Hüsrev Hatemi Hoca hekimlik ile şairliği beraber götürebilen ender insanlardan. 1938 doğumlu. 1962’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. İç Hastalıklar alanında profesörlüğü bulunuyor. Halen Türkiye Tıp Akademisi Başkanı. Şiirleri toplu olarak “Ağustos Melali” adıyla Dergâh’tan yeniden yayımlandı. “Kelimeler Kitabı” bir diğer eseri. Geçtiğimiz aylarda en son “Kimlik Kuyusu” kitabı yayımlandı. Biz de bu vesile ile hocamızın kapısını çaldık, hem kitaptan hem de hayattan konuştuk...
Dergâh Yayınları’ndan son çıkan kitabınız “Kimlik Kuyusu”nda, kimlik bunalımına ve köklerden uzaklaşmaya vurgu yapıyorsunuz. Çözümün de hiç kolay olmadığını ifade ediyorsunuz. Bunu özellikle 2000 sonrası nesil için mi söylüyorsunuz yoksa kendi jenerasyonunuzu da dahil ediyor musunuz?
Tabii bizim jenerasyon harika olsaydı. Şimdiki kuşak da harika olurdu. Bizim kuşak da şimdiki durumdan en az yarı yarıya sorumludur.
Antik Yunan dönemindeki metinlerde bile gençlerden bir şikayet söz konusu. Binlerce yıldır bu durum pek değişmedi. Her nesil kendinden bir sonra gelen nesli beğenmiyor. Bugün de pek çok çevrede sıklıkla gençlerin bozulduğu, iletişimin zayıfladığı, teknolojik hakimiyetin değerleri zayıflattığı gibi sitemler dile getiriliyor. Siz gençlerden memnun olmayanlardan mısınız?
Hayır eski nesil için de benim nesil için de şimdiki nesil için de farklı düşünmüyorum. Sadece naif vatanseverlik farklı, bu yönümüzde grafik gittikçe zemine yaklaşıyor. Bilgi düzeyimizin grafiği yükseliyor. Fakat dayanışma (solidarité, tesânüd) grafiği de düşüyor.
Erol Göka Hoca ile yaptığımız bir söyleşide “Gençlerden umudu kesmek günahtır” demişti. Açıkçası benim çok ilgimi çekmişti bu ifade. Siz ne düşünüyorsunuz bu hususta. Umudu kesmemeli miyiz?
Kesinlikle Erol Göka gibi düşünüyorum. Gençlerden ümidi kesseydim köşeye çekilir ve susardım.
Attila İlhan’dan Etkilendim
Yaklaşık 55 yıldır yazı dünyasının içindesiniz, bir tıp doktoru olarak yolunuzun edebiyatla kesişmesi nasıl olmuştu? Ve bugünden geriye doğru baktığınızda neler hissediyorsunuz?
İlkokula başlamaya bir yıl kala yazıp okumayı öğrenmiştik. Babam eve kaliteli bir dergi getirirdi. Oradan Faruk Nafiz ve Yusuf Mardin şiirleri okuyarak ben ve birader ikimiz de edebiyat merakı edindik. İlkokul boyunca ikimiz birden sınıf arkadaşlarımıza iki Hacivat gibi göründük.
Ömrünüzün bereketli geçtiğini düşünür müsünüz?
Yaşlandıkça Elhamdülillah demeyi öğrendim.
Malumunuz, Tanpınar “Edebiyatta benzememek esastır” der. İbrahim Tenekeci sizin şiirleriniz için “En belirgin yönü, yalnızca kendisine benzemesidir” diyor. Siz bunu doğrularcasına bir söyleşide “Kendim kalmaya özen gösterdim” diye ifade etmiştiniz. Şiirde ve düz yazıda özgünlüğü yakalamak nasıl mümkün olur? Yeni kalemler için de benzememeye çalışmak önemli midir?
Hiçbir şair etkilenmeden şiirini geliştiremez, ben Attila İlhan’dan etkilendim. 1961’de başladı, 1968’e kadar sürdü. 1965’de Nazım Hikmet şiirlerini okumak serbestleşincence Attila İlhan’ın da Nazım Hikmet’ten etkilenmiş olduğunu gördüm.
Nazım Hikmet etkisi de 1965 - 1973 arasında sürdü. Sonra İbrahim Tenekeci’nin bahsettiği kişi oldum.
Yani yazmaya yeni yeni başlarken etkilenmek çok normal?
Kesinlikle öyle. Etkilenmeden olmaz. Ama bu devam ettirelemez, sonra kendi yolumuzu bulmalıyız. Genç arkadaşlar böyle yaparlarsa benim 1961-1971 maceramı izlemiş olurlar. Nasıl itiraz edebilirim?
