
Manşet şu: “Atanamadı, polis oldu, şehit düştü”
Alt metinde: “Şehit olan Zafer Sayil’in Tarih Öğretmenliği mezunu olduğu, ataması yapılmayınca polis olmayı seçtiği ortaya çıktı.”
Bu başlık, çok sinsi bir gazetecilik oyunudur. Daha da ötesinde bir ahlak sorunudur. Genelde kişi ahlakıyla, özelde gazetecilik ahlakıyla ilgili bir problemdir.
Toplumun, okuyucunun istenilen tarafa “yönlendirilmesi” sinsiliği, Hürriyet Gazetesinin ve Türkiye basın tarihinin en başta gelen sorunlarından biridir.
Haberde verilmek istenen mesajı hepimiz anlamışızdır. Yani deniyor ki: “Bakın Hükümet atamasını yapmadı, gitti polis oldu, şehit düştü. Bunun sorumlusu atamaları yapmayan hükümettir.”
Bu gelenek, arızidir, sakattır. Bu halk sinsiliği de, sinsileri de hiç sevmez. Ama bu adamlar, “mesajlarını” bu şekilde gizlemekte ustalar.
Sormak lazım, polislik mesleği de, öğretmenlik gibi “kutsal” sayılan bir meslek değil midir? Deniyor ki işte öğretmenlik eğitimi aldı ama polis oldu.
Olabilir. On binlerce atanamayıp da, evinde atanmayı bekleyen, amelelik, işportacılık yapan adam var. En azından bir devlet görevlisi olmak için, polis olmak için bekleyen bir sürü insan var. Yani bu haberler, bu konular o kadar yanıltıcı ki, rasyonel olarak asla hak vermeyecek insanlar bile ortada “şehit haberi” olduğundan vicdanen bu haberi haklı bulabilir. Ki buluyorlar.
Bu meselenin birçok boyutu var. Bir defa dinimiz, kadere imanımız bize “ölümün nerede ve ne zaman geleceğini bilmediğimizi” vazeder…
Bu muhalefet, bu sinsi muhalefet hiç bitmeyecek büyük medyada. Basına bir kişilik gibi sirayet eden bu “hal”, belki bir neslin yenilenmesiyle ancak aşılabilir.
Muhalefetin de “delikanlı” olanı vardır. En azından, bütün halk senin karşında olsa, her şey senin karşında olsa bile, “apaçık” söyleyecek, anlatacak yani delikanlı olacaksın, sinsi olmayacaksın ki kaypak demesinler!