• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Bir Soru Bir Cevap
  • Tasavvuf Ne Zaman Lâzım?

Tasavvuf Ne Zaman Lâzım?

07.10.2019 15:00
Bir Soru Bir Cevap
3336
Osman Nuri Topbaş

İslâm tarihine baktığımız zaman daha ziyade hangi dönemlerde tasavvufa ihtiyaç duyulmuştur? Günümüzde tasavvufa ihtiyaç var mıdır? Tasavvufsuz olmaz mı?

Tasavvufa her zaman ihtiyaç var. Çünkü her zaman insanın kemâle ermesi zarûrî.

Bununla birlikte tarih boyunca tasavvuf, hem iktisâdî ve ictimâî rahatlık zamanlarında; rehâvet, gevşeklik ve azgınlıkları engelleyerek mânevî zindeliği devam ettirmiş; hem de istilâ, işgal ve zulüm dolu zor dönemlerde, daralmış olan gönüllere ulvî pencereler açarak nefes aldırmıştır.

Bu da, tamamen nebevî bir tavırdır. Nitekim Allah Rasûlü r herhangi bir nîmet veya zafere ulaştığında;

“Allâh’ım! Esas hayat, sadece âhiret hayatıdır.”1 buyurarak kalplerin dünyaya meyletmesinin, yahut da gurur ve enâniyete kapılmasının yolunu kapatmışlardır.

Buna mukâbil herhangi bir ezâ, cefâ ve çileyle karşılaştıklarında da yine; “Allâh’ım! Esas hayat, sadece âhiret hayatıdır.” buyurmuştur. Böylece mü’min gönülleri, fânî sıkıntılar sebebiyle ümitsizlik, şikâyet ve aşırı hüzne gark olarak rızâ hâlini kaybetmekten sakındırmışlardır. Ümmete, her hâlükârda huzur, sükûn ve denge içinde kalabilmenin mânevî reçetesini vermişlerdir.

İslâm’ın yaşanmasının zorlaştığı devirlerde, tasavvufî gayretlere ihtiyaç da artmıştır. Meselâ Moğolların İslâm âlemini talan ettiği devirlerde, Mevlânâ Hazretleri, Yûnus Emre Hazretleri gibi büyük Hak dostları halkı tesellî etti. Gerçi o tesellî, 700 seneden beri devam ediyor.

Bâtınîlerin, İslâm’ın rûhuna zarar vermeye kastettiği bir zamanda İmâm-ı Gazâlî Hazretleri’nin, takvâsıyla, ilmiyle, irfânıyla mühim gayretleri zuhûr etti. Yani Hind ve Yunan felsefelerinden gelen birtakım fikirlerin İslâm akîdesine karışmasına mânî olmak hususunda Gazâlî Hazretleri büyük bir hizmet görmüştür. Bâtıl inançların temizlenmesine gayret etmiş ve halkı da takvâ hayatına yönlendirmiştir.

Yine Ekber Şâh’ın İslâm’dan tâvizler vererek îtikâda zarar verecek işlere giriştiği Hindistan’da İmâm-ı Rabbânî’nin dirâyetli irşadlarını görmekteyiz. O da zamanın fitnelerine karşı İslâm akîdesini muhâfaza etmiş, onun vesîlesiyle devlet ricâlinden, askerî erkândan ve halktan bâtıl inançlara kapılmış olan pek çok kimse tevbe ederek sırât-ı müstakîme yönelmişlerdir.

Osmanlı’da Edebali silsilesi devam ettiği müddetçe de toplumda mânevî bir huzur hâkim olmuştur. Nitekim Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethettiği o kutlu günde şöyle demiştir:

“Bende gördüğünüz bu sevinç ve huzur, yalnız bu kalenin fethinden değil; Akşemseddin gibi aziz ve mübârek bir Allah dostunun benim zamanımda ve benimle beraber olmasından (ve onun rûhânî irşadlarından müstefid olmamdan)dır...”

