Afrika’da birçok aile beş senedir et yememiştir. Bu kurbanlar ailelerin gönlünü alıyor, teselli veriyor. Vallahi her kim bu kesilen hayvanların etinden bir parça alırsa gözyaşları yanaklarından akıyor.
Hüdayi Vakfı’nın Afrika’daki hizmet duraklarından biri olan Burkina Faso’nun manevi liderlerinden ve kanaat önderi Dr. Halid Sana geçenlerde ülkemizi ziyaret etti. Dr. Halid Sana, yüzyıllardır sömürülen, horgörülen, Afrika’nın mâkûs tarihini değiştirmek için Müslümanca bir tavırla canla başla mücadele veriyor. “Ben de sizin gibi Türk halkı gibi insanı İslam için seven biriyim.” diyor. Kendini “Hz. Selman Farisi ve Hz. Bilal’in dediği gibi Ben İslam’ın çocuğuyum” diye tanıtıyor. Dr. Sana, yürüdüğü yoldan emin, heyecanını ve coşkusunu imanından ve ilminden alan, gelecek vadeden bir fikir ve gönül adamı.
Afrika’dan gelen Müslümanların Türklere ve Osmanlıya duydukları muhabbet ve sevgi çok dikkatimizi çekiyor. Sizde de bunu hissediyoruz. Bu muhabbetin kaynakları sizce neler?
Özellikle bu asırda Afrikalılar bütün halklardan ümidini kesti. Ancak Türkler müstesna. Çünkü diğer milletler Afrika halkının umutlarını boşa çıkardılar ve Afrika halkını ihmal ettiler. İsimlerini zikretmeyeceğim bazı milletler Afrikalıların kendilerine kul köle olması için sömürdüler, Afrika’yı fakir bir halde aç ve susuz bıraktılar. Ama Türk halkı bütün aleme şefkat ve lütuf nazarıyla bakıyor. Bunun için Afrikalı insanlar ve alimler “Osmanlının varisleri olan bu Türkler salih bir halk ve özellikle de ıslah edici bir millettir.” diyorlar. Şurası da bir gerçektir ki, salih olan kendi nefsine ehemmiyet verir, sadece kendisi için salih olur. Ama muslih olan diğergamdır, başkasının da derdine ortak olur, başkasına da ehemmiyet verir, yardım eder. Türkler eski zamanda ve yeni asırda biz Afrikalıların dertlerine daima ortak oldular. Bakınız Türklerin Afrika’ya az bir zamanda göstermiş oldukları teveccühü kıyaslarsak; yapmış oldukları iş elli senelik bir hizmete bedeldir. Birçok yerde açmış oldukları, susuzluğu gideren su kuyuları, inşa edilen camiler, Kur’an kursları, küçük tıp merkezleri, sağlık ocakları, devamlı gönderilen yardımlar, özellikle geçen bayramda gelen kurbanlar….. Afrika’da birçok aile beş senedir et yememiştir. Bu kurbanlar ailelerin gönlünü alıyor, teselli veriyor. Vallahi her kim bu kesilen hayvanların etinden bir parça alırsa gözyaşları yanaklarından akıyor. Çünkü uzun zamandır istediği arzusunun susuzluğunu bir parça et gideriyor. Cenab-ı Allah’a en hayırlı kulluk ve Allah’a en faziletli şeyle yöneliş fakir ve gariplerin gönlünü almak ve onlara teselli vermektir. Bu asırda Osmanlının varisleri olan sizler, en hayırlı şey olan gönül alıyorsunuz. Ben Afrika’da yaşayan bir davet insanıyım ve Afrika milletlerini dolaşıyorum. Müslümanların kalbî teveccühlerini, genel kanaatlerini biliyorum. Onlardan bazıları “Keşke Osmanlı tekrar geri dönse” diyor. Sizler biliyorsunuz, tarihte zikrediliyor. Osmanlının emrinde Afrika’da Muhammet Paşa komutanlığında askerler vardı. Osmanlı askerleri buradan Afrika’nın en ücra en uzak yerlerine kadar ulaşmışlar ve uzun müddet kalmışlardı.
