesi ve hep kendini düşünmesi şeklinde tezahür eden hastalıktır. Bencilliğin ya da enaniyetin öne çıkartılmasıdır. Başka bir ifade ile insanın kendi kendini benlik zindanlarına mahkûm etmesidir. Bu saydığım yeni ideolojilerin günümüz gençliği için en önemli tehlikeler olduğunu düşünüyorum.
Bu zararlı akımlara karşı nasıl bir mücadele vermeliyiz veya neler yapmalıyız?
Ben yapılması gereken mücadeleyi “5T Formülü” olarak ifade ediyorum. Bunlar bizim ne ile kuşanmamız gerektiğini ifade ediyor. Nedir bunlar? Birincisi; Tövbe… Öncelikle Kur’an ve sünnetin işaret ettiği şekilde ciddi bir tövbeden geçmemiz lazım… Nasuh bir tövbe… Rıza-yı ilahi ile bağdaşan ve bağdaşmayan boyutları ile yaşantımızı, hayat çizgimizi sorgulamamız lazım… Geriye dönmemek üzere yapılan bu tövbeyi yaptıktan sonra da Allah’ın rızasına muğayyir olan ne varsa hayatımızdan çıkartmamız lazım. İkincisi; Tevhit… Hayatımızda tevhit bilincini daha dinamik bir hale getirmemiz lazım. Tevhit hayatın tamamını yalnızca Allah’a tahsis etmek, O’ndan başkasına dayanmamak ve yalnızca O’nun belirlediği kurallara teslim olmaktır. Üçüncüsü; Tezkiye… Nefis tezkiyesi ruhun derinliklerinden gelen içtenlikli bir arınma çabasıdır. Nefsi şirkten, günahlardan, nifaktan, cehaletten, kibirden, riyadan ve bütün kötü duygulardan vahiy ile arındırmaktır. Bugünkü popüler kültür, dışı önemser insanın iç dünyasını, kalbini ihmal eder. Bu konuda bizim bir iç-dış bütünlüğü oluşturmamız lazım. Bir tarafta içe dönük bir dinginliğimizin, ruh derinliğimizin, hikmet ve irfan boyutumuzun; diğer tarafta da bizim topluma dönük bir yönümüzün olması lazım. Nefsimizi tezkiye ederken içimize de kapanmayacağız. Çünkü dışarıya karşı sorumluluklarımız var... İçteki derinleşmemiz, dıştaki dinamikleşmemizle paralel olmalı… Dördüncüsü; Takva… Takva; Allah’a saygı, çekinme, korku ve sorumluluk bilinciyle yönelmektir. Allah’a karşı dürüst olma hassasiyetimizin gelişmesi için vahiyle ciddi bir şekilde terbiye olmamız gerekir. Vahyin sadece bilgisini kültürünü kuşanmak değil meselemiz. Vahiyle şekillenen kimlikler, vahiyle arınan kişilikler ortaya çıkarmalıyız… Beşincisi; Tefekkür… Tilavet ile başlayan bir tefekkür iklimine girmemiz lazım. Bu şekilde vahiyden beslenmemiz ve onda yoğunlaşmamız lazım. Tefekkür içinde de ağırlığı ölüm tefekkürüne vermeliyiz. Sonra ahireti ve hesap günü vereceğimiz hesabı tefekkür etmeliyiz.
Günümüz gençliğinin dünyasını keşfedebilmemiz için aralarına girmemiz lazım… Onların dilini çözmemiz lazım… Gençlikle aramızdaki mesafeleri, uçurumları kaldırmamız lazım… Gençlikle aramızdaki çatışmayı, ayrışmayı aşmamız lazım... Bunun için de önyargılarla gençlere yaklaşmamamız lazım…
Gençliği İslami çizgiye çekme noktasında neler yapmalıyız?
