Ayşegül Öztoprak
Konya’ya gelen mültecilerin kapısını ilk çaldığı kurum olan ELBİR Derneği yetkililerinden Hamide Baloğlu ile mülteci sorunları hakkında konuştuk. Hamide Hanım, Konya Büyük Şehir Belediyesi KOSKİ’den emekli olmuş, emekliliği kurumsal gönüllülük için bir imkân görerek çalışmalarına başlamış. Sekiz senedir ELBİR Derneği’nde çalışıyor. Mülteci ailelerin yanında geçen bu sekiz yıldan payımıza düşeni almak üzere buyurun muhabbete.
Son dönemde mülteci ailelerle ilgili yerel halkın yoğun tepkileriyle karşı karşıyayız. Halkımız Suriyelilerle ilgili neden bu kadar olumsuz hisler besliyor?
Sürekli gündem olan, yanlış bilinen birçok şey var. Mesela, Kızılay Kart adında mültecilerin aldığı bir yardım var. Birleşmiş Milletler’den gelen, Kızılay tarafından ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıp Halk Bank üzerinden dağıtımı yapılan bir yardım bu. Şimdi insanlar Halk Bank’a gittiğinde bir bakıyor ki mülteciler de para alıyor oradan, şunu zannediyor; devlet onlara para veriyor. Öyle bir şey yok. Biz bunu anlatıyoruz, fakat kötü niyetliyse sizi dinlemiyor, dinlese bile sizinle ayrıldıktan sonra fikirlerinden ayrılmış olmuyorlar.
Mesela bizim medikal bir masrafımız olduğunda yüzde kırkını devletimiz ödüyor, kalanını biz karşılıyoruz. Bu insanların medikal malzemeye ihtiyacı olduğunda o yüzde kırkı da alamıyorlar. Çünkü öyle bir hakları yok, Türk vatandaşı değiller.
Savaş ilk başladığında biraz daha durumu iyi olanlar gelip İstanbul’a Konya’ya yerleşmiş, iş sahibi olmuşlar. İnsanlar onların vergi vermediğini düşünüyorlar. Gerçekte ise Türklerden alınan vergi kadar onlardan da vergi alınıyor. Eğer geçici kimliği yoksa bir Türk aile adına açıyor iş yerini. Başkası adına açınca hem vergi veriyor, hem de adına dükkan açtığı kişiye ödeme yapıyor. Vergi tabelasında başkasının adı olduğu için Suriyeliler vergi vermiyor diyorlar.
İnsanlar sanki her durumdan mülteciler aleyhine bir sonuç çıkartıyorlar.
Kesinlikle. Bir de araştırmadan, duydukları boş laflara yöneliyor.
Türkiye’ye gelen insanları ayırt edemediler, en ahlaklısı da en ahlaksızı da, iyisi de kötüsü de geldi. Sınırdan can havliyle geçtiler, biz de hepsini kabul ettik. Şehrin merkezinde haşarılık yapan bir çocuğu görüyor, bir kavgaya şahit oluyor. Büyük bir ön yargı geliştiriyor.
Evlerde o kadar çok konuşuyorlar ki ilkokula giden çocuklar, okul kapısında bekleyip okuldan çıkan Suriyeli sınıf arkadaşlarını dövüyorlar. Geçen sene Telafer mahallesinde çocukları dövmesinler diye okul kapısında polis bekledi. Bu nedir: Evdekilerin durmadan konuşarak küçücük çocukları kinle doldurması.
Bu Çocuklar Kötü Birinin Eline Geçse Neler Olur?
Mülteci ailelerinin yanınızda, içindesiniz. Maddi kısımları tahmin edebiliyorum, manevi olarak ne gibi sorunlar içindeler?
Onlar savaşın içinden geldiler, psikolojik, manevi olarak desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Suriyeli hanımlarımız çok genç yaşta dul kaldılar. Halkımız bunu istismar etmeye çalıştı, çalışıyor.
Ziyaretlere gidiyoruz, zehir gibi çocuklar görüyorum amma temizlikten yoksun, fakirlik içinde ve okula gitmiyor. Bu çocuklar kötü birinin eline geçerse ne olacak diye düşünüyorsunuz ister istemez.
Sizin bu konuda da çalışmalarınız oluyor galiba.
Evet, son dönemlerde çocuklarla ilgili ümit doluyum. Geçtiğimiz sene bir beyefendi mülteci çocukların eğitimi için binasının kullanım hakkını bize bağışladı. Şu anda orada 110 yetim çocuğumuz eğitim görüyor. Türkçe, İlmihal, Kur’an-ı Kerim, Değerler-Temizlik eğitimi veriyoruz. Bir çocuğun problemi varsa, bakıyoruz. Bu çocuklar, savaşın çocukları, psikolojileri bozuk. Gidip aileleri ziyaret ediyoruz.
Bu aile ziyaretlerinde şaşırtıcı durumlar da yaşanıyordur.
Mesela bir çocuğumuz var, çok zeki. Fakat öğretmenlerini çok yordu, sınıfta hiç ders yaptırmıyor. Arkadaşlarımız ailesini ziyarete gittiler. Çocuk, evde aile reisi; bakkala o gidiyor, kardeşlerine o bakıyor. Sürekli ağlayan bir annesi var; eşini, yakınlarını kaybetmiş. Anne evladının kavgacı olabileceğine inanmıyor. Evde aile reisi, çocuk olamıyor. Kreşe gelince de çocuk oluyor işte.
İnsan Olmayı Öğrendim
Siz çocukları eğitmenin derdine düşmüşsünüz, hayat ve içinde bulunduğunuz faaliyetler de isteyerek ya da istemeden sizi eğitiyor olmalı. Ne öğrendiniz bu çalışmalardan?
İnsan olmayı, hayata sahip çıkmayı öğrendim. Başımıza gelen sıkıntılara katlanmamız gerektiğini öğrendim. Şunu görüyorum; Allah yardım ediyor.
Bazen utanıyorum… Kendi kendime Allah’tan utanıyorum. Kendi aile yaşantımda, etrafımda düzelmeyecek dediğim işlerin düzeldiğini görünce daha çok utanıyorum. Geçen bir yerde konuşurken, şükretmekten yerlere yatasım geliyor dedim, artık böyle bir tabir kullanayım size. Çünkü Allah hak etmediğin güzellikleri veriyor. Şunu biliyorum, sen başkalarına yardım edince Allah sana umduğundan fazla yardım ediyor.
Tecrübelerinizden yola çıkara bizlere neler tavsiye edersiniz?
Yapmaktan, vermekten vazgeçmemeli, insan olmalıyız diyorum; merhamet ayrı bir şey, merhamet yoksa yapacağımız hiçbir şey yok.