Bütün bu ihsanlar ve hediyeler insanların kalplerindeki Türk halkına olan muhabbeti tutuşturuyor. Ben bu ziyaretimde yanımda küçük yaşlarda üç çocuk getirdim. Onlara “Bu ziyaretiniz esnasında Türkleri nasıl buldunuz? diye sordum. Niçin onlara sordum, çünkü küçük çocuk yalan söylemez, ne görürse onu söyler. Onlar bana, “Bu insanlar bizi kendi evlatları gibi görüyorlar, bizlere şefkat, merhamet ve lütufla bakıyorlar. Türk halkı bizim rengimizi görmedi, ama başka milletler bizim rengimizle alay ettiler.” dediler. Türk halkı bizim Afrika’da yaşadığımız dert ve kederlerimizi paylaşıyor, sıkıntılarımıza ortak oluyor. Öyle ki oradaki sıkıntılarımız çok büyük. Okul yok, su yok. Giyecek ve yiyecek yok. Kurban bayramında bir köyde kurban kesen ancak bir kişi bulursunuz ya da bulamazsınız. Mesela bu mübarek Ramazan ayında birçok insanın oruç tutmadığını görürsünüz. Sorsanız “Sen Müslümansın niçin oruç tutmuyorsun?” “Ben sahur için su ve iftar için bir şey bulamıyorum, nasıl oruç tutayım!” diye cevap verirler. Türklerin parlak beyaz eli bu gözyaşlarını siliyor ve biz bu ele teşekkür ediyoruz. Bu parlak ve beyaz elin, çocukların ve malın fayda vermediği, Allah`a sadece selim kalp ile gelenin fayda sağladığı o günde Hazreti Muhammed (S.A.V.) Efendimizle musafaha etmesi için dua ediyoruz.
Bize biraz Burkina Fasolu Müslümanların halinden, imkânlarından bahseder misiniz?
Size üzülerek açıkça söyleyebilirim ki Afrika’da Müslümanların Hıristiyanlara nispeti %60’dır. Nicelik bakımından Müslümanlar çok, ama nitelik bakımından Hıristiyanlar, Müslümanlardan birçok noktada yüz katı daha ileridir. Bunu üzülerek söylüyorum. Bana Kongo’daki Müslümanlardan birisi “Şayet Afrika’daki Hıristiyanlara yapılan yardımların binde birini Müslümanlar bulsa, Afrika kıtasında herkes kısa zamanda Müslüman olurdu” demişti. Ne yazık ki Müslümanlar onlara karşı hiçbir şey bulamıyorlar. Onlar öncelikle göndermiş oldukları misyonerlere çok önem veriyorlar. Bazı İslam devletleri ise davetçi insanların fakir ve miskin olmasını istiyorlar, hiç bir şekilde İslam’ı hizmet edenlere kolaylık göstermiyorlar. Oysa fakir ve zayıf olarak yaşayan birisi toplumu nasıl etkileyecek? Bir yere gidip davet yapmak istediğinde onu görenler dış görüşüne bakıp bu miskin diyerek alay edecekler. Ama Hıristiyan devletler ise misyonerlerine en lüks son model araba, en güzel binalar tahsis ediyorlar, yüksek meblağda maaş veriyorlar. Maddi olarak kuvvetli olduklarından tesirli oluyorlar. Afrika’da özellikle Burkina Faso’da Hıristiyanlara baktığınız zaman maddi cihetle Müslümanlardan çok ileride göreceksiniz, öyleki bizlere fukara ve miskin nazarıyla bakıyorlar. Hıristiyanların okulları var. Bu okullardan sonradan yetkili olanlar mezun oluyor. Afrika’yı dolaşınca bakanların, bürokratların Hıristiyan olduklarını göreceksiniz. Yani Müslümanlar baştan kaybediyorlar. Onlar kuvvetli olduklarından, iyi eğitim alıp bütün yetkileri ellerinde bulunduruyor ve Müslümanların aleyhine birçok zalimce kararlar alıyorlar. Sadece benim bölgemde hastanelerden tutunda halkın ihtiyaç duyduğu aklınıza gelen her şeye kadar altmış tane Hıristiyan müessesesi var. Bütün bunlar İslam kimliğini ortadan kaldırmak ve değiştirmek için yapılıyor. Hangi millet olursa olsun kalkınmak istiyorsa gençliğine önem vermeli ayağa kaldırmalıdır. Gençlere güzel bir terbiye ve eğitim verilirse o toplum büyük bir güç ve kuvvet kazanır. Bir misyoner bizim bölgemize gelmişti ve uzun müddet bölgemizde yaşadı. Büyüklerimiz camide zikir halkasında Allaha telayı zikrederken, misyoner, oraya gitmiş onlara bakmış ve gülmüş sonra arabasına binmiş ve gitmiş. Bizimkiler bu hareketinin sebebini sorunca “Ben sizin kuvvetli bir hareket sahibi olmanızdan sıkıntı duyuyordum. İsmi İslam olan her şeyin bitmesini istiyordum. Ne zamanki sizin zikir halkanızda hepinizin 60–70 yaşlarında yaşlı kimseler olduğunu, aranızda gençlerin olmadığını anlayınca bu işin bitme noktasına geldiğini anladım. Şayet aranızda gençler olsaydı yükselişte olduğunu anlar ve üzülürdüm.” dedi.
Kurban çalışmaları Burkina Fasolu Müslümanları nasıl etkiliyor?
Ben daima Türklerin Afrika’ya uzanan ve yardım eden ellerine parlak ve beyaz eller diyorum. Sizin bize takdim etmiş olduğunuz kurbanlar bizim yanımızda neler yapıyor bir bilseniz. Öyle ki bu kurbanlar kalplerde yüzlerce konferansın yapamadığı tesiri icra ediyorlar. Türkiye’ye gelmeden iki hafta kadar önce, devlet yetkililerinden birisiyle görüştüm. Bu kişi bir Hıristiyandı. Bana “Burkina Faso’da kurban ve diğer yardım faaliyetlerinde bulunan Hüdayi Vakfı’nı biliyor musun?” diye sordu. Ben de “Evet onlarla yardımlaşıyoruz.” dedim. Bana “Bu müessese mübarek bir müessesedir” dedi. Sonra yine “Ben bir Hıristiyanım, ama bu müesseseye var gücümle her bir hususta yüce hedeflerine ulaşması için yardımcı olacağım” dedi. Geçen yılki kurban hizmetinden gayri Müslimlere de ayırım yapılmadığı için onlardan özellikle dul kadınların kalpleri İslam’a meyletti. Çünkü insan fıtraten kendisine ihsan eden yöne muhabbet eder. Hadis-i Kutside “Ey Davut, insanlara nimetlerimi hatırlat çünkü nefisler kendisine ihsan edene muhabbet eder ve kötülük yapana da düşmanlık besler.” buyruluyor. Ne kadar konuşsam da size anlatamam, anlatmış olsam da eksik olmuş olur. Bu hizmet ve faaliyetlerin bizdeki tesirini anlatmaya dil kifayet etmiyor. Konuşmak değil, ancak gözyaşları anlatabilir. Orada her kime kurban etinden verilmişse, gözyaşlarıyla halini anlatmıştır. Onun konuşması ancak gözyaşı olmuştur. Görmediniz mi!?
Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Asıl ben duygularıma tercüman olduğunuz için teşekkür ederim. Allah Türk milletinden razı olsun.