
“Türkiye dışında yaşayan insanlar ülkeyi medya üzerinden öğreniyorlar. Maalesef Türkiye’yi karalayan kötü bir algı var. Ben kendi ülkemde bunu kırmaya çalışıyorum” diyerek anlatıyor Türkiye sevdasını. Misafir öğrenci röportaj serimizde bu ay Makedonyalı Barış Osman konuğumuz. Kendisinin ağzından Türkiye’de öğrenci olmayı dinliyoruz.
Osman kimdir? Okuyucularımız için kendini tanıtabilir misin?
Ben Barış Osman. Makedonyalıyım, Güneydoğu Makedonya’nın İştip şehrinde, 27 Aralık 1993 yılında doğdum. Köyümün adı Konçe, küçük Konya’dan geliyor. 3 kardeşli ailenin ilk çocuğuyum. Ailem çiftçilikle uğraşıyor.
Neden Türkiye?
Makedonya’da bizim köye 14 yıldır din görevlisi geliyor. İlk din görevlisi yanlış hatırlamıyorsam 2004 yılında geldi. Kayseriliydi. Benim Türkiye sevdam orada başladı. Onun o güzel Türkçesi, Türkiye’yi, İstanbul’u anlatışı beni cezbetti. Bu sebeple liseden beri Türkiye’de okumak istiyordum ama ailem izin vermiyordu. En sonunda ısrarlarıma dayanamadılar ve üniversite okumak için Türkiye’ye geldim.
Üniversite kazanmadan önce bir defa İstanbul’a gezmeye gelmiştim. O gezi benim Türkiye aşkımı iyice perçinledi. İstanbul, geldiğim an beni büyüledi. Bir ay kadar kalmıştım. Eve döndüğümde Üsküp bana çok kötü geldi. İstanbul’u gördükten sonra gözümde diğer şehirler anlamını yitirdi.
Üniversite kazanma sürecinden bahsedelim biraz da...
Liseyi bitirdikten sonra başvuru yaptım lakin Türkiye’deki üniversitelere kabul edilmedim. Vardır bir hayır dedim ve bekledim. Tabii bu süreçte ülkemde üniversite kazanmıştım ama ben Türkiye’de okumak istiyordum. Eğer kazandığım okula girseydim Türkiye’ye gelemeyecektim. Bu yüzden kayıt yaptırmadım ve bekledim.
Bir sene sonra Üsküp’teki Türkiye Din İşleri Müşaviri bana yardımcı oldu. İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’ne başvurabilirsin dedi. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümüne başvurdum. Mülakata davet ettiler, çok sevindim. Mülakatta her şey güzel geçti. Sonuçlar iki gün sonra açıklanacaktı. Heyecanlı bekleyişim başlamıştı. İki gün sonra sonuçlar okulun kapısına asıldı. Hemen gittim ve baktım. İlk bakışımda ismimi bulamadım, şok geçirdim. Oturdum, ağlamaklı oldum. Kara kara ne yapacağımı düşünmeye başladım. Geri dönemezdim, Makedonya’daki kayıtlar bitmişti. Burası da olmazsa yine ortada kalacaktım. İki senem heba olacaktı. Bir umut listeye tekrar bakmaya karar verdim. İkinci sefer daha dikkatli inceledim ve adımı buldum. O an öyle bir mutlu oldum ki tarifi imkânsız. Az önce üzüntüden oturduğum kaldırıma bu sefer mutluluktan ağlamak için oturmuştum. O gözyaşları benim Türkiye maceramın başlangıcı oldu.
Hiç unutamadığın Türkiye’ye dair bir hatıran var mı?
Kayserili hoca, köyümüze geldiği andan itibaren ben sürekli kurslara gitmeye başladım. Arapça ve Kur’an-ı Kerim eğitimi aldım. Bir süre sonra ezan okumaya, namaz kıldırmaya başlamıştım. Türkiye’ye geldiğimde ilk işim Sultan Ahmet Camii’nde namaz kılmak olacak diye içimden geçirmiştim, en büyük isteğim buydu. Cuma namazı için gitmek nasip oldu. Müezzini beni çok etkiledi. Onu hiçbir zaman unutmuyorum. Namazın sonuna kadar ağladım. Öyle güzel bir ses, makam, kıraat… Tarifi imkânsız bir duyguydu.
Seni en çok ne duygulandırdı?
