
Hep ertelediğimiz, “sonra” dediğimiz birçok şey var. Belki yabancı dil eğitimi, belki okumalar yapma, belki de aslında sağlığımıza ve hayat kalitemize direkt etki edecek olan spor yapma. Bunların hepsi çok önemli ama sporu biraz ayırıp; hem önemsiyor hem de vurgulamak istiyoruz; bu sebeple rotamızı Savunma Sanatları Akademisi’nin kurucusu ve profesyonel sporcusu/uzmanı olan Abdullah Sak’a çevirdik. Hem savunma sanatlarının felsefesini hem de sporun insana olan tesirlerini konuştuk.
Abdullah Sak’ı biz tanıyoruz: Savunma Sanatları Akademisinin kurucusu ve aynı zamanda Şahsiyet Akademisi’nin eğitim koordinatörü, Boğaziçi Üniversitesi mezunu, YouTube’da 100 bin aboneye yakın kitlelik bir sayfanın sahibi ve dahası... Bunca güzel ve başarılı işin arkasında neler var, kendini biraz da GENÇ okuyucuları için tanıtır mısın?
Hayatımın şu evresine gelene kadar şahsi anlamda çok başarı gösterebildiğimi düşünmüyorum fakat hep salih ve vizyon sahibi insanlarla birlikte olmam beni başarıya taşıdı. Belki hedeflerime 8-10 yıl içerisinde ulaşabilirsem kendimi bir nebze başarılı addedeceğim. Güzel insanlardan biriktirdiğim ve daima hamd ettiğim insan kumbaram epey zengin, yeni tabirle networküm sağlam. Benim içinse güçlü ilişkiler başarının yarısıdır.
Rol Modelim: Fatih Sultan Mehmet
Geçmişime dönersek; herkesin çocukluğunda bir ideal şahsiyet vardır; benim rol modelim Fatih Sultan Mehmet’ti. Kendisi profesyonel bir savaş sanatçısı, şair, hafız, ressam, fikir adamı, okur bir lider ve poligottu. Afaki olarak örneğim değil, ciddi anlamda hayalimdi onun gibi olabilmek. 6 yıl resimle uğraştım, 5 yıl şiir yazdım, hafızlığımı tamamladım, 4 dil öğrendim, medresede ve Boğaziçi’nde iyi bir eğitim aldım, ciddi kitap okumaya gayret ediyorum, 17 yıldır dövüş sporlarıyla uğraşıyorum. Kişisel gelişimi 3 kısma ayırır ve 3 kısma da yatırım yapmaya çalışırım. Birisi manevi gelişim, diğeri zihinsel gelişim ve sonuncusu da bedensel gelişim. Her üçüne de yatırım yaptığım zamanlarda kişisel gelişimimden mutmain oluyorum.
Savunma sanatlarının temel felsefesi, insana kattığı değer nedir? Bir konuşmamızda “tasavvuf etkisi gibi bir temelinin” olduğunu söylemiştin... Biraz açar mısın?
Savunma sanatlarının hemen hepsi din merkezli hareketlerdir. Uzak Doğu’da ve Hindistan’da gelişen ve dünyanın en bilinen sanatları hep bir tapınak merkezinde ortaya çıkmış, savaş meydanlarında gelişmiş ve din etkisiyle sistemleşmiştir. Bu noktada savunma sanatlarının felsefesi; içerisinde geliştiği dinin felsefesidir desek yanlış olmaz. En basitinden Türkiye’de devam eden yağlı güreşlerde okunan gülbankları anımsayabilirsek bu din merkezli yaklaşımı kendi coğrafyamızda da okuyabiliriz. Bununla birlikte Kore’de kaldığım süreçte tapınak ziyaretlerinde en yetkili rahiplerin (Şeyhlerin de diyebiliriz) en iyi savaş sanatı üstatları olduğunu müşahede etmiştim. Taekwon-do, Karate-do’daki do kelimesi yol anlamına gelir. Yol ise tarikat anlamına gelir bizim kültürümüzde. Yani Taoizm’in veya Hinduizm’in tariklerine; yoluna mensup olursunuz bu sanatlarda derinleştiğiniz zaman. Bu branşların felsefesi insana; nefs terbiyesi, kanaatkârlık gibi değerler öğütlüyor ki iddia ettiğim tasavvuf yoluna benzerlik buradan gelir.
Sporun Türkiye’deki karşılığını nasıl görüyorsun? Bu konuda eksiklikler/zafiyetler sence nasıl giderilir?
Spor Türkiye’de tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla en ciddi darbeyi yemiştir. Güreş ve okçuluk tekkeleri eskinin profesyonel spor kulüpleriydi ve devam etmemeleri sporculuğu devletin ilk zamanlarında ciddi zaafiyete uğrattı. Dünya genelinde sporun toplumlarda yükselişi söz konusuyken Türkiye’de bu eğilimi daha çok vücut geliştirmede görüyorum ve vücut geliştirme de bizim pek tasvip ettiğimiz bir branş değil. Detayları uzun bu meselenin fakat özetleyecek olursak; vücut geliştirme karakterle ilgili problemlere ve gösterişe, kapitalist görsel kültüre hizmet ediyor, sağlığa ve disipline değil.
Profesyonel Spor Yapma Oranımız “Binde Bir!”
Savunma sanatları ve yüzme gibi diğer sağlıklı spor branşları için istatistiklere bakarsak; ülkemizde obezite eğiliminin arttığı ve profesyonel anlamda spor yapma oranının binde bir olduğu kötü bir grafiğe sahibiz. Bu noktada spora teşvik için kanaat önderlerinin, liderlerin ve kurumların sporu ön plana almasını ve öncelikle kendilerinin spor yapmasını şart olarak görüyorum. Biz de bu minvalde antrenör dostlarımızla Savunma Sanatları Akademisi’ni kurduk ve medyada sporu teşvik ediyoruz. Peygamberimizden Sahabelere, Kılıçarslan’dan Fatih’e hepsi profesyonel sporcu ve savaş sanatçılarıydı. Bizim uzun akşam dizilerini izlemektense idmana gitmeye, atalarımızı örnek almaya ve sporu hayatımızın merkezinde bir yerlere konumlandırmaya ihtiyacımız var.