
Cumhuriyet, Birgün gibi gazeteleri; odatv.com, solhaber.com gibi siteleri takip etmeye çalışıyorum. Ne yapıyor ve ne söylüyorlar? Dünyadaki ve Türkiye’de gelişmeleri nasıl okuyorlar, ne düşünüyorlar diye bakmamız, takip etmemiz icap ediyor…
Böyle olunca, bizim bakışımızla, onlara gayet normal gelen ama bize göre absürt bir sürü haber, yorum düşüyor sayfalarına. Bunlardan bir tanesi de, Birgün gazetesindeki bir sokak röportajı, daha doğrusu esnaflarla gerçekleştirilmiş bir röportaj…
Kahramanımız, Kapalıçarşı, Taksim ve Çemberlitaş’taki “Osmanlı motifli ürünler” satan esnafla görüşüyor. Ee ne var bunda? Diyeceksiniz. Ama kahramanımızın bir amacı var: “Acaba, Osmanlıcılık hortluyor mu?” diyor esnafa sorusunda. Röportaj zaten bu konu üzerinde şekilleniyor.
Soruya bakın: “Üzerinde Osmanlı’ya ait motiflerin bulunduğu objeler satan bir esnaf olarak, müşterilerinizde bu ürünleri almaya yönelik eğilimi nasıl yorumlarsınız? Osmanlıcılık hareketinin hortlamasından söz edebilir miyiz sizce?”
Ya da şu soruya;
"Üzerinde Osmanlı motiflerinin olduğu t-shirtler satıyorsunuz. Şu sıra bu tip şeylere olan talepte bir artış söz konusu mu? Öyleyse, politik bir arka planı var mıdır bu durumun?"
Tabi esnaf bu sorulara hiç aldırış etmiyor. Satışlarından ve talepten bahsediyorlar. Politik arka plan falan düşünen yok.
Bu ülkenin solcuları, küçük düşünmeye devam edecekler, durum bunu gösteriyor. Çünkü ideolojileri de, kendileri de küçük düşünüyorlar. Bir zamanlar Marksizm, “fabrikalara zincirlenerek 12 saat çalıştırılan çocukların” olduğu bir dünyanın vicdanıydı. Ancak Sovyet deneyiminden sonra, dünyaya kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyen büyük bir garabete dönüştü Marksist teori. Onun için: Tek yol İslâm diyoruz.
Bu röportajı gerçekleştiren arkadaşımız, bu gereksiz soruları soruyor, çünkü küçük düşünüyor. Bir “iktidar savaşı” üzerinden düşünüyor. Okuduğu kitapların yazarlarının, maaşını ödeyen gazetenin de savaşı budur: İktidar savaşı! “Osmanlıcılık mı geliyor!” Derdiniz bu olursa, kendi halkınız tarafından mahkum edilirsiniz. Gerçi, bunun için “şeref duymaya” falan kalkarsınız, “onlar anlamadı” gibi sözler etmeye dahi kalkarsınız ama, her şey boşuna. Pirincin içindeki taş her zaman ayıklanır.
İslam üzere olup da, eleştirilerinizi Allah’ın kitabına riayet üzerinden yapmadığınız sürece, gerek kısa vadede, gerekse uzun vadede asla kazanamayacaksınız! Bu dünya bir gül bahçesi değil, hiç olmadı ve olmayacak, ama güzellikleri artırmak vardır. İyi olanı yaymak, paylaşmak. Sosyalizm dediğin ideoloji sana “zina özgürlüğünü” veriyorsa o ayrı. İslam’da bu yok. Ama sen, “adalet istiyorum” diyorsan, “gelir adaletsizliğine son” diyorsan, gel beri…