Her şeyden önce bunu kendimize dert edinmemiz lazım. Gençliğe ulaşmamız gerektiği ile ilgili bir derdimiz olmalı… Bu niyetle yola çıkarsak, hangi araçlarla onlara ulaşabileceğimiz noktasında isabetli kararlar verebiliriz. Fakat şunu da ifade etmeliyiz ki bu mesele teori ile halledilebilecek bir mesele değildir. Oturduğum yerde teorik olarak bu meseleyi çözeyim, sonra yola çıkayım diye bir düşünce olamaz… Bu meseleyi ancak yolda çözebilirsin… Ne demek istiyorum? Yani sahada olursan, gençlerle iç içe olursan, ona nasıl ulaşabileceğini de bilirsin. Sahada olmak her zaman ufuk açıcıdır… Demek ki günümüz gençliğinin dünyasını keşfedebilmemiz için aralarına girmemiz lazım… Onların dilini çözmemiz lazım… Gençlikle aramızdaki mesafeleri, uçurumları kaldırmamız lazım… Gençlikle aramızdaki çatışmayı, ayrışmayı aşmamız lazım... Bunun için de önyargılarla gençlere yaklaşmamamız lazım… Onlara günahlarından, düşüncelerinden dolayı ya da geçmişte yaptıklarından dolayı dışlayıcı bir şekilde davranmamız lazım. Yargılayıcı ve mahkûm edici bir tavırla yaklaşmak ya da; “Bu gençlikten bir şey çıkmaz” tarzında olumsuz bir yaklaşım sergilemek hatalıdır. Bu anlamda üslupsuzluk ve usulsüzlük ciddi sıkıntılara yol açar. Ben inanıyorum ki gençler kendilerine değer verildiğini hissettikleri zaman, muhatap alındıklarını hissettikleri zaman çok daha güzel şeyler olacaktır. Bugün bizim gençlikle ilgili en büyük sorunumuz olan iletişim sorunu çözebilirsek amacımıza da daha çabuk ulaşırız. Bunun için çağın dilini, tekniklerini, araçlarını iyi bilmemiz lazım. Bugün internet diye bir dünya var, sanal âlem diye bir âlem var… Spor diye, sinema diye bir dünya var... Bunlara lakayt kalarak bir iletişim çıkmazına girmek yerine, bunlar üzerinden gençliğe ulaşmanın yollarını denemeliyiz...
Günah çukurlarından korunma noktasında gençlere ne gibi tavsiyeleriniz var?
Bu konuda genç kardeşlerimizi üç şeye yönlendirmek istiyorum. Birincisi güzel, temiz kaynaklara yönelmeleri lazım. Yani faydalı kitaplarla korunmaları lazım… İkincisi sohbet ortamlarına girmeleri lazım… Böyle güzel, güvenilir, hayırlı insanların olduğu İslami sohbetler, gençlik için çok güzel bir nimettir. Üçüncüsü de kendilerine salih dostlardan oluşan iyi bir çevre kurmaları lazım. Bu üç damardan beslenirlerse gençler kendilerini koruyabilirler. Bu damarlar tıkalı ise günahlardan korunmak gayet zordur.
Gençler için örnek şahsiyetlerin önemi nedir?
Her dönemde önder şahsiyetler olmuştur. Bugünün gençlerinin de idolleri vardır… Mesela kırmalı dökmeli bir Polat Alemdar tiplemesi gençliğin çok ilgisini çekiyor. Hâkim kültür bunu destekliyor. Bu anlamda onların dünyasına girip duruşuyla yaşamıyla İslami değerleri yaşayan ve yansıtan bir modeli onlara sunmamız lazım. Bunlar da hayatın içinden olmalılar. Sadece geçmiş çağlardaki, tarihteki şahsiyetler üzerinden bunu yapmaya çalışırsak, gençlik onları kendilerine uzak görebilir. Geçenlerde bir liseye seminer için gitmiştim. Onlara Mavi Marmara gemisinde şehit olan Furkan Doğan’ı anlattım. Onu anlatmaya başlayınca gençlerin ilgisinin birden bire arttığını gördüm. Çünkü onlar Furkan’ı kendilerine yakın hissettiler.
Son olarak genç kardeşlerinize ne tavsiye edersiniz?
Ne yapıyorsak yapalım bunu kulluk endişesi ile yapmaya gayret edelim. Biz Allah’a bir gün hesap vereceğiz… Bizim hesabımızı kolaylaştırıcı bir kariyerimizin ve kazancımızın olması lazım. Dolayısıyla kulluğumuzu zedeleyecek ve aksatacak dünyevi hedeflere yönelmememiz gerekir. Daha yüksek hedeflerimiz ve ideallerimiz olmalıdır. Silik, sönük ve iddiasız bir genç, gençliğinin hakkını veremez. İddia sahibi olurken de temel kaynaklardan yeterince beslenmiş ve donanımlı olmak durumundayız. Vahiyle arınmışsak ancak bu iddiayı sürdürebilecek gücü kendimizde bulabiliriz.