
Dünyanın çeşitli yerlerinden Türkiye’ye okumak için gelen misafir öğrencilere mikrofon uzattığımız röportaj serimizde bu ay kardeş ülke Azerbaycan’dan Necat Aliyev’i konuk ediyoruz. Necat diğer röportaj yaptığımız isimlerden farklı olarak uzun süredir Türkiye’de yaşamıyor. Kendisi henüz çiçeği burnunda bir üniversite öğrencisi. Z nesli diye ifade edilen kuşağa mensup 2000 doğumlu Necat’ın gözünden Türkiye’yi dinliyoruz.
Necat kimdir, bize biraz kendinden bahsedebilir misin?
İsmim Necat Aliyev, 12 Aralık 2000 doğumluyum. Azerbaycan Bakü’de oturuyorum. Babam ve annem Karabağlı, zamanında oradan göçmüşler. İstanbul Üniversitesi’ni kazandım. Kimya mühendisliği bölümünde okuyorum ve bir aydır Türkiye’deyim.
Daha önce hazırlık okudun mu yoksa Türkçe biliyor muydun?
Türkçeyi aslında televizyondan öğrendim. Türkçe yeterlilik sınavına sadece gramer üzerinden çalıştım. Konuşmam iyiydi.
Neden televizyonda Türkçe filmler, diziler izledin?
Azerbaycan’da filmler genelde Rusça dublaj veya Türkçe dublaj oluyor. Azerbaycan kendi dublajını pek yapamıyor, imkân yok. Film izlerken ister istemez Türkçe dublaja yöneldim. Böylece Türkçem ciddi şekilde gelişti.
Hep merak edilir, Azerbaycan’daki Türkçe ile buradaki birbirine benziyor mu?
Genel olarak lehçe farkı var. Değişik kelimeler de çok tabii. Hiç Türkiye Türkçesi duymamış biri burada yüzde 70 oranında insanlarla anlaşabilir. Ama yeni Türkçe öğrenen birine bakınca anlaşılır.
Okumak için neden Türkiye’yi tercih ettin?
Kaliteli eğitim almak için Türkiye iyi bir seçenekti. Buraya gelişim ise beklenmedik bir şekilde oldu. Ben üniversiteyi Azerbaycan’da bitirip sonrasında yurtdışına çıkarım diyordum. İşler öyle gelişti ki buraya geldim. Sonradan sınava girmeye karar verdim. Ve kazandım.
Orta Asya ülkelerinde Ruslar nasıl bir etkiye sahip, biraz bahsedebilir misin?
Mesela Azerbaycan’da Rusça bilmek bir statü belirtisi. Rusçaya üstünlük atfediyorlar. Kendi kültürümüzü muhafaza etmeye çalışsak bile ister istemez etki altında kalıyoruz. Özellikle Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan etki altında. Bence bu asimilasyon iyi değil. Bir şekilde bize yakın bir kültür olsa ne farkeder diyebilirdim. Mesela Peybamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) vesilesiyle Araplardan birtakım şeyleri almışız. Bunlar iyi etkiler olarak görülebilir. Ama Rus etkisini istemem. Soy isimler ‘yev’ ile bitiyor. Bu da Rusların etkisi. Ben gelecekte soy ismimi değiştirmeyi düşünüyorum. Sonundaki eki atacağım.
Peki Türkiye’ye ilk geldiğinde neler hissettin?
İlk geldiğimde çok karışık gelmişti. Bu kadar karışıklığa alışık değildim. İçimde bir korku vardı. Ama öte yandan ister istemez tutunmak zorunda olduğumu da biliyordum. Adres sorduğum, yardım istediğim insanlar yakın davrandılar. Hatta ilk adresimi havaalanında bulunan askere sormuştum. Yolu tarif ederken öylesine sıcakkanlıydı ki bu beni çok şaşırttı. Giderken tokalaştı bile benimle.
Seni en çok duygulandıran şey ne oldu?
Üniversite kayıt işlemi 4 Eylül tarihinde bitiyordu. Ben Türkiye’ye 2 Eylül’de gelmiştim. Bazı sebeplerden dolayı işlerim aksadı. Kayıt işlerim son güne kaldı. Hiçbir yeri bilmediğim için adresler konusunda sorunlar yaşadım. Yine bir adresi bulmaya çalışırken taksiciye sordum. Kendisi bilmiyordu. 10 dakika yerini araştırdı, navigasyondan baktı, arkadaşlarını aradı sordu. En sonunda bana kusura bakma dedi, adresi bulamadığı için mahcup oldu. Bu yakınlık, sıcakkanlılık, yardımseverlik beni çok duygulandırdı.
