
Ben Nesli yazarı Jean Twenge ve arkadaşları Amerikan gençliği üzerine 40 yılı bulan bir araştırma yaptılar ve üç nesil boyunca gençlerin sosyal tutum ve değerlerini ölçmeye çalıştılar. Twenge günümüz neslinin toplum şuurundan uzak ve para, imaj ve şöhret ağırlıklı bir hayat sürdüğünü belirtiyor. Eğer küçük bir bir köye dönen dünya üzerinde etkileşim kaçınılmaz bir hal aldıysa Amerika’daki gençlerin ruh halinin kısa zamanda bizde de görüleceğini söylemek kehanet olmayacak.
9 milyon genç üzerinde 40 yılı aşan sürede yapılan araştırmanın verilerine göre zaman değişse de topluma karşı sorumluluk konusunda daha iyiye doğru bir gidiş yok. 1950’den bu yana Amerikan gençleri arasında siyasal katılım, diğergamlık ve çevre bilinci konusunda dikkate değer bir düşüş var. Araştırmayı yürüten San Diego State Üniversitesi psikoloji bölümü profesörü Jean Twenge (Ülkemizde ‘Ben Nesli ve Narsizm İlleti’ isimli eserleri ile tanınan Twenge geçtiğimiz ay İstanbul’daydı) günümüz neslinin toplum şuurundan uzak ve para, imaj ve şöhret ağırlıklı bir hayat sürdüğünü belirtiyor.
Twenge ve arkadaşları 1975 yılından beri Michigan Üniversitesi Gelecek Gözlem Merkezi tarafından lise ve dengi okullar ile UCLA Üniversitesi’nde ilk sınıf öğrencilere, hayatlarındaki hedefler, başkalarını önemsemek ve toplumsal faaliyetlere katılım konularında sorular sordular. Araştırma sonuçlarına göre ‘Zengin olmak benim için önemlidir ‘ diyenler 1966-78 yılları arasında % 45’ten 1979-99 arasında %70’e yükselmiş. Milenyum nesli diye adlandırılan 2000- 2009 yılları arası gençlerde ise bu oran %75’e çıkmış. ‘Politik faliyetleri takip etmek’ konusunda aynı oranlar %50-39-35 gibi bir düşüş seyrederken, çevre temizliğini önemli bir konu olarak görenlerin oranı %33’ten %20’ye inmiş. ‘Anlamlı bir hayat felsefesine sahip olmak ‘ başlığı ise milenyum nesli için neredeyse hiç bir şey ifade etmiyor, çünkü bu oran %73 ten 45’e kadar düşmüş. Bu verilere dayanarak milenyum gençliği için ‘Ben Nesli’ tanımının en uygunu olduğunu söyleyen araştırmacılar bu gidişatın maddeci eğilimlerin toplumda öne çıkması ile açıklanabileceğine inanıyorlar.
Twenge’nin iki eseri de özellikle eğitimciler ve anne babalar tarafından incelemeye alınmalı. Eser oldukça ciddi bir araştırma ürünü olmakla beraber bizim gençliğimizi tam anlamıyla yansıtıyor mu bilinmez ama küçük bir bir köye dönen dünya üzerinde etkileşim kaçınılmaz bir hal aldıysa Amerika’daki gençlerin ruh halinin kısa zamanda bizde de görüleceğini söylemek kehanet olmayacaktır. Gelenek ile modernlik arasındaki bu kültürel geçiş döneminde inançlı ve dünyayı tanıyan psikolog ve ve sosyologların bu konulardaki gözlem ve incelemelerini yakından takip etmeye çok ihtiyacımız olduğu açık.