
Cezeri 12. yüzyılda yaşamış önemli bilginlerimizden. Hayatı ve çalışmaları hakkında bugüne kadar çok detaylı bir malumata sahip değildik ancak Durmuş Çalışkan ve oğlu Mehmet Ali Çalışkan Beylerin 15 yıllık titiz gayretleriyle artık onu daha yakından tanıyabileceğiz. Bu gayretlerin ilk nüvelerinden olan Cezeri’nin Olağanüstü Makineleri Sergisi ve “Herkes İçin Cezeri” kitabını konuşmak üzere Cezeri Müzesi Kreatif Direktörü ve Babil Kitap Genel Yayın Yönetmeni Kadir Yılmaz ile bir araya geldik.
İstanbul Cezeri Müzesi öncülüğünde hazırlanan “Cezeri’nin Olağanüstü Makineleri Sergisi” açıldı. Öncelikle hayırlı olsun. Biz sizi editör olarak tanıyoruz, ama sergide içerik üretimlerine katkıda bulunduğunuzu da biliyoruz. Sergide okuyucularımızı nelerin beklediğine geçmeden önce, müze girişiminizin hikâyesini kısaca dinleyebilir miyiz? Zannediyorum 15 yıllık bir çalışmanın neticesinde bu yapı ortaya çıktı.
Evet, “Cezeri ve Olağanüstü Makineleri”, Çalışkan ailesinin hayatlarının neredeyse 20 yıllık bir dilimini kapsıyor. Selami ve Mehmet Ali Beyler, İTÜ’de makine mühendisliği okurken “Doğu’dan Batı’ya Bilimin Öncüleri” başlıklı bir sergi hazırlarken Cezeri ve meşhur eseri Kitab’ül Hiyel ile tanışıyorlar. Bilim ve teknoloji tarihi açısından günümüze kadar ulaşan en kıymetli eserlerden biri olan Kitab’ül Hiyel’deki makineleri ve hesaplamaları genç kardeşler o dönem anlamakta güçlük çekerler ve iyi bir mühendis olduğuna inandıkları babaları rahmetli Durmuş Çalışkan’ın (ö. 2018) kendilerine yardımcı olmasını isterler. O da eserdeki aletlerin fantastik kurgular olduğunu düşünür ilk bakışta ve bunların niçin çalışmayacağını kendilerine göstermek için yarım saat müsaade ister. Masasına oturur ve önce Filli Su Saati’ndeki hassas ejderha düzeneğinin hesaplamalarını inceler. Tabii, yarım saat olarak düşünülen zaman Durmuş Çalışkan’ın vefat edeceği güne kadar devam eder, çünkü hesaplamaları bu aletlerin yapılmadan çizilemeyeceğini ortaya koymaktadır.
O günden sonra Kitab’ül Hiyel’in Arapça aslından çevirisi İhsan Fazlıoğlu ve eşi Şükran Fazlıoğlu’na emanet edilir. Kendilerinden gelen çeviri üzerinde bu kez Durmuş Çalışkan teknik hesaplamalar, açıklamalar ve çizimler için çalışmaya başlar. Kıymetli bilim tarihçilerimizden Atilla Bir’in “günümüzün Cezeri’si” olarak tanımladığı Durmuş Çalışkan, Cezeri’nin mühendisliğinde tek bir karanlık nokta kalmayıncaya dek çalışır ve bu aletleri yapabilmek için özel bir atölye kurar.
Müzeye dönüşme süreci böyle mi başlamış oldu?
Evet, İstanbul Cezeri Müzesi düşüncesi de o atölyeyle birlikte doğar. Bugün hâlâ kendilerini “girişim” olarak tanımlasalar da Çalışkan ailesi, 20 yıla yaklaşan çalışmalarının ilk somut neticesini şu an Uniq İstanbul’da açılmış olan “Cezeri’nin Olağanüstü Makineleri Sergisi” ile almış durumdalar. Şimdilik yurt içi ve yurt dışı gezici sergileriyle Cezeri’yi ve olağanüstü makinelerini tamamen kendi iç imkanlarıyla insanlara tanıtmaya çalışıyorlar. İlerleyen dönemde “girişimin” sabit bir mekanı olan “müzeye” dönüşmesi için gerekli imkanlar araştırılıyor.
Cezeri kimdir? Artuklu Sarayı’nın baş mimarı olmasının dışında anlamı nedir? 12. yüzyılda yaşamış birinin ürünleri neden 2019 Türkiye’sinde bir müzeye dönüştü?
Cezeri’nin kaç tarihinde nerede doğduğunu ve ne zaman nerede öldüğünü kesin olarak bilmiyoruz. Çünkü kendisi klasik anlamda medrese eğitimi almadığı için adı hiçbir “tabakat” kitabında geçmiyor. Kendisi hakkındaki “şimdilik” yegane kaynağımız kendi eseri olan Kitab’ül Hiyel’de yazdıkları. Burada da, Artuklu saraylarında (Hasankeyf ve Diyarbakır’da) hangi sultanlara ne kadar hizmet ettiğini biliyoruz. Cezeri, kesintisiz olarak 25 yıl Artuklu hanedanının yanında bulunuyor. 12-13. yüzyıllarda yaşamış tarihi bir şahsiyetin bugünün Türkiye’sinde bir müze isminde geçmesi her şeyden önce bu topraklardaki binlerce yıllık varlığımızın dinamik dönüşümlerle zenginleşen kültürel bir devamlılık içerisinde olduğunu göstermek.
