
Türkiye âlem-i İslam’dan yüzyıl önce İstanbul’a yazılan cevapsız mektupları cevaplamaya, ümmet-i Muhammed’in kalbine umut ve sevinç ekmeye devam ediyor.
Varolmak, varoluşun neşesini, güzelliğini hissetmek bir insan için bu dünyanın en güzel duygularından biridir. Varoluşumuzun güzelliğini hissettikçe hayata daha bir sarılır, Rabbimize daha bir şükrederiz. İnsana varoluşunu hissettirecek eylemlerden biri de hiç şüphesiz yolculuktur. Ziyaret ettiğiniz ülkeler, tanıştığınız insanlar, birbirinden farklı ve renkli dünyalar varoluş hissinizi kamçılar ve sizi daha bir neşelendirir. Karadağ’da geçirdiğim günler de benim için neşeli, cıvıl cıvıl, eğlenceli günlerdi. Özellikle Karadağ’ın tarihi şehirlerini gezerken öyle mutlu oldum ki anlatamam. Fakat beni asıl heyecanlandıran olay yüzyıl önce Karadağlı Müslümanlar tarafından Halife’ye gönderilen mektuba yüzyıl sonra Halife’nin torunları tarafından verilen cevaptı. Önce biraz Karadağ’ı tanıyalım, sonra da mektubun hikâyesine geçelim.
BİR BALKAN GÜZELİ
Doğu’da Arnavutluk ve Kosova, Kuzey’de Sırbistan, Batı’da Hırvatistan ve Bosna ile komşu olan Karadağ’ın Güney’inde ise Adriyatik Denizi bulunuyor. Karadağ bir zamanlar eski Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten biriydi. Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra Sırbistan’a katıldı ve Sırbistan-Karadağ Cumhuriyeti ismini aldı. 2006 yılında yapılan referandumdan çıkan yüzde 55,5’lik “evet” oyu ile bağımsızlığına kavuştu ve tarihe Karadağ devleti olarak geçti. 700 bine yakın bir nüfusa sahip olan Karadağ’ın yüzölçümü ise 13 bin 938 kilometre kare... Yani bizim Eskişehir kadar… Şu an Avrupa Birliği’ne girme hazırlıkları yapan Karadağ’da para birimi olarak EURO kullanılıyor. Karadağlıların en önemli geçim kaynaklarını hizmet sektörü ve turizm oluşturuyor. Karadağlıların yanında Sırplar, Arnavut ve Boşnakların yaşadıkları ülkede halkın yüzde 70’i Hristiyan’ken yüzde 20’si Müslüman… Ülkenin resmi dili ise Karadağca…
TEMBELLİKLERİYLE ÜNLÜ KARADAĞLILAR
Karadağ geçmişte 300 yıldan fazla Osmanlı’ya bağlı kalmış bir ülke… Bundan dolayı başta Başkent Potgorica ve Bar şehri olmak üzere ülkede Osmanlı’dan kalma bir çok tarihi eser bulunuyor. Karadağ ilk olarak 1. Murat döneminde fethedilmeye başlansa da asıl fetih Fatih Sultan Mehmet döneminde gerçekleşmiş. Osmanlı Karadağ’ı fethedince Karadağlılara özerklik vermiş ve Karadağ 1878 yılındaki Berlin Kongresi’ne kadar ecdadımıza bağlı kalmış. Karadağlılar tembellikleriyle ünlü bir halk. Hatta Karadağlıların ne kadar tembel olduklarını anlatmak için “Bir Karadağlı yatağının yanına, uyumaktan yorulduğunda dinlenmek için bir de sandalye koyar” deniliyor. Ayrıca bizde nasıl Lazlarla ilgili birbirinden komik fıkralar anlatılırsa Balkanlar’da da Karadağlılarla ilgili fıkralar anlatılıyor.