Yine Hak dostlarından Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri, sekiz padişah devrini idrâk etmiş, hem cihana yön veren sultanları hem de halkı îkaz ve irşâd ederek feyz, rûhâniyet ve istikâmet vesîlesi olmuştur. Hattâ Ferhat Paşa ile Tebriz seferine de katılmış ve orduya mânevî kumandanlık yapmıştır.

Diğer taraftan, tasavvufî terbiyeden lâyıkıyla nasîb almış mü’minlerin, inanç ve amel-i sâlihlere daha sıkı sarıldıkları, zulüm ve baskılar karşısında îmanlarını daha kolay koruyabildikleri husûsu, tarihî bir gerçektir.

Nitekim, yıllarca bir taraftan ateist ve komünist rejimlerin asimilasyonuna, bir taraftan global kültür erozyonuna, diğer taraftan da yoğun misyoner faaliyetlerine mâruz kalan, başta Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Afrika ülkeleri olmak üzere, pek çok İslâm toplumunda müslüman kimliğini koruyabilmeyi başaranların, daha ziyâde tasavvuf ikliminden feyz almış mü’minler olduğu görülmüştür.

Zira tasavvufun gâyesi, en şiddetli inançsızlık ve küfür fırtınaları karşısında dahî sarsılmayacak derecede, kalplerdeki îmânı kuvvetlendirmektir.

Ülkemizde de İslâm’a baskıların olduğu devirlerde Sâmi Efendi Hazretleri ve emsâli Hak dostlarının büyük gayretlerini görmekteyiz.

Tasavvufun günümüzdeki lüzum ve ehemmiyetinin diğer bir yönü de, onun, insanları ıslah hususunda izlediği metot ve üslûptur:

Bilhassa zamanımızda nice insan, nefsâniyete ve ağır günahlara dalmanın rûhî buhrânı içindedir. Böyle kimselere bir ıslah ve kurtuluş imkânı sunmanın, onlara kızıp öfkelenmek yeri-ne,tasavvufun vazgeçilmez düsturları olan, af, müsâmaha, merhamet ve şefkat yoluyla daha kolay olduğu âşikârdır.

Zira tasavvufî telâkkîye göre; günaha duyulan nefreti günahkâra taşırmamak gerekir. Hattâ günahkârı, kanadı kırık bir kuş gibi farz ederek, ona şefkat ve merhametle yaklaşmak îcâb eder.

Şu misaller, bu hakîkati ne güzel îzah eder:

Sahâbeden Ebu’d-Derdâ Hazretleri Şam’da kadılık yapıyordu. Bir gün şehri dolaşırken, halkın, bir günahkâra ağır sözlerle hakâret etmekte olduğunu gördü. Onlara:

“–Siz, kuyuya düşmüş bir adam görseniz, onu oradan çıkarmaz mısınız?” diye sordu.

“–Evet, çıkarırız!” dediler. Bunun üzerine Ebu’d-Derdâ t:

“–O hâlde kardeşinize ağır sözler söylemeyin, size âfiyet veren Allâh’a hamd edin!” dedi. Bunun üzerine onlar:

“–Siz bu günahkâra kızmıyor musunuz?” dediler.

Ebu’d-Derdâ Hazretleri şöyle cevap verdi:

“–Ben onun kendisine ve şahsiyetine değil, günahına kızıyorum, günahını terk ettiğinde, o yine benim din kardeşimdir.” (Abdürrazzâk, Musannef, XI, 180; Ebû Nuaym, Hilye, I, 225)

Mevlânâ Hazretleri’nden bir misal:

Dergâhtaki bir sohbet esnâsında, sarhoşun biri çıkagelir. Dervişler onu inciterek dışarı çıkarmak isterler. Hazret-i Mevlânâ, o sarhoşun hakîkati aramak için dergâha sığınan bir insan olduğunu düşünerek onu incitenlere hitâben;

“–Dokunmayın garibe! Görüyorum ki şarabı o içmiş, fakat siz sarhoş olmuşsunuz!” îkâzında bulunur.

