
Merhum şair, yazar, gönül adamı, örnek Müslüman Cahit Zarifoğlu’nu en yakınlarından, kızı Betül Hanım, oğlu Ahmet Bey ve eşi Berat Hanım’dan dinlemek, o güzel insanı bir kez daha anmak istedik. Çocukluğundan, tahsil hayatından, yaşadığı zorluklardan, maceracı ruhundan, hayallerinden, nasıl bir baba ve eş olduğundan ve daha pek çok şeyden bahsettik. Konuşmamızın tamamı belki derginin bütün sayfalarını kaplardı, bize ayrılan yer iki sayfa olduğu için mecburen çok ufak bir kısmını sunabildik size.
Bildiğiniz kadarıyla Cahit Zarifoğlu’nun çocukluğu nasıl geçmiş?
Ahmet Zarifoğlu: Ciddi bir fakirlik yaşamış, öncelikle onu söylemeliyim. Hem çocukluk döneminde hem de dergi çıkarttığı yıllarda. Memuriyetine kadar para sıkıntısı çok çekmiş. Babasına olan bir kızgınlığı var bu arada.
Berat Hanım’dan yardım alabiliriz belki bu konuda. Nasıl bir sorunu var babası ile?
Berat Zarifoğlu: Cahit Bey Ankara doğumlu, ailesi Maraşlı. İlk gençlik yıllarında babası 4 ay kayboluyor, evlenmiş haberi geliyor daha sonra. Aradan biraz zaman geçince evlendiği kişiyle çıkmış gelmiş. Zorlarına gitmiş tabii, epeyce üzülmüşler. Hatta annesi Feyziye Hanım’ın küçük kızı 4 yaşındaymış. Babası “Gel” diye çağırınca gitmemiş. Bu olaydan sonra Cahit Bey’in babasıyla ilişkisi çok soğuk devam ediyor, babası sadece senede on gün eve gelirmiş. Üniversitede bile maddi anlamda yakınlık görmemiş babasından.
Babasına kızgınlığı hep devam etti mi efendim?
Betül Zarifoğlu: Fethi Gemuhluoğlu Amca ile bir keresinde önemli bir zat ile buluşuyorlar, o kişi babamı ve dedemle ilişkisini bilmiyor. Laf arasında “Babaların yaptıklarında evlatların bilemeyecekleri hayırlar vardır” gibi bir ifadede bulunuyor. Bunun üzerine babamın hisleri yumuşuyor.
Berat Zarifoğlu: Biz evlendikten sonra biraz daha yumuşadı, “Babam bana Kur’an okumayı öğretti. Güzel isim verdi” demişti. Hayatının sonlarına doğru babasını affettiğine dair bir yazı yazmıştı.
Sizin Cahit Zarifoğlu ile evliliğiniz nasıl oldu Berat Hanım?
Biz malumunuz Arvasi ailesindeniz. Necip Fazıl Kısakürek’in hocası Abdülhakim Arvasi Hazretleri bizim aile büyüklerimizden. Bu vesileyle Necip Fazıl da dedemlere çok bağlı. Necip Fazıl’ın Van ziyaretlerinden birinde Rasim Özdenören Bey, Cahit Bey ve birkaç arkadaşı da kendisine eşlik ediyorlar. Babamın Ankara’ya gidişlerinde de bir arada oluyorlar. Böylelikle bir tanışıklık oluyor. Cahit Bey’in hep saygı ve sevgisi vardı. Rasim Bey ile Van’a geldiğinde Cahit Bey’in evlenme niyetini de bildikleri için “Hocamızın kızı var istersen görüştürelim.” demişler, Cahit Bey de “Olur.” demiş.
Siz onu hiç görmediniz, o da sizi hiç görmedi ama evliliğe niyet edildi.
Tabii. Ondan sonra yine hiç görmeden istenildi. Yüzük takarken gördük birbirimizi. İki yabancı gibiydik evlenirken. Ne konuşmuşluğumuz var, ne başka bir şey. Sanki ben onun, o da benim misafirimdi. Ben 19 yaşındaydım, Cahit Bey 36. Asıl aramızı yapan Necip Fazıl’dır, bana talip olduklarını ifade ettikten sonra babam Necip Fazıl’a durumu anlatıp fikrini sormuş “Ben kefilim, nikah şahitleri ben olurum.” demiş. Düğünümüze de geldiler, nikah şahidimiz oldular zaten.
Cahit Bey’in bende çok emeği var. Anlayışlı, sevgi dolu ve merhametliydi. İyi bir Müslümandı, dediğini yapardı. Dürüst, samimi, özel ve güzeldi. Babamın sohbetlerine de katılırmış ama pek tanınmazmış. Hep sakindi, biraz içine kapanıktı, kalbi yumuşaktı ama bir taraftan da maceracı, deli dolu bir tarafı vardı.
