
Misafir öğrenci röportaj serimizde bu ay Teksaslı Thomas’a, yani namı diğer Abdulkadir’e mikrofon uzattık. Müslüman olma hikayesinden tutun da atasözü ve deyimlerimize kadar birçok soru sorduk. Türkiye’de başından geçenleri, duygulandığı olayları ve bir Amerikalının gözünden Türkiye’de öğrenci olmayı kendisinden dinledik.
Thomas kimdir, bize biraz kendinden bahseder misin?
Ben Thomas “Abdülkadir” Parker. 1992 yılında ABD’nin Teksas eyaletinde dünyaya geldim. Amerikalı bir Müslümanım. Oklahoma Üniversitesi’nde Arapça ve Orta Doğu Çalışmaları üzerine iki lisans yaptım. İnşallah gelecek yıl İbn Haldun Üniversitesi’nde Medeniyet Çalışmaları üzerine yüksek lisans yapacağım. Dört yıldan beridir Türkiye’de yaşıyorum.
Müslüman olma hikayeni merak ediyoruz, anlatır mısın?
İki ablam var. İkisi de İslamı kabul etti. En büyük ablam lisedeyken bir Filistinliyle tanışıp evlendi. Evlendikten sonra İslamı merak edip daha derin araştırma yapmaya başladı ve sonunda şehadet getirdi. Tabii Müslüman olduktan sonra küçük ablam da merak etmiş. O dönemde Amerikalılar İslam hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı, hatta ismini bile duymayanlar vardı. Küçük ablam iki sene Kur’an okuyup araştırma yaptıktan sonra İslamı kabul etti. Suriyeli biriyle evlendi ve eşi ile birlikte beni büyüttü. Bunlar yaşanırken 6 yaşındaydım. O zamandan beri Müslümanım elhamdülillah.
Neden Türkiye?
Mezun olduktan sonra yüksek lisans başlayıncaya kadar biraz ara vermek istedim. Bu arada hayatımda neler yapmak istiyorum bir düşüneyim dedim. Mısır’da Arapça öğrenirken Türkiye’de okuyan arkadaşlarımı ziyarete geldim. İstanbul’u çok beğendim. Hatta o zaman da biliyordum, geri dönüp burada yaşayacaktım. Herhalde iki şey beni çok etkiledi. İlki kozmopolit bir yerde oturmak istememdi. Amerika’daki camilerde ümmetin tüm milletleri bir arada. Oradan kalsa gerek Ortadoğu’yu çok seviyorum. Bu yüzden benim için en uygun yer Ortadoğu’da kozmopolit bir şehir olacaktı. İkincisi İstanbul’da gerçekten istiyorsan tam bir Müslüman hayatı yaşayabiliyorsun ya da tam tersi bir hayat tarzı da tercih edebiliyorsun. Ülkem ve ailemden uzak, özgür bir şekilde bu kararı vermek istedim. Ve Türkiye’yi tercih ettim.
Bize ülkeni anlatır mısın biraz?
Amerika’yı bir paragrafta anlatmak çok zor aslında. Amerika çok büyük ve karmakarışık bir ülke. Koskocaman bir kıtadan oluşuyor. Teksas eyaleti hemen hemen Türkiye kadar büyük. Ama şöyle diyebilirim, ben Teksaslı olarak güneyden geliyorum ve Amerika’nın hep güney kısımlarını gezdim. Biraz Türkiye’nin doğusuna benziyoruz. Hem havasının sıcak olması hem de muhafazakarlığı açısından benzerlik gösteriyor. İslamofobik tutumlar daha net ama aynı zamanda dindar ve geleneksel değerlerimiz korunuyor. Hâlâ edep ve nezaket var, bu yönden çok seviyorum.
Gelmeden önce Türkiye’de en çok merak ettiğin şey neydi?
