
12 Eylül askeri darbesini tertipleyen cuntanın en başındaki iki isim olan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’ya, darbeden 32 yıl sonra mahkeme yolu gözüktü. Özellikle o dönemde büyük sıkıntılar ve acılar yaşamış olan insanlar, bu haberle en azından bu acılarına bir su serpeceklerini düşünerek sevindiler. Kenan Evren ise bu haber üzerine: “Darbe yapmak anayasa suçu değildir. Kurucu iktidarı yargılamak, ihtilalcinin bir başka ihtilalci tarafından yargılanmasıdır.” açıklamasında bulundu. 4 Nisan günü sabah saatlerinde görülen davaya iki isim katılmazken, mahkemeden “görevsizlik” kararı çıktı. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, “Darbe yapmak” ve “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek” suçları kapsamında görülen soruşturmada, “görevsizlik” kararı vererek, dosyayı CMK’nın 250. maddesiyle görevli ve yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekilliğine gönderdi.
İkinci gelişme, 28 Şubat “post-modern darbe” diye nitelediğimiz sürece ilişkin gerçekleşti. Bu kapsamda 28 Şubat sürecinde aktif rol oynayan, Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) fikir babası Çevik Bir, soruşturma kapsamında tutuklanarak, Sincan Cezaevine gönderildi. Sincan, 28 Şubat’a gidilen günlerde askerin “tankları yürüttüğü” yer. Bu nedenle kamuoyunda da bu durum “ilahi adalet” yorumlarına sebep oldu. Refah-yol hükümetinin düşürülmesi, binlerce kamu görevlisinin fişlenmesi, yasa değişiklikleriyle okul hayatı kararan başörtülü öğrenciler, sergilenen çirkin medya operasyonlarıyla halkın yanıltılması bu sürecin sadece birkaç büyük ayıbıdır. Perde arkasında olanlar ise, o dönemde acıları çekenlerin yüreğindedir. Bundan sonraki süreçleri de ilgiyle izleyeceğiz. Bu bir başlangıçtı ve bu memleketin fertlerinin vergileriyle alınan silahları halka karşı bir güç olarak kullanmanın cezasını çekmelerini izlemeden vicdanımız rahat etmeyecek elbet.