Aslında geldiğim günden itibaren üniversite personelinin bize olan yaklaşımı, özellikle rektörün samimiyeti beni duygulandırmıştı. Hatta alışmakta güçlük çektiğimiz ilk günlerde bizzat rektör yurdumuza gelip bizi uyandırıyordu. Bu denli içten, samimi insanları görmek beni ciddi manada duygulandırdı.
Başından geçen komik bir hatıranı bizlerle paylaşır mısın?
Balkanlar Osmanlı’nın eski toprakları ama buradaki Türkler tarihlerinden habersiz. Bana her seferinde “Sen Türk müsün?” diyorlar, buna çok gülüyorum.
Ülkene dönecek olsan yanında ne götürmek isterdin?
Temiz Türkçeyi. Makedonya’da yüz bin Türk yaşıyor ama çok farklı lehçeler, konuşma türleri var. Bu yüzden İstanbul’un temiz Türkçesini götürmek isterdim.
Arkadaş ilişkilerin nasıl?
Çok iyi. İlk geldiğim gün bir Afrikalı arkadaş ile aynı odada kaldık. Hayatımda ilk defa siyahi birini orada görmüş oldum. O kadar şaşırdım ki. Hatta itiraf etmem lazım biraz da korktum. Ama bir süre sonra hepsiyle samimi arkadaşlıklar kurdum. Türkiye’de edindiğim dostlukları hiçbir zaman unutamam.
İstanbul’u saymazsak en sevdiğin şehir hangisi?
Bursa’nın mimarisi Üsküp’e çok benziyor. Çeşmeleri, camileri, sokak yapıları... Ne zaman Bursa’ya gitsem Üsküp’e gitmiş gibi oluyorum. Ne zaman Üsküp’e gitsem Bursa’ya gitmiş gibi oluyorum. Bu yüzden Bursa’yı çok seviyorum.
Olmazsa olmazın nedir?
Kütüphaneye muhakkak gitmem lazım. Yoksa kendimi eksik hissederim. Özellikle İSAM benim vazgeçilmezim.
Türkiye sana ne kattı?
Beni öncelikle güzelliğiyle büyüledi. Kültürümüzün ortak olduğunu fark edince çok mutlu oldum. Buradaki insanlar çok misafirperverler, cana yakınlar. Makedonya bu konuda biraz zayıf. İnsanlar misafirperver ama Türkiye’dekiler kadar cana yakın değil. Her konuda destek çıkmaları, maddi manevi yardımcı olmaları beni çok mutlu ediyor.
Memleketine döndüğünde Türkiye nasıl diye soranlara ne diyorsun?
Türkiye dışında yaşayan insanlar ülkeyi medya üzerinden öğreniyorlar. Maalesef Türkiye’yi karalayan kötü bir algı var. Ben bunu kırmaya çalışıyorum Makedonya’da. Haber okuyorum ama televizyon izlemiyorum çünkü sürekli belli bir yerdeki olayları gösteriyorlar ama Türkiye bir yerden ibaret değil. 80 milyon nüfusu var, alanı büyük ama haberleri bir yere odaklanıp gösteriyorlar. Öz anneannem bile Türkiye çok kötü, savaş oluyor, orada teröristler var ve insanlar ölüyor diye bana tembihte bulunuyor. Ama bir gelip görseler işlerin hiç de öyle olmadığını anlayacaklar.
Gelecek planında ne var?
Akademisyen olmak var. Şu an yüksek lisansa başlayacağım, daha sonra doktorayı yapıp akademisyen olmayı düşünüyorum. Türkiye’de veya Makedonya’da, orası nasip…
En çok zorladığın şey?
Kalabalık ve trafik zorluyordu, hala da zorluyor.
En çok neye şaşırdın peki?
Yemekler çok ucuz Türkiye’de. İlk geldiğim zaman bir çorba 3 liraydı. Balkanlara göre şaşılacak kadar ucuz rakamlar.
Gelmeden önce en çok merak ettiğin şey neydi?
Osmanlı mimarisi.
Hangi takımlısın?
Fenerbahçeliyim.
Seni Türkiye’ye ait hissettiren şey ne?
Anavatanım oluşu.
En sevdiğin yemek?
Kuru fasulye.
Türkiye’de bulamadığın hasret çektiğin bir şey var mı?
Annemin yemekleri.
Makedonya’ya gidecekler için 5 gezi tavsiyesi?
Üsküp Mustafa Paşa Camii,
Vardar Nehri’nin üzerindeki Taş Köprüsü,
Ohri Şehri,
Doğu Makedonya,
Üsküp’te köfte ve trileçe yemelerini tavsiye ederim.