Sergimizin ana sponsoru da olan Tekhnelogos esasında bir mühendislik ve yazılım şirketi. Yapay zeka ve robotik geliştirme işleriyle uğraşılıyor. Dolayısıyla müzenin isminin Anadolu’nun en büyük mucitlerinden birinin ismini taşıması doğal görülmeli. Ayrıca Cezeri’nin bugün için bile gerçekten ilham verici bir işlevselliğe sahip olması hepimiz için şaşırtıcı. Çünkü Cezeri’nin olağanüstü makineleri üzerinden, bilhassa fizik ve matematik gibi gençlerimizin korktuğu pek çok alanın ilkelerini kolaylıkla anlatabilmemiz mümkün.
Cezeri’nin bir farkı da mühendisliği sanatla, bilimi hayatla buluşturması değil mi? Bir de kendinden sonraki çalışmalara nasıl bir ilham sunmuş?
Kesinlikle. Zaten sergimizin Cezeri’den önceki dönemleri anlatan kısmı “Yaşam-Kalım” başlığını taşırken Cezeri dönemi “Sanat” olarak adlandırılıyor. Çünkü Cezeri, mekaniğin insan hayatı için taşıdığı vazgeçilmez önemdeki işlevselliğini bir üst noktaya taşıyarak bunu sanatla birleştiren gerçek bir dâhi. Cezeri’nin aletlerinde, ifa ettikleri görevlerin dışında muazzam bir teatral sunum var ki, Cezeri’nin sadece mühendislik anlamında değil kültürel anlamda da kendisinden önceki ve kendi dönemindeki sosyal etkileşimleri çok iyi analiz edip, bunları muhteşem bir terkip içinde sunduğunu söyleyebiliriz.
Merakımız şimdi daha da arttı. Peki, sergiyi ziyarete gelen okurlarımız nelerle karşılaşacaklar?
Sergimizde sadece Cezeri ve aletleri değil, M. Ali Çalışkan’ın ifadesiyle insanın yeryüzünü “dünyaya” dönüştürmesinde en büyük yardımcısı olan mekaniğin de büyülü bir hikayesi anlatılıyor. Sergide Antik Çin, Mısır ve Yunan’dan erken İslam medeniyetine kadar hayatta kalmamıza bir şekilde yardımcı olmuş ilginç aletlerin birebir yapılmış hallerini görmek mümkün.
Sergimizin merkezinde olan Cezeri’nin ise pek çok makinesinin birebir yapımı ve bunların içinden seçilerek ziyaretçilerin makinelerin nasıl çalıştığını görebilmesi için yeniden boyutlandırılan çalışma düzenekleri ve bilhassa gençlerin etkileşimli olarak kullanabilecek prensip mekanizmaları mevcut. Cezeri’nin en çok bilinen eserlerinden Filli Su Saati, Anıt Su Saati, Şifre Kilitli Sandık, Öküzlü İçeçek Otomatı gibi aletleri ve dönemin tarım devriminde öncü olan su yükseltme mekanizmaları da yine ziyaretçilerimizin görebileceği aletler. Ayrıca Cezeri’den sonra Osmanlı ve Avrupa mekaniğinde yaşanan gelişmeler ve Takiyyüddin’in saatinden James Watt’ın buhar makinesine kadar yine birçok aletin birebir üretilmiş halleri de sergimizde mevcut. Aletler dışında sergimizde bilhassa Cezeri döneminin ruhunu yansıtacak sayısız tarihi sahne posterimiz var ki, sadece bunları görmek için bile sergiye gelinebilir. Ayrıca seslendirmesi Haluk Bilginer tarafından yapılan 6 dakikalık CGI filmimiz de yine sergimizin hemen girişindeki sinema salonunda ziyaretçilerimizi sergiden önce bilgilendiriyor.
Son olarak, “Cezeri’nin Olağanüstü Makineleri -Herkes İçin Cezeri-” başlıklı bir kitap yayımlandı Babil Kitap’tan. Ondan da biraz bahsedebilir misiniz?
Kitab’ül Hiyel’in tıpkıbasım ve çeviri de dahil olmak üzere artık ulaşılabilir pek çok baskısı var. Ancak Kitab’ül Hiyel’i baştan sona bugün en iyi mühendislerin bile anlaması pek mümkün değil. Zira dönemin Arapça bilim ve teknoloji terimlerini ve hangi maksatla kullanıldıklarını anlamak gerçekten bugünkü şartlarda çok zor. Halbuki Durmuş Çalışkan, Cezeri ve olağanüstü makineleri üzerinde yürüttüğü 15 yıllık kesintisiz çalışması sayesinde Cezeri’nin mühendisliğinde karanlıkta tek bir nokta kalmayıncaya dek her şeyi en ince ayrıntısına kadar ortaya koydu. M. Ali Çalışkan da rahmetli Durmuş Çalışkan’ın binlerce sayfa tutan Cezeri hakkındaki notlarını ve çizimlerini esas alarak bir yıllık çok yoğun bir çalışmayla Cezeri’nin makinelerini ve felsefesini herkesin anlayabileceği bir açıklığa kavuşturdu. Bu kitapta Cezeri’nin Kitab’ül Hiyel’indeki orijinal çizimlere ek olarak, sayısız 3D modelleme, proje çizimi, kesit ve tarihi sahne kullanıldı. Kitabın editörü olarak hazırlarken çok keyif aldığımızı söyleyebilirim. Umarım okuyucularımız da bu kıymetli çalışmayı keyif alarak okurlar.