Dilleri çok seviyorum bu yüzden Türkçeyi merak ediyordum. Türkçe’den önce hem Arapçayı hem de İspanyolcayı akıcı bir şekilde öğrendim. Biraz da Farsça biliyorum. Türkçe bütün bildiğim dillerden bambaşka bir dil ailesine mensup olduğu için daha çok ilgimi çekti.
Neden Abdulkadir ismini tercih ettin?
“Müslüman adı” olarak Abdülkadir’i tercih ettim çünkü beni büyüten eniştem Abdülkadir Geylani’nin soyundan geliyordu. Bana hep Geylani Hazretlerini anlatırdı. O yüzden bu ismi seçtim. Abdükadir el-Cezairi’yi de çok seviyorum ve bir rol model olarak görüyorum.
Buraya ait hissettiren ne var?
Türkiye’yi ikinci evim gibi görüyorum. Bu tabii ki hem sevmek hem de bir aidiyet hissetmek demektir. Çok güzel ve karışık bir duygu bu.
Türkiye’de bulamadığın, hasret çektiğin şey?
Hint ve Meksika mutfakları. Çocukken ikisini de çok yedim ve çok sevdim. Genel olarak bu acı yemekleri Türkiye’de bulmak çok zor.
İstanbul’un en sevdiğin yeri?
Fatih ilçesi. Özellikle Fatih Camii’ni seviyorum. İstanbul’daki büyük camiiler çok güzeller ama etrafta o camiyi kullanan bir topluluğun olmadığını görünce cansız gibi geliyor bana. Ama Fatih Camii gerçekten Fatih’teki insanların hayatının kalbi konumunda. Orada hem bayram hem kadir gecesi namaz kıldım. Çok sevdiğim bir arkadaşımın cenaze namazını bile kıldım. Fatih, benim için acısıyla tatlısıyla önemli bir yer.
Türkiye’de seni en çok duygulandıran şey ne oldu?
Toplu taşıma araçlarında gençler, yaşlı ya da bir şekilde oturmaya ihtiyacı olan insanlara yer veriyor. Bir de insanların kedilere bu denli insaf ve sevgi göstermeleri beni çok duygulandırıyor.
Atasözü ve deyimler ile aran nasıl? En sevdiğin Türk atasözü hangisi?
Bir musibet bin nasihatten iyidir sözünü çok kullanıyorum. Her taşındığımda ise tebdili mekânda ferahlık vardır sözü aklıma geliyor.
Hala alışamadığın, seni şaşırtan şey nedir?
Türkiye’de cumadan sonra insanlar camiden çıkarken ayakkabılarını havada tutuyor ya işte buna bir türlü alışamadım.
Gelecek planında neler var?
Yüksek lisans yaptıktan sonra burada doktora için devam edebilirim. Yoksa Columbia ya da Berkeley gibi bir üniversitede doktora yapmak için Amerika’ya döneceğim. İslam coğrafyasında yaşamaya devam etmek istiyorum, yazar ve çevirmen olarak çalışmak istiyorum.
Geri dönerken buraya dair ne götürmek istersin?
Amerika’da toplum olarak büyük bir sorunumuz var. Herkes tek başına yaşıyor, hatta aile ilişkileri bile çok kötü. Bu bireyselcilik Türkiye’de de yeni yeni başlamış durumda ama ne olursa olsun burada ilişkiler çok güzel. Bu çok önemli bir konu. Biz insanlar olarak toplumsal ilişkilerimiz ile var oluruz. Geriye dönerken Türkiye’nin toplumsal ilişkilerini götürmek isterdim.
Baklava mı Kadayıf mı?
Baklava.
En sevdiğin şehir?
İstanbul. Ama insanın ara sıra İstanbul’a mola vermesi gerekiyor. Bursa’yı tarihi mekanlarından dolayı ve Adana’yı Teksas’a olan benzerliğinden dolayı seviyorum.
Hangi takımı tutuyorsun?
Amerikalı olduğum için pek futbol izlemiyorum ama arkadaşlarım beni sıkıştırdığında Beşiktaş diyorum.
En sevdiğin yemek?
Mantı ve karnıyarık.