Diğer bir misal:

Hüdâyî Vakfı’nda verilen bir iftara, iki sarhoş çıkagelir. Cemaatin bir kısmı hiddetle:

“–Böyle mübârek bir zamanda sarhoş gelen bu gâfilleri dışarı atalım!” derler.

Buna mukâbil, cemaatin içindeki sûfî meşrep bazı kişiler de:

“–Biz bunların günahına bakmayalım. Bu mübârek vakitte Allâh’ın iki aç kulu kapımıza geldi diye tasavvur edelim.” derler. O sarhoşları yedirir, içirir, alâkadar olurlar. Zamanla bunlardan biri tamamen hâlini ıslah edip sâlih bir derviş olur.

İşte tasavvufî üslûp, îman nîmetinden mahrumlara veya nefsânî zaaflara kapılmış olanlara, yılanların soğuk ve zehir saçan diliyle değil, rahmet lisânıyla yaklaşarak, onların evvelâ gönüllerini fethetmeyi hedefler.

Bu yüzden tarih boyunca gönlünü bir rahmet dergâhı kılmış olan gerçek mutasavvıflar, dâimâ toplumu aydınlatan birer irşad meş’alesi olmuşlardır. Bunun içindir ki Abdülkâdir Geylânî, Bahâüddîn Nakşibend, Mevlânâ, Yûnus Emre, Hüdâyî ve emsali Hak dostları dâimâ sevilmekte ve özlenmektedir.

Maalesef günümüzde İslâm’ı kendi hevâ, heves ve menfaatlerine göre yorumlayanlar var. Fakat Rabbimiz’in râzı olacağı şekilde yaşanacak İslâm nedir? Tabi ki Fahr-i Kâinat Efendimiz ve ashâbı gibi yaşamak. Yani İslâm’ı kalbî derinliğiyle, ahlâkî zarâfetiyle, takvâ hassâsiyetiyle yaşamak zarûrî.

Bu, İslâm’ın ta kendisi; ancak, farklı anlayışlardan ayırmak için, adına “takvâ” denilmekte, “zühd” denilmekte, “ihsan” denilmekte, hulâsaten “tasavvuf” denilmekte. Hepsi aynı hakîkatin farklı isimlerle adlandırılması...

Bu mânâda; bilhassa insanlığın maddiyâta ve nefsâniyete râm olduğu günümüzde tasavvufa olan ihtiyaç had safhada… Çünkü din, ancak takvâ hassâsiyeti ile korunabilir. Takvâ, en kısa tarifiyle Allah korkusu ve sevgisi...

Cenâb-ı Hak, mü’minleri tarif ederken;

“…Allah anıldığı zaman « » onların yürekleri ürperir...” (el-Enfâl, 2) buyuruyor.

Demek ki “takvâ”; ürperiş içinde, rakîk, hassas bir kalp ile İslâm’ı yaşayabilmektir.

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Osman Nuri Topbaş

1942 yılında İstanbul Erenköy’de doğdu. Babası Musa Topbaş, annesi de H. Fahri Kiğılı'nın kerîmesi Fatma Feride Hanım’dır. İlk eğitimini Erenköy Zihni Paşa ilkokulunda tamamladı. İlkokul yıllarında özel Kur’an eğitimi aldı. 1953 yılında İstanbul İmam -Hatip Okulu’na girdi. O yıllarda bu okul, Osmanlı’nın ulu çınarlarının bakiyyeleri sayılan M. Celaleddin Ökten, Mahir İz gibi üstadların, Nureddin Topçu gibi Bat...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Niyetlerimiz Hâlis Olsun
Muhterem Efendim, bir müs...
Huzurlu Aile Yuvası
Huzurlu Aile Yuvası
Ailede huzur için nelere ...
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
İslâmofobi Değil, İslâm Fazîleti
Bugün dünyada "İslâmofobi...
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Eşitlik Maskesiyle Kadın İstismârı
Son yıllarda önce "Kadın ...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431318

Bagamoyo Afrika... 4919179

Kasım Sayımız Çıktı! 3490751

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1187329

Bkz: Doğu Türkistan 420603

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287487

10 Soruda Sen Kimsin? 275895

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS