
Tezhibin geleneksel Türk sanatları içerisinde çok ayrı bir yeri var bence: Tabii bunu da biraz ustalarımdan aldığım ilham söylüyorum ama; gerçekten de tezhip, bir eseri başka bir esere dönüştürüyor, farklı bir üslup katıyor. Ayrıca bu denli sabır ve dikkat isteyen bir sanat olması, herhalde bizim neslin aceleciliğine pek uymuyor... Yine de son dönemde tezhibe karşı ilgi alaka artmış durumda, sayısız kurs, atölye var. Bu anlamda hem örnek hem de ilham olması için bu sanatı yıllardır icra eden iki ustanın hikayesini okuyacağız şimdi. Tezhip sanatına 1975 yılından beri aralıksız devam eden Müzehhibe Nilüfer Kurfeyz ve 30 senelik ortağı Müzehhip Selim Sağlam. Buyurun okumaya...
Tezhibe kaç yılında başladınız?
Nilüfer Kurfeyz (NK): 1975 yılında bir lise bir talebesiyken. Yaklaşık 45 yıldır hiç bırakmadan, başka bir işle uğraşmadan tezhip çalışmalarına devam ediyorum. Bizden yetişerek kendini bu yola adayan, tezhibi çok seven, asla bırakmayan, yıllarca bu işin içinde olan pek çok talebemiz var. Bununla gururlanıyoruz. Bizli konuşuyorum çünkü, 1986-87 yıllarında benden ders alarak tezhip sanatıyla tanışan Selim Sağlam ile 1990 yılından beri beraber çalışıyoruz. Çift imzalı işler üretiyoruz tezhip dünyasında. Bu pek görülmeyen bizle başlamış bir çalışma tarzı.
Nasıl yani?
NK: Selim Beyle aynı eser üstünde çalışıyoruz. Ellerimiz hemen hemen aynı oldu. Bakış açılarımız aynılar. Ama bize en büyük faydası, bir eser üzerine çalışırken beyin fırtınası oluşturmamız, karşılıklı tartışarak görüşlerimizi ortaya koyarak nasıl bir yol izlememiz, nasıl bir çalışma yapmamızın o eserin bize söylemesi, karşılıklı konuşmalar bizi doyuran ve geliştiren bir tarz oldu.
Sizi kısaca tanısak... Kimdir Selim Sağlam, nasıl başladınız tezhibe?
Selim Sağlam (SS): 1986 yılında lise talebesi iken tezhip sanatı ile tanıştım. Okuldaki bir arkadaşım vasıtasıyla tezhip kursunun olduğunu duydum. O zamanlarda resme karşı ilgi ve yeteneğim vardı. Okuldaki bütün sergilere katılırdım. Resimlerim çok beğenilirdi. Hatta birkaç derecem vardı. Küçüklüğümden beri kendimi böyle bir masanın başında fırçalarla çalışırken hayal ediyordum sürekli. Sadece tezhip değil herhangi bir dalda çalışmak istiyordum. Kursa gittikten sonra tezhibin benim hayalimdeki şey olduğunu gördüm. Nilüfer Hocamızla tanışmamız bu kurs vesilesiyle oldu.
Sizce tezhip nedir?
SS: Tezhip aslında bir kitap. Kelime manasıyla “altınlama” anlamına geliyor. Ama sadece altınla yapılan işleri kastetmiyor. Altının yanı sıra çeşitli boyalarla da kullanılan bir süsleme türü. Tezhip İslami kaygılarla oluşmuş bir sanattır. Yani tezhip sanatı “İslami bir sanattır” diyebiliriz. İlk başlangıcı Orta Asya’ya dayansa bile aslında asıl gelişmesini İslam kabulünden sonra göstermiştir. Her padişahın bulunduğu binada bir nakkaşhane olması bu sanatın ta Uygur’lara kadar dayanan bir sanat olduğunu gösterir. Bu Osmanlı’da da ziyadesiyle geliştirilen bir özelliktir. Bu nakkaşhanede başta bir sernakkaş olmak üzere ustalar, kalfalar ve çıraklar hep birlikte bir eser üretirler. Eserin türüne göre ebrular ve minyatürlerle süslerlerdi. Yani herkesin iyi bildiği konuyla o esere katkıda bulunurdu. Zamanımızda tabii ki de bu örnek yaşatılamıyor. Şu anda müzehhip tek başına bu işi yapmak zorunda.
Tezhip Motifleri Üsluplaştırır
O zaman tezhibin direkt olarak İslami referansları var?
SS: Evet, çünkü bu sanatın motivasyonu Kur’an’ı Kerim ve hadis metinleridir. Her dönemde kendini yenileyerek muazzam eserler ortaya çıkarmıştır. Referansları çok kuvvetli olduğu için anlatımları da onlara göre değişiklik göstermiştir. Tezhip sanatında görülen motifler normal çıplak gözle görülen motifler değildir. Mesela normal gördüğümüz bir çiçeği direkt aktarmaz. Tezhip onu mutlaka üsluplaştırarak kullanır. Üsluplaştırılan motifler daha fazla akılda kaldığı için tezhip sanatı modern sanatlarla gayet iyi anlaşan bir sanattır.
Bir sanatçı için eserini; daha doğrusu sizin belirttiğiniz üzere çalışmasını paylaşmak; ortak etmek zor değil mi?
NK: Sanat kıskanç bir şey. Egonun ön plana çıktığı bir alan. Dolayısıyla herkesin “benim yaptığım doğrudur, iyidir, güzeldir” dedikleri bir ortamda bizim gibi duygularını bir kenara bırakıp ortak bir çalışma yapmak gerçekten çok zor. Bunu başardığımızı, örnek olduğumuzu düşünüyorum. Yeni yetişen nesiller arasında çift imzalı eserler daha fazla görmekteyim. Bu bizi gururlandırıyor. Çünkü eski dönemlerde bu sanatlar bir atölye sanatıymış. Yani nakkaşhane imiş. Ama günümüzde bunu kaybettik. Çünkü artık tasarım dünyasındayız. Bireycilik ön planda olduğu için herkes ben varım demek istiyor.
Mesaj Verecek Olsam Twitter’dan Yazarım
Sizin için “sanat sanat için” mi olmalı?
NK: Şimdi sadece kendi sanatımdan söz edeceğim. Biliyorsunuz bu bir saray sanatı. Benim bakış açım: Sanat, sanat içindir. Eğer bu bir sanatsal çalışma olmazsa sadece halka bir tebliğ olacaktır. Sanat eserinin önce bir sanat değeri olacaktır, gönüllerde bir duygu oluşturacaktır. Bunların yanında bir mesaj verebilir tabii ki de. Özellikle benim şu an devam ettirdiğim sanat mutlaka güzellikleri barındırmak zorunda. Uyumları barındırmaması tabloyu zaten seyredilmeyecek bir hale dönüştürecektir. Mesela bir olayla alakalı mesaj verecek olsam neden sanatla vereyim ki? Bugün her şey çok kolaylaştı. Twitter’ı açarım. İki cümle yazarım. Vermek istediğim mesajı orada veririm zaten.
Tezhibe ilk başladığınız zamanki şartlarla şimdinin şartları arasındaki farklar nelerdir?
NK: İlk başladığımız zaman çok zorluklarla karşılaştık. En başta malzeme, çalışacağımız alanlar yoktu. Çok fazla hoca da yoktu tabii. Cumhuriyet döneminden sonra bir kesintiye uğradı bu sanatlar. Bilerek ya da bilmeyerek... Pek çoğu durdu. Sadece bir avuç bu sanata gönül vermiş insan ve hoca bu sanatları yeniden yaşatabilmek için uğraştılar. Bir tanesi de Süheyl Hocamızdı. Bu yüzden onun eteğinden ve çevresinden hiç ayrılamadım. Mesela bir marka fırçayı yurtdışından getirebiliyorduk. Bir marka boyayı ancak yurt dışından getirtebiliyorduk.
Geleneksel Sanatlar Hocanın Dizinin Dibinde Öğrenilir
Tezhibe başlamak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
NK: Öncelikle iyi bir hocanın peşinde koşsunlar. Çünkü geleneksel sanatlar, hocanın dizinin dibinde öğrenilecek sanatlardır. Bir hocadan eğitim alırsınız, biat edersiniz ve ölene dek hocanın dizinin dibinde ayrılmasınız. Bu işin ahlakı, edebi, derinliği, felsefesi, o hocaya bağlılıktan geçer. Geleneksel sanatın felsefesini kavrayamazsanız, genetik kodlarını hissedemezsiniz ve bu sanatlarla uğraşmanız çok zor olur. Eğer biz bunu herhangi bir kurs faaliyeti gibi, hobi olarak görürsek bir kaç sene sonra bu heves son bulacaktır. Dolayısıyla bunu 1-2 yıllık kurslardan ziyade hocalarla birlikte çalışarak ömür boyu sürdürmemiz gerekmektedir. Tezhip öğrenmek isteyen, bu sanatı kendisi ile içselleştirmelidir. Bu sanatla hemhal olmalıdır. Bu sanatı ömür boyu devam ettirebileceğini düşünüyorsa bu sanata başlamalıdır.