
Sinema sadece bir ekran değil; siyasi, ticari ve tüketime dayalı bir zemin de oluşturuyor eşik bekçileri tarafından. “Yeni medya” denilen ortamda her şey mümkün: YouTube’da ve bir uygulama olan TikTok’ta kendi içeriğinizi üretebilip, müzik alt yapıları üzerine komik videolar çekebiliyorsunuz. “Bu durum nitelik yönünden nasıl?” sorusu bir yana, ortaya “çekilmez” ürünler de çıkıyor... Tüm bunları, sinemayı, ülkemizdeki yapımları, sinema yönetmeni ve yazar Abdülhamit Güler’e sorduk.
İslami camia özelinden hareketle; sinema ve televizyon çalışmalarında hep geride olduğumuz; nitelikli çalışmalar yapamadığımız söylendi yıllarca. Şimdiki durum nasıl? Mesela Diriliş, Payitaht Abdülhamit gibi çalışmalar ve Deliler filmi gibi -sizin de bir açıdan eleştirdiğiniz-yapımlar bizi nereye götürür?
Sinema ve televizyonu bir arada değerlendirmemek gerek. Fakat özellikle sektörel olarak bunu yapmak durumundayız. Zira bizim gibi ülkelerde diziler sinema sektörünü ayakta tutar. Her yıl 50 civarı dizi yapıldığını ve popüler kültürün de bu dizilerden beslendiğini düşünürsek sinemanın da etkilenmemesinin mümkün olamayacağını anlarız.
Verdiğin örneklerde olduğu gibi Türkiye 15 yıl öncesine göre çok büyük yol kat etti. Diziler hep vardı. Ama geçmişiyle barışık ve aksiyonuyla belli standardı yakalayan işler son birkaç yılın ürünü. Bu açıdan bakınca Diriliş Ertuğrul ve Payitaht Abdülhamit gibi yapımların önemi ortada. Ayrıca dünyaya kendimizi anlatmanın en etkili yollarından biri diziler.
Bizim dizilerimiz televizyon işi olarak gayet başarılı. Konusundan diline kadar eleştirilecek şeyler var elbet. Zira televizyon, evimizin bir parçası hâlâ. Ve televizyonda verdikleriniz savunmasız ev halkına ulaşır.
Toprağıyla Barışık Olmak ve Sevmek “Biz” Olmaya Yetmeli
Diriliş’teki kanlı sahneler eleştiri konusu. Katılıyorum. Payitaht’ın konusu ve işleyişi tekdüze mi gidiyor? Doğruluk payı var. Ancak dizileri kendi kategorisinde değerlendirmek gerek.
Bir de “biz” derken kimi kastediyoruz? Geçen yılın en çok izlenen yapımlarının bazılarında “biz”e girmeyen çok kişinin katkısı vardı. Toprağıyla barışık olmak ve sevmek “biz” olmaya yetmeli sanki.
“Çaktırmadan” Örnek Olmak Gerekiyor
Artık sadece sinema ve TV değil; sosyal medyada, YouTube’da, TikTok gibi uygulamalarla insanlar içerik üretebiliyor. Bunların artıları vardır muhakkak ama ortaya maalesef kimi zaman gülünç; ancak düşündüren şeyler de çıkabiliyor. Siz neler düşünüyorsunuz?
Yeni medya araçlarıyla hayata dair her şeyi yeniden yorumlamamız gerek. Reddetmek olmaz. Zamanın ruhu bu araçları kullanıyor olabilir. Olumsuzluklara düşmeden bu alanda var olabilmenin mümkün olduğunu gösteren örnekler çoğalmalı. Yoksa bu çağın insanına laf anlatılamaz. Örnek olmak gerekir. Didaktik olmadan. Çaktırmadan.
Geleceğin dünyasını da tahmin ettiğimizi varsayarak, ileride nereye yönelmeliyiz? Sinema, TV, video içerikler; hangi alanda çalışmalar yapılmalı?
Esasında gelecek bugündür. Bugünden başlar. Günümüzün, zamanımızın hakkını verirsek gelecek zaten bizim mirasımız olarak gelir. Yeniliğe açık olmak ve hayata dair her meseleyi sürekli yeniden yorumlamak lazım.
Bu bağlamda geleceğimiz olan gençlere ulaşabilmek mühim. Gençler artık görerek düşünüyor. Misal; gençler artık dünyaya dik bakıyor. “Story” denen şey bakış açımızı değiştiriyor. Direnmeli miyiz? Belki. Ama sonraki adıma dair sağlıklı zemin oluşturmalıyız.
“Bakma” Yöntemimizi Geliştirmeliyiz
Kısa filmler önemli mi sizce? Bu çalışmalarda insanı ne besler?
Sinemanın en önemli damarı kısa film belki. Ülkemizde çok önemsenmez. Geçiş aşamasıdır. Uzun metraja geçen bir daha kısa çekmez mesela. Halbuki kısa film bir yöntemdir. Şiir gibi. Daha az şeyle daha çok şey anlatmak.
Kısa filmde yöntem ön plana çıkar. Bu bakımdan gençlere, bakma yöntemlerini güncellemelerini öneririm. Sabit, dik, yatay, kesik, akarak, vs. Hayata nasıl bakarsanız öyle film yaparsınız. Bilinç yok ise başkasına benzemek dışında bir sonuç çıkmaz.
Ülkemizde birçok STK, vakıf, dernek, belediye, okul vb. kuruluşlar kısa film yarışmaları, atölyeler, senaryo dersleri gibi çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaları nasıl karşılıyorsunuz? Bir etki oluşturuyor mu?
Kesinlikle çok büyük etkisi var. Ülkemizde burjuva olmadığı için sinema çalışmalarının kısa versiyonlarını ancak bu çabalar destekliyor. Her çaba mühim. Nasıl gençlere, nasıl kapılar açtığına şahit oldum. Çok yapılması kötü olduğu manasına gelmez. Çokun içinden çıkacak azlar geleceğimizi şekillendirecek.
Gönül İster ki Herkes Süper Olsun Ama Malzeme Ortada
“Böyle insanlar bu işlere girmesin!” dediğiniz bir tip var mı? (Sinema, TV, video içerik bağlamında)
Çok da, şimdi nasıl söylesem... Gayesi olmayan sinema yapmasın. Televizyon ayrı mesele... Sanat olmayan alandaki insanlara karışamam. Gönül ister ki herkes süper olsun ama malzeme ortada...