
Kıssayı bilirsiniz, meşhurdur.
Haylaz ve yaramaz çocuğunun davranışları karşısında babası çocuğuna hep “oğlum, sen adam olmazsın!” dermiş. Gün geçmiş, devran dönmüş çocuk büyümüş. İstanbul’a okumaya gider çocuk, okulunda, imtihanlarında başarılı olur, yıllar sonra gelir kendi şehrine vali olur. Valinin adamları babasının yaşadığı köye gider, babası Ahmet efendiyi bulur getirirler valiliğe. Makamın karşısına çıkar baba.
-“Ben kimim, tanıdın mı beni?” der şimdi vali olmuş o eski çocuk.
Adam tanıyamamış, cevap vermiş: “Siz bu şehrin valisisiniz.” Demiş.
Vali de cevabını vermiş babasına: “Ben senin yıllardır görmediğin oğlunum. Hatırlıyor musun, bana küçükken “sen adam olamazsın!” derdin diye eklemiş.
Adamcağız meseleyi anlamış, demiş ki: “Beni, babanı ayağına bunu söylemek için mi çağırdın? Ben sana vali olamazsın demedim oğul, adam olamazsın dedim!”
Evet, mesele vali değil adam olabilmekte. Adam gibi vali ise en güzeli. İkisi bir arada. Var mı böyle biri? Var tabi. Aksaray valisi Orhan Alimoğlu…
Orhan bey, kendi benliğini devletin kurumsal ve “tanrısal” benliğinde fenaya erdirmemiş, değerlerini, bu toprağın mayasını kendi kişiliğinde, makamın getirdiği rehavetle birlikte bozmamış. Kendisine bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak teşekkür ediyorum.
Çünkü yumuşak bir koltuğunuz varsa, büyük bir odanız, emriniz altında onlarca memur, bir makam arabanız ve şoförünüz varsa, değişme imkanınız yüksektir. Çünkü bütün bunlar, size devletin bir gölgesi olma gücünü vermiştir. Nefsinize sahip olamadığımız takdirde bütün bunları kendi amacınız için, kendi nefsiniz için kullanabilirsiniz. Bunlar olmayan şeyler değildir. Geçmişte örnekleri çok fazladır.
Aksaray valisi Orhan Alimoğlu’nun vali sıfatıyla neler yaptığına bir bakalım, daha doğrusu koltuğunun hakkını nasıl verdiğine: “Okulların çok başarılı öğrencilerini rutin olarak Vali Konağında misafir ederek kendileri ile sohbet eden Vali Orhan Âlimoğlu öğrencilere çeşitli hediyeler veriyor, sohbet ediyor ve okumaya teşvik ediyor.”
“Köylerde uygulamaya koyulan ve örnek bir çalışma olarak gösterilen kilitli parke taşının köy meydan, ana ve ara yollarına döşendiğini belirten Vali Alimoğlu, yapılan çalışmaların kurumların ortak çalışmalarıyla yapıldığını, sadece Aksaray merkez köylerinde toplamda 800 bin m2 kilitli parke taşının döşendiğini söylüyor.”
“Aksaray’ın daha yeşil bir kent olması için yapılan önemli çalışmalar arasında meyveciliğin teşvik edilmesi, köylerde kapama meyve bahçeleri oluşturarak, vatandaşların kimseye muhtaç olmadan geçimlerini temin edilmesi yönünde örnek bir çalışma daha sergileniyor.”
“Çiftçilere 20-25 baştan oluşan damızlık koyun dağıtımı yaptıklarını, vatandaşların koyunlara en iyi şekilde bakarak, etinden, sütünden yününden fayda sağladığını söyleyen Vali Alimoğlu, Aksaray’da koyunculuk projesi kapsamında toplamda 1.670 damızlık koyunun 86 aileye dağıtıldığını belirtti.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, valilere seslendiği bir konuşmasında şu sözleri söylemişti:
“Vali kardeşlerim fakiri yoksulu kapınıza beklemeyin. Siz onların kapılarına gidin. Mehmet Akif’in dizelerinde “Kenarı Dicle`de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelirde adl-i ilahi sorar Ömer`den onu” dediği Ömerler sizlersiniz. Vali kardeşim halkla iç içe halkla yan yana halkla gönül bağı kurmuş bir şekilde yoluna devam edecek. Ben diyorum ki Vali arkadaşın sevgili kardeşim al hanımını yanına zaman zaman sürpriz ziyaretler yap. Fakiri fukarayı bul garip gurebayı bul. Hanımefendiyle bu ziyaretleri yaptığın zaman özgüven artacaktır. İçinizde yapanlar var zaten ama bunları yayalım. Valiler gerektiğinde çizmeyi giyecek, gerektiğinde iş makinesinin üstüne çıkacak, gerektiğinde çamur sokaklar varsa adımlayacak. Makam odalarından çıkmayan vali istemiyorum.”
Ne diyelim bütün valilerin ve kamudaki amirlere örnek olsun!