
“Öcü devlet” algısı son yıllarda gerek gerçekleştirilen operasyonlar, çetelerin ve büyük yapıların çökertilmesiyle, gerekse devlet kurumlarına bir makyaj, imaj çalışmasına girişmesiyle, hafızalarımızdaki yerini terk etmeye başladı.
Her ne kadar merkez medya kurumlarında ve özellikle Hürriyet, Milliyet, Radikal gibi gazetelerin de desteğiyle tutuklu gazeteciler meselesi Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuksuzluğu gibi gösterilse de (ki onlar için daha adil ve hemen sonuç alınabilen bir yargılama sürecini gönülden istiyorum) devlete karşı olan algımızda gerçekten bir düzelme, olumlu bir gelişme söz konusudur.
Şimdi bu yazıyı o medya organlarından birisi okusa şu yorumu yapması muhtemeldir: “Hukuk sadece sizin için değil mi? Solcular, Kürtler için hukuk yok tabii!” Durum hiç de sandığınız gibi değil beyler derdim bende herhalde. Gerçekten de öyle değil, sadece Müslüman olduğu ve İslam’a dair fikirler ürettiği, kitaplar yazıp eserler verdiği için 28 Şubat sürecinin “günah keçisi, zamanın lanetlisi” kabul ettiği ve yıllardır cezaevinde yatan bir sürü İslamcı düşünce mahkumu var.
Konuya gelelim: Keşan müftüsü şöyle ifadeler kullanmış geçen günlerde: "Noel baba yaşamış mı, yaşamamış mı belli değil. Bir yer söyleniyor ve orada yaşadığı ifade ediliyor. Ama Hıristiyan aleminin çıkardığı bir şahsiyettir. Noel Baba baca ve pencereden giriyor. Ama doğru dürüst birisi olsa kapıdan girerdi. Biz de kapıdan giriliyor. Kuran-ı Kerim`de; `Evlere kapıdan girin` diyor. Neden bacadan giriyor ki?"
Siz bu sözler üzerine ne yaparsınız? Ben olsam gülerim. Çok muzipçe çünkü. Ayrıca bunu gayet ciddi bir biçimde söylemiş bile olsa, bu sözlere gülüp geçilir. Kimsenin de vay efendim din ayrıcalığı yaptı, ayrımcılık yaptı bu adam gibi düşüncelere gark olmadığı açıktır. Ha böyle düşünen olmuşsa bile, -tekrarlıyorum, yoktur!- bu spesifik, kişisel bir tepkidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı ne düşünmüş peki? Gülmüşler mi? Hayır! Soruşturma başlatmışlar. İşte o “öcü devlet” algısı gereğince, “gizli eller” falan devreye bile girmeden “durumdan vazife çıkaran” bazı devlet görevlileri “oh ne kadar da güzel bir iş yaptık, soruşturmayı böyle başlatırız biz, resmi söylemler dışına nasıl çıkarsın sen, hutbeni oku al maaşını” dercesine yaklaşmışlar meseleye.
İşte bu tutum, gerçekten de ahlak meselesi, ne oldu yani? Soruşturma başlattın da başın göğe mi erdi? Dini “diyaneti” mi korudun? Oysa ki, sorunumuz izzetimiz, onurumuzdur. Ne sorunlar, ne meseleler var. Git sen böyle şeylerle ilgilen. Gerçekten yakışmıyor. Diyanet, eski bir kurumdur. Bunun için, sırf bu geçmişinden dolayı dahi bir ağırlığa sahiptir. Mehmet Görmez hocanın da başlattığı çalışmaları takdir ediyoruz. Diyanet içerisinde, camilerde çok güzel uygulamalara gidildiğini görüyoruz.
Ama gerçekten bu tür yaklaşımlar ve kraldan çok kralcılık yapmak iddiasıyla, tutumuyla bir yere varılmaz. Bunu birilerinin o memurlara anlatması gerekiyor!