
Geçtiğimiz günlerde Genç Haber Merkezi’nde “Ne NATO, Ne Esad! Yaşasın Bağımsız Suriye!” başlığıyla yayınlanan yazının bu başlığı ile ilgili, aleyhte eleştiriler geldi.
Özet olarak, bu eleştirilerde görülen karakteristik özellik, şu deyimi açıkça hatırlatıyordu: “Denize düşen, yılana sarılır.”
Denize düşenler, bütün Müslümanlardır. Çünkü her zaman hatırlatmaya çaba sarf ettiğimiz bir hadis-i şerif var: “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!”
Dolayısıyla, birçok Müslüman susmak istemiyor. Suriye’de yaşanan zulme dikkat çekmek istiyor, bu konuda beyanatlarda bulunuyor. Ve herkesin ilmi, hayata bakışı farklı. Kimseyi yermek gibi, ya da kimseye karşı “kazanmak” diye bir düşüncemiz yok. Sadece aradaki farkı ifşa etmek derdimizdir.
Şimdi, bu yazı ekseninde söylenenlerin, eleştirilerin başında şöyle cümleler kuruluyor: “Yazdıklarınızın NATO ile ne ilgisi var? NATO olmasaydı, Bosna savaşında daha çok kan akacaktı!”
Bu söylenenleri anlıyoruz. Nasıl anlamayalım? Hepimiz bir girdabın içindeyiz. Onlar da, bu girdabın içinden söz üretmeye çalışıyorlar. Söylediklerinin doğru olduğuna inanıyorlar…
Biz, hangi tarafta olursak olalım, neyi savunursak savunalım, yarışı yanlış yerden başlattık. Ve bu yol, bizim yolumuz değil.
Kavramlarımızın, adını “hakikat arayaşı” koyduğumuz arayışlarımızın yolu ve rehberi, batının yöntemleridir. Hepimiz, batı ve doğu diye bir yer olduğu fikrini oryantalistlerden öğrendik. Bu dini ifsad etmek Müslümanlardan daha fazla araştırma yapan oryantalistler sayesinde, elimizde araştırma metinleri var. Akademilerimiz sağ olsunlar, zamanında bunlara çok teveccüh ettiler.
“Yeni bir dünya, yeni bir dil, yeni bir hayat” diye bir şey yok. Bu dünya “bir gül bahçesine” falan da dönüşmeyecek, bunu hepimiz biliyoruz. Sadece, iyilik artacak ya da azalacak. Ütopyalar peşinde değil, iyiliği artırma peşinde olmalıyız onun için.
Esad’ın zulmüne karşı ses yükseltirken, BM ve NATO’nun zulmünü paratoner gibi Suriye’nin üstüne çekmek, kötü ve ferasetli bir Müslümanın alet olamayacağı bir olaydır.
Bu sözüm üzerine, Facebook üzerinden bir arkadaş şu yorumu yaptı: "Demogoji yapma. orada bir katliam var ve NATO, BM bu olaylarda ortak karar alınan bir platform. Sen ve senin gibiler istediğiniz kadar karşı çıkın, askeri müdahale çok yakın!”
Şimdi bu sözler, ferasetli bir Müslümana mı ait? Srebrenitsa’da yaşanan katliamda BM suçludur, bilmeyenler gidip okusunlar. Biz, “emperyalizm, NATO’ya hayır, BM’ye hayır!” kelimelerini Marksistlerden öğrenmedik. Kendi acılarımızla, Müslümanlara yapılan zulümlerle öğrendik.
NATO’nun ve BM’nin müdahale ettiği, daha doğrusu “işgal” ettiği hiçbir coğrafyadan hayır gelmemiştir. Afganistan’a yapılan NATO müdahalesi ortadadır. İki gün önceki BBC’nin haberine bir göz atalım:
Biz Bosna savaşında “Sen olmasaydın NATO” demedik. “Sen olmasaydın Aliya” dedik!
Esad`a inananların ödülünü Esad versin. NATO`ya inananların ödülünü NATO versin.
Allah`a inananların ödülünü Allah verecektir.