Açıkçası şunu merak ediyorum: Bir taraftan çok sakin, sessiz, içine kapanık anlatılıyor, arkadaşlarıyla çok tartışmalara dahil olmazdı deniliyor ama diğer taraftan otostopla Avrupa turu yapan birisi. Bir yaz dönemini denizde botta geçirmişliği var. Hem macera arayışı hem de içine kapanıklığı nasıl oluyor aynı anda?
Betül Zarifoğlu: İç dünyasının zenginliği ile açıklanabilir herhalde. Çok yönlü, çok farklı biri diye anlıyorum. Çekingen, az konuşan birinin Avrupa’ya otostopla gitmiş olması çok farklı iki şeyi içinde barındırıyormuş gibi geliyor bana. İki ayrı karakter gibi. Kayıkçılarla birlikte yaşadığı yerde herkes onu başka biri olarak tanıyor. Cem olarak biliyorlar. Başka isimle başka bir hayat yaşamış orada. Ama kendine ait şeyleri de koruyor, kibar ve naif. Mavera Dergisi’nde Ahmet Sağlam olarak yazıları vardı. Vedat Can olarak ayrı, Cahit Zarifoğlu olarak ayrı konularda yazıları vardı. Avrupa’ya gitmeye karar veriyor ama hesap etmeden. “Benim param yeter mi?” demiyor. Hayatının bir bohem yanı var, bir de çılgın.
En büyük hayali ne idi?
Berat Zarifoğlu: En büyük hayali televizyon kurmaktı.
Çok ilginç.
Ben de ona “Televizyon kurmak nedir?” derdim. Gülerdi. “Türk televizyonu var ya” diyordum. “Ama biz bildiğimiz haberleri, doğru haberleri verelim” diyordu. Başka bir hayali de birlikte umre yapmaktı. “Cahit Bey,” diyordum “Önce sen git, gör. Sonradan bizi götürürsün.” Bir de çocuklar küçüktü. Onun için çocuklarına doyamadı.
Necip Fazıl ile arası nasıldı efendim?
Çok güzeldi. Çok severler ve sık sık görüşürlerdi. Onların evine giderlerdi. Necip Fazıl Ankara’ya geldiğinde Akif İnan’ın evinde kalırdı. Bütün arkadaşlar orada toplanır uzun saatler birlikte sohbet ederlerdi. Konuşmalar, tartışmalar bitmezdi. Necip Fazıl “artist” dermiş Cahit Bey’e. Necip Fazıl hararetli bir şekilde anlatırken Cahit Bey bir anda kalkar, odada dolaşır, kitapları karıştırırmış. Yerinde duramazmış yani. Necip Fazıl da “Artist, biz burada hayatının kitabını anlatıyoruz sen başka kitaplara bakıyorsun” dermiş.
Birbirinize siz diye mi hitap ederdiniz?
Evet. Ben Cahit Bey derdim, o da Berat Hanım... Evliliğimizin ilk yıllarında siz diyorduk birbirimize. İnsan beyine siz demez. Biz ne zaman samimi olacağız, sen diyebileceğim, diye düşünüyordum. Ama bir süre öyle devam etti... O neyi sever onu yapayım diye gayret eden biriydim. Yemeklerimin iyi olmaması kusurumdu. Ama sonradan çok iyi öğrendim. Güzel şeyler yaptım. Sonradan sevdik diyeyim birbirimizi (gülüyor).
Dua öğretir miydi size?
Ahmet Zarifoğlu: Yatak duası yapardık birlikte. Allah’ım, beni güzelce uyut, güzelce uyandır. Bu hepimizin ilk öğrendiği uyku duasıydı.
Betül Zarifoğlu: Loş ışıkta kitap okurdu hatırladığım.
Dünyadaki zulümler, özellikle Afganistan, Cahit Zarifoğlu için ne ifade ediyordu, nasıl tepki veriyordu?
Afganistan onun için çok büyük yaraydı. Rusya o zaman orada zulüm yapıyordu. Afganistan için çok çalışıyordu. Şiirlerinde de anlatıyor. Suriye’deki Hama katliamı onu çok sarsmış. Nerede zalimlik varsa, ona çok öfkelenirmiş.
Tasavvufla ilişkisi nasıldı?
Ahmet Zarifoğlu: Arvasi Hazretlerine bağlıydı. Kendisinin bir tesbihatı varmış. Perşembe günleri Rasim Bey’in evinde toplanılırmış. Dersini düzenli devam ettirmiş, zaten güzel namaz kılardı, dedikoduyu da hiç sevmezdi.