Güncel konular üzerine yazmak, bir yazar için en kolayı gibi gözükür. Çünkü her bir yazı için belki de en önemli konu, okunabilirliktir. Bunca meşgale ve bunca yazı karşısında, insanların dikkatini bir şekilde bizim yazımıza çekmek, dahası vakit ayırıp okumalarını sağlamak kolay iş değildir. Ama insanların zaten ilgili olduğu güncel bir konu hakkında yazıldığında, dikkatleri o yazıya çekmek daha kolay olur. Özellikle de insanların taraf olduğu böyle güncel bir tartışmada, tuttukları taraf lehine yazıyorsanız, sizi daha fazla okurlar. Çünkü yeni bir bilgi edinmek, farklı bir açıdan bakabilmek için okuyan insanlar olduğu gibi; esasen kendi düşüncesi, tarafı veya hissiyatı için onay bekleyen ve isteyen epeyce insan da vardır.
Ancak güncele odaklı böyle yazılar, yazıldığı vakitte çok da okunsalar, pek de uzun ömürlü olmaz. Saman alevi gibidirler; hızla parlar, sonra doğru dürüst külü bile kalmaz. Bir bakarsınız, gündem hızla değişmiş; kimisinin üç hafta, hatta üç gün sonra bile anlamı kalmamıştır.
Öte yandan, bu yazılar bir yazarı utandırma yüzdesi en yüksek, zira isabet yüzdesi en düşük yazılardır. Çünkü güncel konulara dair sıcak tartışma atmosferinde duygusallık, heyecan, taraftarlık, etki altında kalma gibi bir dizi olumsuz psikolojik unsur devreye girer. Bunların hepsi bakış görlüğü, düşünce ve analiz zaafı üreten unsurlardır. Dolayısıyla, bir yazar ne kadar güncelin etkisinde yazarsa, yanılma riski o kadar yüksek olur.
O yüzden, dikkat edilirse, eserleri ‘klasik’ olabilmiş; yazarı öldüğünde de yaşamaya devam eden eserler, yazarın yaşadığı günlerin güncel olayları içinde hapsolmamış çalışmalardır. Her zamanın gerçeği olan temel insanî meselelere dair yazılar ve kitaplar, hayattan hikmet ve hakikat dersi devşiren yazılar ve kitaplar kalıcı olmayı başarır. Öyle ki, meselâ merhamete, dostluğa, itidale veya dengeye dair ince, derinlikli bir yazı, onlarca asır sonrasında bile hâlâ taze, hâlâ öğreticidir. Zaman değişse de o eskimemiştir.
Yanlış anlaşılmasın, bütün bunlar, güncele karşı büsbütün kör ve sağır olalım, etrafımızda olup biteni umursamayalım anlamına gelmiyor. Meselemiz güncelden kalıcı olana bir yol bulabilmek; gündemdeki konulardan her zamanın gündemi temel insanî meselelere dair bir hakikat ve hikmet devşirebilmek…
Bunun için ise, gündemdeki meseleleri iç dünyamıza alırken, zihnimizde ve kalbimizde bir filtrenin çalışması gerekiyor. Etkiye kapılmadan, tarafgirlikle hareket etmeden, duygusal bir tutum takınmadan, bir ölçü ve hikmet devşirme gayretiyle hareket etmemizi sağlayacak bir filtre… Güncelin posası ile özünü ayırabilmek, özü dünyamıza alırken posanın kalbe bir yol bulmasına hiç de fırsat vermemek…
Bu sebeple genç kalem erbabına her zaman için tavsiyem, olaylara, hele ki siyasî olaylara dair değil de, insana ve hayata dair dair yazmayı amaçlamaları; kalemlerinin menzilini her zaman güncel kalabilen temel insanî meselelere ulaştırmaları.
Oysa önceki yazıların alkışı ve taraftarı daha bol oluyor, doğru. Lâkin, ilk anda insana cazip gelse de, bizi geliştiren böylesi yazılar değil. Yazma çabamızdan hem kendimizin hem başkasının hayır görebilmesi için, eskimeyen doğruların peşinde olmamız; kalıcı dersler çıkarmamız ve yazmamız gerekiyor…