
Gülizar Sönmez
Her şey Ümmühan Atak’ın bir hatırasını anlatıp sonunu söylemeden okuyucularına “camiye gidin ve izlenimlerinizi yazın” demesi ile başladı. Ümmühan Atak dertliydi ve biliyordu ki okurları, cami cemaati, kırk yılda camiye bir kez uğrayan biri, yani hemen herkes aynı dertten muzdaripti. Camilerimizin tuvaletleri pis. Üzgünüz, ama bunu birilerinin söylemesi gerekiyor artık. Bin bir türlü ayak kokusunun sindiği halılarından daha evvel bahseden çok oldu ama cami tuvaletlerindeki ‘durum’ hakkında pek kimse konuşmadı. İşte burada ilk sözü söylemek ona düştü… Temiz Cami projesinin mimarı Ümmühan Atak ile konuştuk.
Temiz cami çalışmasına giriştiniz. Sivil direniş diyebiliriz buna! Nasıl başladı, neler yaptınız? Neler yapmayı planlıyorsunuz?
Her şey, camilere gidip namaz kılma isteğiyle, yani bundan çok yıllar öncesinde başladı; çocukken. Evde anne babamızdan ‘temizlik’ üzerine ne güzel şeyler öğreniyorduk ama gel gelelim camilerde bunun yansımasını göremiyorduk. Daha evvel birkaç kez bu konuyu gündeme getirmek istedim fakat yer bulamadım. ‘Boş işlerle’ uğraştığıma dair imâlarla karşılaştım. Kimsenin bu konuyla ilgilenmeyeceğini, ilgilenenlerin de sesini çıkarmayacağını söylüyorlardı. Ve daha fazla tutamadım kendimi, dergide yazdım. Öyle çok planlı programlı bir şey değildi başlangıçta. Yazdım ve tepkileri bekledim. Tepkiler, destekler geldikçe, bir adım daha atalım dedik arkadaşlarla. Blog adresi o vakit açıldı.
İstediğiniz, hedeflediğiniz etkiye ulaştı mı bu çalışma?
Tam olarak değil. Fakat yüzlerce kişinin “Evet ya… Camilerin tuvaletleri hakikaten de pis. Niye böyle ki?” dediğini işitiyor olmak da yadsınamaz. Bu bile tek başına bir ‘şey’. Bugün birileri, ‘aslında rahatsızlık duyduğunu’ diye getirebiliyorsa yarın elbette işe yarar başka adımlar da atılabilecek demektir bu. Bizim hedefimiz Diyanet İşleri’nin hareket geçmesi idi. Fakat şu ana kadar bir ses gelmedi, duymazdan mı geliyor yoksa gerçekten mi duymuyor sesimizi bilemiyorum.
İstanbul Müftüsü, bir gazeteye bu girişimimizin ardından bir açıklama yapmış, “Her camiye yetişemediklerini, fakat cemaatten ihbarda bulunan olursa, bunları değerlendirebileceklerini” söylemişti. Keşke Ankara’dan da, yani Diyanet’ten de bu konuyla ilgili bir açıklama gelse ve hatta “Tamam, çözüm için biz de bir şeyler yapabileceğiz” dense.
Peki bu sivil harekete destek verenler kimler?
Bize destek veren ilk isim, yani desteğini beklediğimizi söylediğimizde bize olumlu cevap veren ilk isim, Hayrettin Karaman oldu. Ardından Cihan Aktaş, Nihat Nasır, Abdullah Muradoğlu, Semanur Sönmez Yaman, Suavi Kemal Yazgıç, Alper Gencer, Teodora Doni, Ali Çankırılı, Reşat Petek gibi gazeteci, yazar, şair, edebiyatçı, hukukçu gibi birçok kesimden destek geldi.
http://temizcami.blogspot.com adresinde görüşlerine yer verdiğimiz isimlere de tek tek ulaştık ve cevap alabildik. Facebook’ta da 300’ü aşkın kişi var, bu konuyla ilgilenen ve aynı dertten muzdarip olduğunu söyleyen. Onların yorumları da bizim için çok değerli. Biliyoruz ki, hepsi tek tek, en az yanındaki kişiye bu sorundan bahsetse, konu daha çok gündemde kalmış olur. Buna eminim, zira cami tuvaletlerinin pis oluşundan, herkesin fazlasıyla şikâyetçi olduğuna eminim. Fazlasıyla eminim.
Duyan ne yapsın destek vermek için? Koşup şikayet mi etsin İstanbul Müftüsü’nün açıklamasında belirttiği gibi yoksa kolları sıvayıp temizliğe mi girişsin?
İçimden, gittikleri bütün camilerde, tuvaletlerin temiz olmadığını gördükleri zaman, bunu oralardaki yetkiliye söylemeleri geliyor. Fakat bu yetkililer imam ve müezzinden ibaret değil sadece. Belki o caminin temizliği ihaleyle bir şirkete verilmiştir ve işte asıl o şirketlerin yetkililerine ulaşmak ve şikayette bulunmak gerekir diye düşünüyorum. Bu, ‘o an’ yapılabilecek bir şey. Parayı uzatırken, “Bu parayı da alıyorsunuz ama tuvaletler hiç de temiz değil” diye diye yol kat edilebilir. Bunun bir adım sonrası, “İyi de ben de burada emir kuluyum. Asıl yetkililer başka” diyen kişiye uyarak, asıl yetkililere ulaşmak… Diyanet’e kadar, Ankara’ya kadar… Bir de mümkünse, kimse çekinmesin ve cami tuvaletlerini temiz bırakmadıklarını gördükleri kişileri de o anda uyarsın.