
Kadir Topbaş, katıldığı bir televizyon programında İstanbul’da artık minibüslerin kaldırılacağını söylemiş. Minibüs esnafının ise mağdur edilmeyeceğini, otobüs hatlarına yönlendirileceğini eklemiş sözlerine.
Yetmişli yılların başlarından itibaren ve o yıllardan öncesinde de, otomobil dolmuşlar olmak üzere, Türk halkı minibüslerle tanıştı. Özellikle İstanbul’da, hızlı, “dolunca kalkan –dolmuş”, pratik işleviyle çok tutuldular.
Belediye otobüslerinin belli saat aralıkları, durmak için duraklara riayet etme kuralları, her istikametten geçmeyişleri, minibüsleri cazip kıldı. Böyle olunca çoğaldılar, bu da şunu getirdi:
Örneğin Necip Fazıl Mahallesinin Sakarya sokağında oturuyorsunuz, oradan otobüs geçmez, yani sokaktan otobüs geçmez, caddeden geçer, ama minibüs geçer. Kıvrımlı yollardan, dar sokaklardan geçer. Hem sayıları çoktur çünkü hem de küçüktürler. Her yerden çıkar, inerler.
Şoförlük ilginç bir meslek. Yani şöyle ki, ister otobüs şoförü, ister minibüs, taksi şoförü olsun –asla hepsi için değil- sinirli, gergin, oluyorlar. Ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Çünkü herkes değişik hadiseler yaşamıştır. Saatlerce trafikte kalmak kolay değil, ama sabretmek zorundalar. Çünkü ekmek paralarını buradan kazanıyorlar.
Örneğin dün, bir emanet almak için bir otobüs firmasının Ataşehir’deki ofisine gitmem gerekiyordu. Bindim servise. Beş dakika sonra Üsküdar’dan Harem’e ulaştık. İndi, muhabbet ediyor oradaki yazıhanede. Bir sigara yakmayı da ihmal etmedi. Benim kaçıracağım otobüs falan olmadığı için rahatım. Ama kadın ağlanıyor. Neredeyse küfürler savuracak adamın yanına gidip.
Az sonra adam geldi, kadın bastı narayı. Cevap: “Hanfendüü, bu ne sinür, bağırma tepemde!” Ardından son ses bir Ankara havası. Buna da ben müdahale ettim, tövbe tövbe çekerek adam yolu bitirdik.
Trafik stresini İstanbul’da araba kullanan herkes iyi bilir. Bazen yarım saatlik yol iki saate çıkar. Hatta daha da fazlası olur çoğunlukla. Sinirler gerilir, en ufak meselelerden tartışmalar hatta kavgalar çıkar. Minibüs şoförlerinde de bu durum kroniktir.
“Aslında bir çaresi yoktur” falan demek istemiyorum. Tabi ki vardır. Sabır! Bunun farklı yoldan bir eğitimi gerekiyor. Artık bunu belediye mi üstlenir kim yapar eder bilmiyorum. Gerçi minibüsler gerçekten de kalkacak gibi gözüküyor, bu süreçten sonra otobüs ve diğer ulaşım araçları, taksi şoförleri için bu eğitim verilebilir.
Yani minibüs şoförlerinin şöyle bir halet-i ruhiyesi var ayrıca: “Bu hat bize ait kardeşim. Bu yolcuların da başka çaresi yok. Onun için nasıl davranmak istersem öyle davranırım, patron benim!”
Bu tip adamlar, bu tip durumlar da işte, hayatın küçük diktatörleri ve diktatörlükleri…
Haksızlığın kaldırılması, vicdanlarımızı rahatlatır. İnşallah bir çözüm bulunur, yani minibüsler kaldırılsa bile bu şoförler mağdur edilmemeli. Ama iyi bir eğitim süreçleri de olmalıdır.