BUDVA, KOTOR VE ULCİNJ
Karadağ birbirinden güzel tatil şehirleriyle de ünlü bir ülke. Budva, Kotor ve Ulcinj bu tatil şehirlerinin başında geliyor. Budva daha çok Bodrum’a benziyor. Bundan dolayı hiçbirinize tavsiye etmiyorum. Aynı zamanda koyları ile de ünlü olan Kotor şahane bir tarihi şehir. Ailecek ziyaret edip tatil yapabileceğiniz şehir ise nüfusunun yüzde 70’i Arnavut Müslümanlardan oluşan Ulcinj şehri… Karadağ’a geldiğinizde mutlaka görmeniz, uzaktan da olsa fotoğrafını çekmeniz gereken bir ada var. Adriyatik Denizi’nin en güzel adası olarak kabul edilen Steve Stefan Adası’ndan bahsediyorum. Ada şu an otel olarak kullanılıyor. Oteldeki odaların geceliği bin Euro’dan başlarken Steve Stefan Adası’na otelde kalan müşterilerin dışında kimsenin girmesi ise yasak. Karadağ, Türkiye vatandaşlarından vize istemiyor. İstanbul’dan uçağa bindiğinizde yaklaşık 1 saat 15 dakika sonra Karadağ’a ulaşıyorsunuz. Yani Anadolu’nun herhangi bir şehrine yolculuk yapar gibi…
KARADAĞ MÜSLÜMANLARI
Şimdi de biraz Karadağlı Müslümanlardan bahsedelim. Karadağ’daki 700 bin kişilik genel nüfusun 150 bini Müslümanlardan oluşuyor. Karadağlı Müslümanlar genel olarak ülkenin Kuzey’inde, yani Sancak bölgesinin Karadağ’da kalan tarafında yaşıyor. Arnavut ve Boşnaklardan oluşan Karadağ Müslümanlarının yoğun olarak yaşadıkları şehirler ise Potgorica, Bar, Ulçinj, Ostros, Dinoşa, Rozaje, Berane, Petnjica, Bijelo Bolce, Plevlja, Gusinje…
Balkanlar’daki tüm Müslümanlar gibi Hanefi mezhebine bağlı olan Karadağlı Müslümanların en önemli dini kurumu Karadağ İslam Meşihatı… Karadağ İslam Meşihatı’nı bizim Diyanet İşleri Başkanlığı’na benzetebilirsiniz. İslam Meşihatı’na bağlı Karadağ genelinde 120 imam bulunuyor. Ülkede şu an ibadete açık olan 120 caminin 40’ı da son dönemde inşa edilmiş.
Bir çoğu Türkiye’de eğitimlerini tamamlayıp Karadağ’a dönen ve sonra da İslam Meşihatı’nda yöneticilik yapmaya başlayan Boşnak ve Arnavut gençler Müslümanların dini haklarını anayasa ile garanti altına aldırmışlar. Bu da Karadağ Müslümanlarının İslam’ı yaşamaları noktasında önlerini açmış. Karadağ yönetimi şu an Müslümanları Hıristiyanlardan sonra ülkedeki ikinci dini topluluk olarak kabul ediyor. Müslümanların taleplerinin giderilmesi noktasında da pek fazla sorun çıkartmıyor. Ayrıca Osmanlı’nın bölgeden çekilmesiyle birlikte yetim kalan Karadağ Müslümanları Türkiye’nin Balkanlarda daha aktif bir hale gelmesiyle yetimlik duygusundan kurtulup büyük bir özgüven kazanmışlar. Bu durum bizi son derece sevindirdi. Türkiye denince Karadağ’da son zamanlarda akla artık iki cami geliyor. Biri Başkent Potgorica yakınlarındaki Nizam Camii, diğeri de Bar şehrinin merkezindeki devasa Selimiye Camii…
YÜZYIL SONRA GELEN CEVAP
Dedemiz Fatih Sultan Mehmet’in akıncıları ile Balkan Savaşları’nda meydana gelen kolera salgınında hayatlarını kaybeden Osmanlı askerlerinin birlikte yattıkları Tuzi Şehitliği’nin hemen bitişiğindeki Nizam Camii’nin ilginç bir hikâyesi var. Cami zamanla kullanılamaz hale gelince 1911 yılında bölgedeki Müslümanlar İstanbul’a, Halife’ye camiyi tamir ettirmesi için bir mektup yazmışlar. Fakat o dönemler Osmanlı zor durumda olduğu için Karadağlı Müslümanlar yıllarca beklemelerine rağmen mektuplarına cevap alamamışlar.
Cevapsız mektuptan yüzyıl sonra bir gezi için Karadağ’a gelen Bakan Bekir Bozdağ’a Karadağlı Müslümanlar dedelerinin yüzyıl önce Nizam Camii’nin tamir ettirilmesi için Halife’ye yazdıkları mektubun hikâyesini anlatmışlar. Bunun üzerine Bekir Bozdağ da o dönem kendine bağlı olan TİKA’nın yöneticilerine Nizam Camii’nin restore edilip yeniden ibadete açılması talimatını vermiş. Böylece yüzyıl önce İstanbul’a, Halife’ye yazılan mektubun cevabı yüzyıl sonra Halife’nin torunları vasıtasıyla gelmiş ve Nizam Camii 2010 yılında bir Kadir Gecesi TİKA tarafından tekrar ibadete açılarak Karadağlı Müslümanlara hediye edilmiş.
Türkiye âlem-i İslam’dan yüzyıl önce İstanbul’a yazılan cevapsız mektupları cevaplamaya, ümmet-i Muhammed’in kalbine umut ve sevinç ekmeye devam ediyor.