
Dün (11 Aralık Pazar) gerçekleştirilen AÖF Türk dili ve edebiyatı sınavına katılan bir arkadaşımız, sınavdan sonra bize ulaşıp, bir serzenişini dile getirdi.
Dedi ki: “Haftalarca çalışarak sınava girdim. Ancak, çalıştığım neredeyse hiçbir konudan soru çıkmadı. Birçok kişi bu mağduriyeti yaşadı. Sadece ismini vermek istemediğim bir yayın tarafından çıkarılan kitaptaki sorulara ve konulara benzer sorular çıkmıştı. O kitaptan çalışan arkadaşlara sorduğumuzda sınavlarının çok iyi geçtiğini söylediler.”
Şimdi, arkadaşımız bu sözleri durumu ifade etmesi bakımından yeterli aslında. Çok büyük bir sorun var ortada. Ne olup bittiğini bilmiyoruz. Öğrenciler, vatandaşlar olarak. Bu durum bir rastlantı mıdır, yoksa işin içinde başka ‘bilinmeyenler’ mi var? Kimseyi zan altında bırakmak istemeyiz şüphesiz. Ama başka öğrenci arkadaşlarımıza başvurduğumuzda da, bu yanıtı alıyoruz: O yayınevinden çıkan bütün kitaplar, sınavlardaki sorulara çok yakın bilgiler içeriyor.
Bu, yayınevinin başarısı da olabilir. Ama, her öğrenci, bu yayınevini bilmek zorunda mıdır? O yayınevinin kitabını mı almalıdır mutlaka? Ki, bize ulaşan arkadaşımız, kitaplara seksen lira para verdiğini, şimdi ise bu kitaplara bir güveninin kalmadığını belirtiyor. Tekrar para verip de, diğer yayınevinin kitaplarını mı almalıyım şimdi! diyerek bu duruma tepkisini koyuyor.
Madem durum böyle, onlarca yayınevi var piyasada, hangisi işime gelirse, kişisel kanaatime göre hangisini uygun bulursam onu alırım! Peki sonra? Sınavda neredeyse ‘o yayınevinden çalışsaydınız sizde yüksek puan alırdınız’ dercesine bir durum ortaya çıkıyor.
Bu sınavı hazırlayanlar bu durumu ciddiye almalı, çünkü tıpkı sektör haline gelmiş dershaneler gibi bu ‘kitap sektörü’nün de önüne geçilecek gibi gözükmüyor. Bari ortada adalet olsun!