Aşırıya Kaçan Nasihatçiler Dinlenmez
Sizin için “Gençlerle konuşmayı ve gezmeyi sever, arkadaşlarının çoğu gençlerden oluşur. Onlara büyük bir şefkatle yaklaşır. Buna karşılık, nasihat etmekten pek hoşlanmaz” deniliyor. Neden nasihat vermekten hoşlanmazsınız? Bazen tavsiyeler de gerekli değil midir?
Bende nasihat de vardır. Fakat aşırıya giden nasihatçiler can kulağı ile dinlenmezler Kendimden biliyorum. Aşırısından daima kaçındım.
Kitapla, kültür ve sanatla beslenme belli bir dönemden sonra ihtiyaç listesinde gerilere düşüyor mu? Artık hep aynı şeyleri okuyor ve duyuyor gibi hissediyor musunuz kendinizi?
Yeni üslupla güzel bir şiir veya hikaye okursam bayağı memnun olup etrafıma anlatıyorum.
Uçakta İlham Gelir Otelde Yazardım
Başucu kitaplarınız var mıdır? Varsa hangileridir efendim?
Eski şiirin rüzgarıyla Yahya Kemal’in eserleri, Hz. Mevlana’nın Divan-ı Kebir’i.
Her durumda ve ortamda yazabilir misiniz, yoksa yazmak için özel mekan ve anlara mı ihtiyaç duyarsınız?
Şir ilhamı azaldı. 2000’li yıllara kadar en yoğun ilham uçakta, şehirlerarası otobüslerde veya İstanbul’da dolmuş veya taksilerin arka koltuğunda gelirdi. Otelde veya evde yazıya dökerdim. Şimdi daha az.
Bir gün tamamen size kalacak olsa kaç saatini okuyarak geçirirsiniz?
5- 8 saat.
Hiç unutamadığınız ve halen etkisinde olduğunuz bir kitap ismi rica etsek?
Öyle kitap isimleri bende çok. Örneğin, İbnülemin Mahmud Kemal’in “Son Asır Türk Şairleri” öyle bir eserdir.
En son hangi kitabı birine tavsiye etmiştiniz?
Tanpınar’ın “Yaşadığım Gibi” başlığıyla toplanan dergi yazıları ve denemelerini tavsiye etmiştim.
Konya’da Yaşamak İsterdim
Yazarken arka fonda neler çalar?
Genelde Türk musikisi bazen Batı müziği... Halk müziğinin sevdiğim parçaları da çalabilir. Pop, arabesk adı takılan müzik ve fıkırdak Türk müziği hiç çalmaz.
Bu aralar keyifle yaptığınız ve sizi çok huzurlu hissettiren neler var?
Zevk-ı tahattur ve Elhamdülillah demek.
İstanbul dışında hangi şehirde yaşamak isterdiniz?
Bursa, Konya ya da Bartın.
En çok sevdiğiniz ve en az sevdiğiniz kelimeleri rica etsek?
Sevdiğim: Tahayyül, hazan, inşirah, sevgi, özlem. Sevmediğim: Torpil yapmak. Bir de zevce manasında kullanılan değil de herhangi bir hanıma “karı” denmesi.
Keşke Ud Çalabilseydim
Müzikle aranız nasıl, bir enstrüman çalar mısınız?
Keşke istidat olsaydı ve ud çalsaydım. Müziğe ilgim sadece dinleyici olarak var.
Şiirlerinizde nelerden ilham alırsınız?
İlham kendiliğinden kapıyı iter ve gelir.
Sizi en çok etkileyen yazarlar ve şairler kimlerdir?
Yahya Kemal, Attila İlhan, Nazım Hikmet, Hayali, Necati, Fuzuli, Çehof, Tolstoy,Yunus Emre, Mevlana, Şeyh Galib, Hafız-ı Şirazi, Rıza Tevfik, İbnülemin, Halide Edib, Abdülbaki Gölpınarlı, Karacoğlan, Aşık Garib (etki derecesi sırasıyla söylemedim).
En son hangi filmi izlemiştiniz ve hangi kitabı okumuştunuz?
Angelopoulos’un Sonsuzluk ve Bir Gün filmini izledim. Sinemaya gitmem sıfıra indi. Bu filmi evde izledim. Bir de Cennetin Rengi (Mecidi). İkisi de çok etkiledi beni.
Düzenli olarak takip ettiğiniz dergiler var mı?
Eskiden 10’u bulurdu. Şimdi o kadar azaldı ki sayısını vermekten hicab duyarım.
Sinema ve televizyon ile ilişkiniz nasıl?
Sinemaya hemen hiç gitmiyorum. Bir film tavsiye edilirse, diskini bulursam bilgisayardan izliyorum.
Bilgisayar ve İnternet
Modern hayatın en çok sevdiğiniz nimeti nedir?
Doğalgazla çalışan kalorifer, metro, bilgisayar ve internet.
Kendi söküğünüzü kendiniz mi dikersiniz?
Mecazi ise evet. Hakiki ise hiç beceremem.