Uzun zamandır kanser tedavisi gören senarist-oyuncu Meral Okay hayatını kaybetti. Dergicilik, yayıncılık, yapımcılık gibi alanlarda çalışan Okay’ı en son “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin senaristi olarak tanımıştık. Kanuni Sultan Süleyman’ı adeta haremden çıkmayan bir Padişah gibi resmetmesi Türk halkında kızgınlığa sebep olmuştu. Ve asıl gündem konusu olması ise ölümü ile oldu. Çünkü vasiyetinde “bedeninin yakılmasını” istemişti. Aslında yazılı bir vasiyeti yok, bir röportajında söylemiş bunu: “Yani küllerimi üç parti halinde nereye savuracaklarını da yakınlarımdan bir iki kişi biliyor. Bir kısmı şu koya, bir kısmı da şuraya gibi. Üstelik yasal olarak hakkınız da var Türkiye’de fakat o yasa kullandırılmıyor. 1946’da çıkmış bu yasa. İstediğinde yakılma hakkın var. Ankara’da fırını bile var.” Ailesi, bu sözlerini dikkate almadı. Cenazesi Bebek Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra toprağa verildi. Yani yanmak istediği fırın yerine musalla taşına gitmiş oldu bedeni. Burada şunu düşünüyoruz: İnsan kendi kendine ne kadar zulmedebiliyor değil mi? İstediğinizi yapmak istemek ne kadar kolay. İradenizi kullanarak istediğiniz günahı işleyebilirsiniz. Ama bedendeki ruh sustuğu anda, hiçbir gücünüz kalmıyor. Bir ikinci durum da şu: Bu halkın izlediği diziler yapıyorsun, tamamı Müslüman olan bir ülkedesin, senarist olarak bütün duyguları en azından empati yaparak anlamaya çalışıyorsun, ama ölünce yakılmayı istiyorsun. Ne kadar acı. Bunun için öfkeli manşetler atanlar oldu. Oysa merhamet duyulup ibret alınması gereken bir durum bu. Ama o sanatçıydı değil mi? Ölümü bile “farklı” olmalıydı. Oldu da… Yazık