Komik bir hatıran var mı peki?
Metrobüse aktarma yapmam lazımdı. Dolmuştan indikten sonra on dakikalık mesafe yürüdüm. Elimdeki haritaya göre önümdeki yolu takip etmem lazımdı ama bir anda yol üçe ayrıldı. Kara kara ne yapacağımı, hangisinden gideceğimi düşünürken bir abi çıkageldi. Dedim ki hangisine gideyim? Üçünden birini söyler diye düşünmüştüm ama geldiğim yönün tam zıttını işaret etti. Kendinden çok emindi ben de dediği yöne gittim. Sonra tarif ettiği yol yanlış çıktı :)
Atasözü ve deyimlerle aran nasıl?
Recep Tayyip Erdoğan’dan duymuştum bu sözü. Kendi hayatımda da gözlemledim, çok hoşuma gitti. “Allah bir isterse bir kulun işini mermere geçirir dişini, Allah istemezse o kulun işini muhallebi yerken kırar dişini.”
Türkiye’de seni en çok ne zorladı?
Toplu taşıma araçlarının haritası çok karışık. İlk bakışta anlaşılmıyor. Bizde bir defa bakınca kolayca anlayabiliyorsunuz. Çeşit ço,k tramvayın ve metronun kendi aktarmaları var. Haritaya bakınca yüzünü diğer tarafa çeviriyorsun.
Türkiye’ye gelince çok şaşırdığın bir şey oldu mu?
Çok minare olmasına şaşırmıştım. Uçakla gelirken İstanbul’u gördüğüm an ilk söylediğim şey bu olmuştu “Ne kadar çok minare var.” Bir de öğrenciye verilen değer çok güzel. Özel bir ilgi gösteriliyor, el üstünde tutuyorlar öğrencileri.
Seni buraya ait hissettiren ne var?
Kültürlerimiz çok yakın ve misafirperverlik konusunda aynıyız. Burası beni evimde gibi hissettiriyor. Sabah namazına ezanla kalkmak ise tarif edilmez bir duygu.
Elinde bir mikrofon var ve bütün insanlık seni dinliyor. Ne söylemek isterdin?
İnsanların düşünmesini isterdim. Hayatta kolay elde edilen ve insanın hoşuna giden şeyler neredeyse her zaman kötü şeyler oluyor. İnsanların sevmedikleri şeyler ise onların hayrına oluyor. Bunu fark etmelerini söylerdim. Bu da onları İslam’a davet etmek anlamına geliyor aslında.
Türkiye sana ne kattı?
Ben bazen olayları biraz geç kavrıyorum. Az önce buraya doğru yürürken düşündüm, bu kadar karışıklık ve hengamenin arasında insanın zihni nasıl gelişmeyebilir ki? Bence bana bunu kattı. Çok karmaşık şeyler karşısında pratik çözümler üretmeyi öğrendim. Türkiye’ye geldiğime değeceğini düşünüyorum. Tedirginliğimi attım üstümden. Hevesliyim, uykum gelmese hiç uyumam, bu heves beni hep diri tutuyor. Bence Türkiye umut vaat ediyor.
Gelecek planında neler var?
Türkiye’ye gelmemin eğitim hayatım açısından büyük olanaklar sağlayacağını düşünüyorum. Türkiye, Avrupa’ya geçiş kapısı. Türkiye öğrenciye değer veriyor. Öğrenciye değer veriyorsa ilme de veriyordur diye düşünüyorum. Dedem bana şöyle söyledi; sakın üniversiteyi bitirince hemen para kazanayım derdine girme, çalıştığın dalın temelini öğren. Bu sebeple niyetimde akademisyenlik var.
En sevdiğin yemek?
Çiğköfteyi çok seviyorum. Yemeklerimiz birbirine benziyor aslında ama tek farkla, burada her şey daha acılı.
Tavuk döner mi kuru fasulye mi?
Tavuk döner.
Hasret çektiğin bir şey var mı?
Annemin yemekleri haricinde her şey var burada.
Takım tutuyor musun?
Galatasaray’ı tutuyorum. Sebebi de Avrupa’da başarısının çok olması. Müslüman ve Türk camiasını Avrupa’da en iyi temsil eden onlar. Real Madrid’i bile yendiler.
Azerbaycan’a gidecekler nereyi gezsinler?
Gence’deki Göy Gölü, İsmayıllı’yı, Zakatala’yı kesin gezsinler.