
Geçtiğimiz ay haber bültenlerine yansıyan ilginç bir haber vardı biliyorsunuz. Bir baba, Terör örgütü DHKP-C’nin düzenlediği bir sokak gösterisinde, oğlunun örgüt tarafından alıkonduğunu ve onu almaya geldiğini haykırıyordu.
Baba, oğlunu zorla da olsa aldı. Gösteri yapan grubun liderleriyle tartıştı önce, sonrasında oğlunu yaka paça grubun içerisinden aldı ve eve götürdü. Bu anlarda, çocuk da boş durmuyor, babasına kameralar önünde elleriyle hareketler yapıyor, onu dinlemediğini, halinden memnun olduğunu böylece anlatmaya çalışıyordu.
Baba, olaydan sonra yüksek bir kaldırıma çıkarak, ikinci bir gösteri düzenledi adeta: “Çocuklarınızı örgüte kaptırmayın! Alıp gençlik kampına diye götürmüşler, dağa adam yetiştiriyorlar, devlete kurşun sıkacak terörist yetiştiriyorlar!” diye bağırarak onlarca kişiyi yanına topladı.
Gençlik heyecanı, gençlik enerjisi, kendini kanalize edeceği yeri iyi seçemezse, etrafındaki kişiler ve toplum da, ona doğru yolu göstermezse bu heyecan ve enerji bambaşka sonuçlara yol açabilir. İçinde “devrim” geçen ideolojiler, yani sol söylem, “hırçın” bir dile sahiptir. Bu yüzden dili de yıkıcıdır. İlgi çeker. Gençlerin bu enerjisini kullanır ve kendine çeker. Sol söylemin, müslümanların düşünce uyanışı için entelektüel manada bir katkısı olmuştur. Gerek Türkiye’de ve gerekse Arap dünyasında. Zamanında Nasır, bugün ise “Arap Baharı” buna örnek teşkil etmektedir.
Ancak, geleneği inkar eden, kadim süreçleri ve halkın değerlerini görmezden gelen her ideoloji gibi, sol dünya görüşü de kısır bir döngü içerisinde kaldı. Halkımız, geleneğimiz, “gavura karşı” savaşır. “İmansıza karşı.” Bunun dışında, herkes eşkıyadır. Nitekim, köylüler için dağa çıkanlar, köylüler tarafından ihbar edilmişlerdir zamanında. Onun için bu maya, ne memleketimizde, ne de başka ülkelerde tutmaz.
Örneğin Che Guevara ve arkadaşları, ülkelerini bağımsızlığa kavuşturmak için (her ne kadar Che Arjantinli olsa da) zalim bir diktatöre karşı savaşmışlardır ve halkın neredeyse tamamı da yanlarında olmuştur. Ama sol anlayış, memleketimizde ne halkta, ne de entelijansiyada bir karşılık bulamamaktadır. Onun için, verilen emekler boşadır. Müslümanların hedefinde İslam adaleti vardır, komünizm değil!